Yıkıcı ilerleme

Tanol Türkoğlu
Yıkıcı ilerleme

İleri teknolojilerin “yıkıcı” olduğu sürekli altı çizilen bir olgu. Bu tespiti iki boyutta genişletmek olası. Birincisi yıkıcı olanın sadece ileri teknoloji olmadığı. İkincisi ise yıkıcılık unsurunun sadece birey için değil aynı zamanda kültür için de söz konusu olabileceği.

Yıkıcılığın izi (aşırı bir yorumla) “Tüfek çıktı, mertlik bozuldu” tespitine kadar sürülebilir. Tüfek ileri bir teknoloji mi(ydi)? Kılıç, hançer vb. gibi kesici muadillerinin yanında evet; bugün ise hayır. Teknolojik gelişimdeki bu “ileri” düzeyden “düşüş” bellidir ki aslında o alandaki “gelişme”yle ilintili. Bir başka deyişle yıkıcılık ögesi teknolojinin üstüne atılırken farkında olmadan bir gölgeleme yapılıyor. Ve asıl yıkıcı olan şey o gölgenin ardında görünmez oluyor: İlerleme!

Gelenekçi bakışın rakip gördüğü “ilerleme”yi eleştirmesindeki sebeplerden birisi de bu olsa gerek. İlerleme yıkım getiriyor. Birey için, olmadı toplum için, olmadı kültür için. Alıştığımız şeyler eskiyor, kullanılmaz hale geliyor. Üstelik bakış açısı ne olursa olsun kişi bunu kabul etmek zorunda kalıyor. Asfalt yolları, otomobili gelenekçiler de kullanıyor.


Öte yandan ilerlemenin yıkıcılık özelliği sadece birey üzerinde etkili olmuyor; kültürel ögeler de bu yıkımdan nasibini alıyor. At ile seyahat tarih olunca, nalbantlara talebin ortadan kalkması birey üzerindeki (nalbantlar) yıkıcılığa örnekse telefon, eposta, SMS ve anlık mesajlaşma sistemlerinin ortaya çıkmasıyla mektup yazmanın tarih olması da kültürel anlamda bir yıkıma örnektir.

Bellidir ki mektubun bilgiyi, havadisi, duyguyu vs. iletme yönündeki temel işlevi yukarıda anılan ileri teknolojiler sayesinde çok daha verimli yapılabilir hale geldi. Birbirine bu sebeplerden dolayı mektup yazanların artık onu kullanma gereği duymaması olağan. Ancak mektuba başka amaçlarla başvuranlar da olmuştur. Onlar için mektubun işlevi hâlâ geçerli. Örneğin edebiyat-sanat-siyaset insanları tarih boyunca birbirleriyle iletişim kurmak için mektuplaşmışlar. Bunların pek çoğu o kişiler öldükten sonra gün ışığına çıkarılıyor, kitaplaştırılarak yayınlanıyor. O metinlerde sadece iki kişi arasındaki özel iletişimi değil, aynı zamanda kültürel, sanatsal, edebi, politik vs konularındaki görüşleri, tespitleri, saldırıları, savunuları da okumak mümkün. Özellikle bu ikinci boyut o mektupların herkes için değer taşıyan (iletişimden öte kültürel) bir öge olmasını sağlıyor.

Gündelik kullanım esas alındığında teknoloji mektubu gereksiz hale getirse de yukarıda anılan bu ikinci boyutu açısından mektup varlığını sınırlı bir alanda da olsa sürdürecektir. Dünün genelgeçer kültürel bir ögesinin bugün ya da gelecekte marjinal bir köşeye sıkışıp kalması sadece dijital teknoloji öncesine ait ögeler için mi geçerli? Hayır. Dijital teknolojilerin kendileri için de benzer bir yıkıma uğrama olasılığı var. İletişim imkânlarını ele alalım. Dijital ağlara bağlı kişiler önceleri eldeki tek imkân olan eposta ile iletişim kuruyordu. Daha sonra ICQ gibi mIRC gibi anlık iletişim ağları ortaya çıktı. Onu bir yanda MSN diğer yanda SMS izledi. Şimdi WhatsApp, Telegram gibi uygulamalar revaçta. Yarın onların da pabucu dama atacak yepyeni araçlar çıkacak. Ancak birileri bir kenarda hala WhatsApp ile SMS ile iletişim kurmaya devam edecek. Tıpkı bugün mektupla iletişim kurmaya devam edenler gibi!

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 121. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu