Satranç, bilim, sözdebilim…

Tevfik Uyar
Satranç, bilim, sözdebilim…

Geçtiğimiz günlerde akademinin yeni felsefe dergilerinden Kilikya Felsefe Dergisi'nin son sayısını inceliyorken, bir makale içerisinde Huxley'nin enfes bir alıntısıyla karşılaştım:

"Diyelim ki, hepimizin yaşamı ve serveti, şu veya bu anda, satranç oyununda kazanma ve kaybetme kapasitesine bağlı olsun; herhalde hepimiz, bu oyunda en azından çeşitli taşların adlarını ve nasıl hareket edeceklerini öğrenmeyi görev ediniriz. Her birimizin yaşamının, satrançtan daha güç ve karmaşık bir oyunun kuralları hakkında bilgimize bağlı olduğu gayet açık bir hakikat. İşte bu satranç tahtası dünya, satranç taşları evrenin olguları, oyunun kuralları ise doğa yasaları dediğimiz şeylerdir."

Thomas Henry Huxley, endüstri devriminin en civcivli zamanlarında yaşadığı için, bilimi, teknolojiyi ve onun var ettiği endüstri toplumunu, doğayı bilim ve teknoloji sayesinde kontrol edebilen, böylece hayatta kalma şansını artıran bir toplum olarak görüyordu. Bu nedenle bilimi satranç oyununa benzetirken, onu bir "ölüm /kalım" meselesi olarak ele alıyordu.


Huxley'nin bilim ve teknolojiyi bu açıdan güzellemesi tartışma götürse de, satranç taşlarını evrenin olguları, oyunun kurallarını ise doğa yasaları olarak ele alması son derece yerinde bir benzetmedir. Aynı benzetmeyi Richard Feynman da yapar: Bilimi, hiç satranç bilmeyen insanların satranç oyunu izlerken onun kurallarını tahmin etme faaliyeti olduğunu söyler. Öyle ki, oyunu yeteri kadar fazla izleyen "bilim insanı", en sonunda oyunun kurallarını çıkarsayacaktır.

Şimdi sizleri buradan alıp, bir başka düşünürün örneklemesine götüreceğim: Michael Shermer. Shermer, meşhur bir kuşkucu. ABD'de popüler bilimsel kuşkucu yayınlarıyla tanınıyor. Shermer, oyunlardan örnek vermeyi bir başka konuyu açıklamak için kullanıyor: Belirsizlik karşısında "bilim dışı" olana sarılmak. Shermer, beyzbolun çok fazla belirsizlik içeren bir oyun olmasından ötürü, beyzbol oyuncularının batıl inançlarının ve şansa olan güvenlerinin ne kadar fazla olduğuna dikkat çekiyor. Gerçekten de beyzbol oyuncuları yanlarında şanslı nesneler taşıyorlar; sahaya çıkmadan dua ediyorlar, bazı üniformalarını, sopalarını uğurlu addediyorlar. Buna karşılık basketbol, şanstan ziyade yeteneğe dayanan bir oyundur. Basketbol oyuncularındaki batıl inanç ve davranışlar, beyzbol oyuncularına göre  çok daha azdır.

Genelde konuşmalarımda Shermer'ın bu karşılaştırmasını örnek verdikten hemen sonra, dinleyicilerden satrancı düşünmelerini isterim... Satranç, hiçbir şans faktörü içermeyecek kadar yetenek ve mantığa dayalıdır. Öyle ki; yapay zekaya sahip satranç oyuncusu bir bilgisayar tasarlayabiliyorsunuz ve o da insan oyuncuyu yenebiliyor...  Dolayısıyla satranç oyununda oyuncuların şanslı, uğurlu, şerbetli, efsunlu şeylere güvenmeleri neredeyse imkânsızdır.  Bir satranç oyuncusunun "beyaz uğurludur" diye beyazı tercih etmesi ya da yanında uğurlu bir anahtarlık taşıması, herhalde tuhaf gelir bizlere.

Demek ki hem Huxley'nin, hem de Feynman'ın satranç oyununu örnek vermeleri tesadüf değil. Doğa, tutarlıdır. Evren, satranç kadar mantıklıdır. Hem Huxley'nin hem Feynman'ın söylediği gibi: Satranç oyununun kuralları gibidir doğa yasaları.

Bu yasaları bir kenara atıp, evreni gezegenlerin (astroloji), harflerin (akrofonoloji), numaraların (nümeroloji) veyahut suyun olmayan hafızasının (homeopati) ölçülemeyen ve var olduğu gösterilemeyen enerjileriyle açıklamaya kalkışmak bilim değil, sözdebilim olur.

Bunlara itibar edilirse taşların nasıl hareket ettikleri asla anlaşılamaz.

Tevfik Uyar / @tevfik_uyar


Tevfik Uyar

İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini İstanbul Kültür Üniversitesi İşletme Yönetimi Anabilimdalı'ndan almıştır. Çalışmaları risk algısı, belirsizlik altında karar verme ve emniyet yönetimi üzerinedir. Açık Bilim'in kurucusu, Yalansavar editörü ve Herkese Bilim Teknoloji Dergisi yayın kurulu üyesi olan Uyar, "Astrolojinin Bilimle İmtihanı", "Safsatalar: Aklın Kırk Haramisi" gibi popüler bilim kitaplarının, “Tek Kişilik Firar”, “Kızıl Sürgün” gibi bilimkurgu eserlerin yazarı, "İrrasyonel", “Yalancılar ve Sahtekarlar Ansiklopedisi”, "Başkalarının Aklı" gibi kitapların çevirmenidir.