Gıda üretiminde antibiyotik dirençli genler tespit edildi

Öne Çıkanlar Sağlık Toplum

Avrupa genelinde gıda hammaddeleri ve gıda maddelerinde antibiyotiklere dirençli bakteriler arayan bilim insanları, bilinen direnç genlerinin, gıda sistemlerinin %70’inden fazlasında bulunduğunu gördüler.

Araştırma, antibiyotik direnciyle ilgili olduğu bilinen tüm genler içindi. Ancak bugüne kadar yalnızca tek tük türler incelenebilmişti. Son çalışma, mevcut tüm mikroplardaki bütün antibiyotik direnç genlerini kapsıyor. Nature Microbiology dergisinde yayımlanan çalışmada belirtildiği gibi, bu daha önce hiç bu ölçekte yapılmamış.

Bu tür testler genellikle veterinerlik veya hastane ortamlarında daha spesifik olarak gerçekleştirilmektedir. Hastane ortamlarında, yaygın olarak görülen antibiyotiklerle kontrol altına alınması zor veya imkansız olan bakteriler giderek artan bir sorun haline gelmiştir. Bu direncin ortaya çıkmasının nedeni, bir yandan mikropların maruz kaldığı doğal ve sürekli hayatta kalma mücadelesi (örneğin topraktaki mantar ve diğer organizmaların varlığında), diğer yandan da bu tür ilaçların veterinerlik ve beşeri tıpta kullanımıdır. Bu durum mikroorganizmaların kendilerini bu sürekli saldırılara karşı korumaları için baskıyı artırır.


Son çalışmada insan ve hayvanlarda enfeksiyonların tedavisinde büyük önem taşıyan antibiyotik sınıflarıyla büyük ölçüde ilişkili direnç genleri saptandı. Bu genetik izler, esas olarak Escherichia coli, Staphylococcus aureus ve Klebsiella pneumoniae gibi tedavisi zor hastane enfeksiyonlarına neden olabilen patojenlerden kaynaklanmaktadır. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, direnç genlerinin çoğu, et ürünlerinde ve süt üretiminde tespit edilirken, balık üretiminde göreceli olarak az sayıda direnç geni bulunmuş. Etkilenenler sadece nihai ürünler değil, tüm çevre yani gıdanın temas ettiği yüzeylerdi diyen araştırmacılar, yüzeylerin üzerinde nispeten yüksek enfeksiyon seviyeleri tespit edilmesinin ve ürünlerin içinde hiç enfeksiyon tespit edilememesinin, üretimdeki ekipmanların temizlik veya dezenfeksiyonunun belki de çok seyrek veya verimsiz bir şekilde yapıldığının bir göstergesi olduğuna inanıyorlar.

Analizin bir ayrıntısı, direnç genlerinin yaklaşık %40’ının plazmitler olarak adlandırılanlarla ilişkili olmasıydı. Bunlar, genetik materyalin diğer bakterilere aktarılmasını kolaylaştıran hareketli genetik elemanlardır. Bu direncin bu ortamda kolayca yayılabileceğini gösteriyor. Bu hijyenin - üreticiden tüketiciye -  neden çok ciddiye alınması ve antibiyotik kullanımının daha hedefli hale getirilerek azaltılması gerektiğine dair bir başka argüman. Toplum olarak, klasik hijyen kurallarıyla bu yayılmayı önlemek için güçlü bir yükümlülüğümüz var diyor araştırmacılar.

Kaynak: https://www.nature.com/articles/s41564-025-02059-8