Pişmanlık Duygusu ve Seçim

Tevfik Uyar
Pişmanlık Duygusu ve Seçim

Aşağıdaki soruyu Kahneman ve Tversky’nin 1982’de gerçekleştirdiği bir deneyden tercüme ettim (elbette isimleri farklıydı)[1]. Lütfen siz de kendi yanıtlarınızı düşünün:

Ahmet Bey arabasına sık sık otostopçu alırdı. Dün aracına yoldan birini aldı ve gaspa uğradı.

Mehmet Bey hiçbir zaman arabasına otostopçu almazdı. Dün aracına yoldan birini aldı ve gaspa uğradı.


Sizce hangisi daha çok pişmanlık yaşamıştır?

Bu soruya yanıt verenlerden %88’i normalde aracına hiç otostopçu almayan ancak o gün farklı davranmayı tercih eden Mehmet Bey’in daha çok pişmanlık duyacağını düşünüyor. Tercihini Ahmet Bey’den yana kullananların oranı epeyce düşük (%12).

Ben de aynı anketi Twitter’daki takipçilerim için gerçekleştirdim ve “istatistiğin ilginç bir cilvesi” gerçekleşerek hemen hemen aynı oranlarda bir tercih profili ortaya çıktı ve katılımcıların %87'si Mehmet Bey’in daha çok pişmanlık yaşayacak kişi olduğunu düşündü.

Bu çalışmayı okurken aklıma ister istemez içerisinde olduğumuz seçim atmosferi ve adayların propagandalarını dayandırdıkları temel tezler geldi: Bu tablo bizlere adayların seçim propagandalarının etkisi hakkında fikir verir mi? Önce kuramı ele alalım:

Kahneman ve Miller’ın geliştirdikleri norm kuramına göre [2] insanların pişmanlıkla ilgili algıları şöyle: Kendisine göre anormal bir davranışta bulunup da bundan zarar gören bir kimsenin pişmanlığı, normali zaten o davranış olup da zarar görenden daha büyük olmalıdır. Hepimiz pişmanlıkla ilgili böyle düşünüyoruz. Yani “normalimizden saparsak ve başımıza kötü bir iş gelirse (normalinden sapmayana göre) daha çok pişman oluruz” diye düşünmeye meyilliyiz.

Şu halde buradan çıkarabileceğimiz öngörülerden biri, eğer iktidar da muhalefet de AKP seçmenini “pişmanlıkla” korkutmaya çalışırsa, iktidarın daha başarılı olma potansiyelinin bulunduğudur. Nitekim her iki tarafın hedefinde de 16 yıllık bir iktidarın ardından, normali AKP’ye oy vermek haline gelmiş bir seçmen kitlesi bulunuyor. Tevekkeli değil: Muhalefet iktidara oy veren kitleyi kendine çekmeye çalışırken, iktidar daha çok bu kitleyi kendinde tutmaya çalışıyor. Şu halde iktidarın “değiştirirsen pişman olursun” mesajının, muhalefetin “değiştirmezsen pişman olursun” mesajından daha etkili olacağını tahmin edebiliriz. Belki AKP'nin kampanyasını belirleyen kimseler bu gerçeğin farkındadırlar, zira genelde söylemlerini bu yönde oluşturuyorlar.

Ne var ki muhalefet bu defa söylemini bu temel üzerinde bina etmiyor. 7 Haziran’da da tecrübe edildiği üzere, muhalefet de benzer bir stratejiyi izleyerek “bakın yine seçerseniz pişman olursunuz” mesajı vermek yerine, “merak etmeyin, pişman olmayacaksınız, bizim de projelerimiz var!” mesajı verdiğinde daha başarılı oluyor. Deniz Yıldırım’ın erken seçim tarihi ilk açıklandığında muhalefete kesin bir dille önerdiği strateji, söylemlerini "Erdoğan karşıtlığı" üzerine kurmaktan ziyade, insanlara ümit veren ve huzur vaat eden, sorunların çözüleceğini garanti eden (yani toplamda pişmanlık yaşayacakları algısını düşüren) bir söylem benimsemeleri gerektiği yönündeydi, ki başta İnce’nin söylemlerinin yarattığı heyecana ve dönen rüzgâra bakılırsa haklı çıkmış görünüyor…

Peki bir önceki seçimin farklı seçmen kitleleri üzerindeki etkileri ne olabilir?

Bunun için de başka bir deneyden bahsedeceğim[3]: Bu deneyde klasik 21 oyununu oynayan deneklerden bir gruba “Kart İster misiniz?” diye sorulurken, diğer gruba “Pas demek ister misiniz?” diye sorulmuş. Yani kısacası oyunun akışı gereği kart almak gerektiğinde karşılaşılan sorular farklı çerçevelenmişlerdi (oysa soru özü itibariyle aynıdır). İki grubun pişmanlıklarına bakıldığında, ister kart alınsın ister pas denmiş olsun, sorulan soruya “EVET” yanıtı verilerek kötü bir sonuç alındığında duyulan pişmanlık aynı kötü sonucun "HAYIR" diyerek elde edildiği durumlardan çok daha yüksek olmuş (Bu deney de bana TAMAM/DEVAM ekseninde gerçekleşen kampanyayı düşündürttü, zira 21 oyununda da aslında o soruya yanıt vererek devam etmeyi ya da tamam demeyi tercih etmiş olursunuz. Türkiye’deki son üç seçimin uzun süren bir iktidarın ardından gelmesi seçimlerin daha çok “Kart ister misiniz?” sorusuna benzediğini düşündürtüyor. Haliyle buna EVET demek DEVAM, HAYIR demekse T A M A M anlamına gelmektedir).

Daha evvel DEVAM (EVET) deyip de vaat edilen “sıçramanın” gerçekleşmediğinin, Türkiye’nin ekonomi dahil pek çok alanda geriye gittiğinin farkında olanlar derin bir pişmanlık yaşıyor olmalılar, ki bu da oy verme davranışlarını değiştirecekleri anlamına gelebilir. Belki de dip dalga dediğimiz tam olarak da budur; nitekim çevresindeki kimselerin oy verme davranışlarını değiştirmeyi düşündüklerine şahit olan pek çok kimsenin anlattıkları da bunu doğruluyor gibi görünüyor.

Elbette bunlar insan doğasının bu yönüne dayanarak yaptığım şahsi çıkarımlar ve ölçülmeye muhtaçlar… Ancak apriori olarak insan doğasını dikkate almayan seçim kampanyalarının başarısız olma ihtimalleri daha yüksek. Facebook krizinde ortaya çıkan videolarda Cambridge Analytica yetkilisinin söylediği gibi: Seçim kararları duygusal kararlardır ve pişmanlık da son derece güçlü bir duygudur.

Seçimlerin huzur ve sükunet içerisinde gerçekleşmesi ve ülkemiz için en iyi olacak biçimde sonuçlanması dileğiyle,

İyi haftalar.

Tevfik Uyar / @tevfik_uyar

Kaynaklar:

[1] Kahneman, D., & Tversky, A. (1982). The simulation heuristic. In D. Kahneman, P. Slovic, & A. Tversky (Eds.), Judgment under uncertainty: Heuristics and biases (pp. 201–208). New York: Cambridge University Press

[2] Kahneman, D., & Miller, D. T. (1986). Norm theory: Comparing reality to its alternatives. Psychological Review, 93(2), 136–153.

[3] Bu ve diğer deneyleri de aktaran: Kahneman, D. (2016), Hızlı ve Yavaş Düşünmek. İstanbul: Varlık Yayınları.

Tevfik Uyar

İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini İstanbul Kültür Üniversitesi İşletme Yönetimi Anabilimdalı'ndan almıştır. Çalışmaları risk algısı, belirsizlik altında karar verme ve emniyet yönetimi üzerinedir. Açık Bilim'in kurucusu, Yalansavar editörü ve Herkese Bilim Teknoloji Dergisi yayın kurulu üyesi olan Uyar, "Astrolojinin Bilimle İmtihanı", "Safsatalar: Aklın Kırk Haramisi" gibi popüler bilim kitaplarının, “Tek Kişilik Firar”, “Kızıl Sürgün” gibi bilimkurgu eserlerin yazarı, "İrrasyonel", “Yalancılar ve Sahtekarlar Ansiklopedisi”, "Başkalarının Aklı" gibi kitapların çevirmenidir.