Büyük çöküşün arka planı

Editör ne diyor?

Bilim, sanayi, tarım, teknoloji, ArGe... Var gibi ama.... Türkiye erken sanayisizleşti. Dünya imalat sanayi katma değerinden ancak yüzde 1 civarında bir pay alabiliyor. Yüksek teknoloji ihracatındaki payı ise içler acısı. Ancak binde 15’ler civarında. Tarımda da farklı değiliz...

Öte yandan tarım ve sanayi birbirine rakip olarak görülüyor, kıyaslamalar yapılıyor. Üstelik bizzat iktidar tarafından. Peki tarım ve sanayi gerçekten birbirine rakip iki sektör mü? Yoksa bunları birbirine rakip olarak gören zihniyet mi sorunlu? Aslında biraz tarihsel süreçlere bakılsa birindeki aşınmanın değerini de yıprattığı görülüyor. Örnekler bir ülkenin tarımındaki iyileşmenin, sanayisini de olumlu yönde etkilediğini gösteriyor.

Türkiye’de durum ne? Ne yapılabilir? Bayram Ali Eşiyok yazdı. Biz de kapağa taşıyalım dedik. Konu önemli. Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı da ‘Tarım mı? Sanayi mi?’ başlığını attığı yazısında tarımın önemini ve Türkiye’nin neden tarımda havlu attığını sorguluyor.


Yeni fiziğin ayak sesleri

10 yıl önce Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC) tarafından varlığı kanıtlanan Higgs bozonu bugün yine parçacık fizikçilerinin gözdesi. 3 yıllık bir yenileme sürecinden geçen LHC şimdi Higgs bozonunun standart modelde öngörülmeyen yeni özelliklerini ortaya çıkartmaya, karanlık maddeyi hangi parçacıkların oluşturduğuna ilişkin deneysel veriler üretmeye, süpersimetrik parçacıkları keşfetmeye, ek uzay boyutlar bulmaya hazırlanıyor. Kısaca bunların sonucunda karşımıza yepyeni bir fizik çıkabilir. Reyhan Oksay hazırladı.

Homo ludens, yani oyuncu insan. Müfit Akyos çocuklukla özgürce kurgulanan ve oynanan oyunun önemini ve yaratıcılık üzerindeki etkisini sorguluyor. Yapay Zeka’ya ‘insan gibi’ damgası vurmak için ona insanın defoları da yükleniyor. Önyargı, duygu, inanç... Tanol Türkoğlu’nun Dijital Şeytan yazısını atlamayın..

Çağdaşı Kurumlaştıramayan İslam

‘İslam ve Osmanlı’yı batıran din maskeli ortaçağ düşüncesi ve durumdan ekonomik yarar sağlayanlar, medrese zorbalığını demokratik hak gibi göstermeye çalışıyor...’ Doğan Kuban’dan..

Toplum olarak gerçekten sağlıklı mıyız? Doğru besleniyor muyuz? Hastalandığımızda ne yapacağımızı, hangi branşta doktora görünmemiz gerektiğini biliyor muyuz? Nüfusun ne kadarı sağlık konusunda doğru bilgilere ulaşıyor? Sorular önemli. Sabri Ülker Vakfı uzun süreden beri toplum sağlığına ve bilinçlenmeye yönelik çalışmalar yürütüyor. Vakfın Genel Müdürü Begüm Mutuş ‘53 milyon yetişkin nüfusun 35 milyonu sağlık okuryazarı değil. Tıp fakültelerinde beslenme müfredatı yok.. Bu yüzden sağlık iletişimi ve beslenme eğitimlerine yöneldik’ diyor. Özlem Yüzak’ın söyleşisi..

‘Unutmaya’ karşı durabilirsiniz!

Günlük hayatta yaşadığımız en büyük sorunlardan biri unutmak. Üstelik sadece belli bir yaşın üzerindekilerin değil...Büyük kentler, hava kirliliği, trafik, bir yerden bir yere koşuşturma, hepsi özellikle büyük kentlerde yaşayanlar ‘unutma’ kıskacı altında. Ve bu durum hayatımızı olumsuz etkileyebiliyor. Ancak unutmaya karşı beynimizi güçlendirmemiz için yapılabilecekler de var, uzmanlardan bazı öneriler. Batuhan Sarıcan derledi.

Yeni salgınlar kapıda mı? Tibet buzullarında daha önce hiç görülmemiş mikrobiyal topluluklar keşfedildi. Buzulların erimesiyle 900’ün üzerinde yeni mikrop türü keşfedildi. Genom analizleri, bu mikropların salgın potansiyeli taşıdıklarını gösteriyor…

Prof. Dr. Mustafa Çetiner yıllarını tıp mesleğine vermiş saygın bir akademisyen. Kurulduğu ilk andan itibaren dergimizin yazarı, destekçisi. Covid-19’a yakalandığını duyurdu, sosyal medyada ve garip bir sözel saldırıya uğradı. Çetiner durumu ‘Sosyal Medya Magandasına açık mektup’ başlığı ile köşesine taşıdı.

Kanser Bir Gün Ortadan Kaldırılabilecek mi? Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Berrin Pehlivan “Okuyucuya tuhaf gelecek ama bizler, kanseri hemen her gün yeniyor ve yok ediyoruz. Asıl sorun, kanserin insanlığın önüne durmaksızın çeşitlenerek, değişerek ve başka bünyelerde başka reaksiyonlar göstererek çıkması’ diyor. Son derece ilginç bir yazı.

Ölümden konuşmak neden önemli?

Konu ölüm olunca tutuklaşıyoruz. Oysa araştırmalar insanların yaşamlarının son günlerinde en çok da acı çekmemeyi, sevdiklerinin yakında olmasını, benlik duygusu ve saygınlıklarını yitirmemeyi arzuladıklarını ortaya koyuyor. Böyle olmakla birlikte, insanlar bu isteklerini başkalarıyla hiç paylaşmıyorlar. Rita Urgan derledi.

15. yüzyılda basılan kitapların neredeyse yarısı din kitapları idi. 16. yüzyıl humanist akım güç kazandı. Onu hukuk kitapları izledi. Kitap Avrupa’da aydınlanmanın itici gücü oldu. Kağıdın Avrupa Serüveni’ni İstanbul Kültür Üniversitesi’nden Prof. Dr. Dursun Koçer yazdı.

Yumurta yemek kalbi koruyor mu?

Yeni araştırmaya göre, yumurta tüketimi kanda bulunan ve kalp sağlığını destekleyen moleküllerin sayısını artırarak kardiyovasküler hastalıklara karşı koruma sağlayabilir. Sağlıklı bitkisel bazlı diyet meme kanseri riskini düşürebilir. Bilim ve Beslenme’de. Murat Altaş’tan.. Ahtapotları bu kadar zeki yapan gezici genler mi? 500 milyon yıllık fosil hazinesi: Korunmuş beyin, sinir sistemi ve üçüncü göz... Hayvanlar Dünyası’nda.

Ukrayna savaşı ve petrole bağımlılık, nükleer enerjiyi gündeme taşıdı. Nature bilim dergisinde yayınlanan yazı, Avrupa ülkelerinin Rus gazı ve petrolüne olan bağımlılığının sakıncalarının ortaya çıkması üzerine 4.nesil nükleer enerjinin yeniden gündeme geldiği üzerine..

Tanol Türkoğlu’nun yeni kitabı Dijital Kaos Epsilon Yayınları’ndan çıktı. Türkoğlu yazılarını dört ana başlık altında toplamış: Kripto Dünya, Yapay Zekâ, Gerçek Ötesi Sosyal Medya ve Gelecek Vizyonları. Son derece bilgilendirici...

Öncü insanların sanılandan 1 milyon yıl daha önce yaşadıkları ortaya çıktı. Günlük yaşamda stres sesimizi de değiştiriyor. Dünyadaki minerallerin nasıl oluştuğu çözüldü. Kambur balinalar her yıl yeni bir şarkı öğreniyorlar. Nilgün Özbaşaran Dede’nin hazırladığı araştırma gündeminde… Mavi balina mı daha zeki yoksa katil balina mı? Meraklı Çocuk’ta. Mercan Bursalı hazırladı.

HBT’yi bir hafta yayınlamadığımızı farketmişsinizdir. Dağıtımdan sorumlu arkadaşlar, uzun tatil kargaşası nedeniyle dergiye ulaşımda zorluk yaşanacağını bildirince geçen hafta tüm hazırlıklarımız tamam olmasına rağmen dergiyi baskıya göndermedik.

Pahalılık, kağıt, boya, matbaa masraflarındaki yüksek zamlar, ve çalışanlara yapmak zorunda olduğumuz maddi destekler bizleri çok zor durumda bırakıyor. HBT’nin zararını azaltmak için ilk aşamada fiyatı 10 TL’ye çıkarmak zorunluluğumuzu anlayışla karşılayacağınızı biliyoruz. Ya bu deveyi güdeceğiz, ya da bilim dünyasına kepenk indireceğiz. Tabii ki her zaman ilki; elbirliğiyle, her türlü desteğinizle, dergiyi yayarak.. Sevgiyle ve bizimle kalın…