İnsanlığın Ay’a yolculuğunun dönüm noktası şüphesiz Apollo 11 göreviydi. 20 Temmuz 1969’da bir insan ilk defa Ay’a ayak basıp şu sözleri söyleyecekti: “Bu adam için küçük, insanlık için büyük bir adım”. Ay’ın, mitoloji ve kültüre etkisiyle beraber bilime ilham veren yanlarını da hatırlayarak Apollo 11 görevini anıyoruz.
ABD, Kuzey Carolina’daki Kitty Hawk kasabası 1903 yılında tarihi bir olaya tanıklık etti. Tasarımcı Orville Wright (1871-1948), 12 saniye sürecek 37 metrelik bir uçuş yaptı. Bu bir ilkti! Kendisinden önce insanlı uçuş için çalışan onlarca bilim insanı ve mucidin çabasını başarıyla nihayete erdiren Wright, insanlığın kuşları taklit edebileceğinin habercisiydi. Orville’ın bu “küçük” ama “büyük” uçuşunun 66 yıl sonrasında ise insanlık, kuşların bile yapamayacağı bir şeyi yapacak ve Ay’a insanlı ilk uçuşunu gerçekleştirecekti. Ancak Neil Armstrong’un Ay’a ayak basışına geçmeden önce biraz geriye gidelim.
Geceyi aydınlatan Ay’ı, romantiklerin dostu ve kurt adam efsanesinin çıkış noktası olarak biliriz. Karanlığın içindeki aydınlıktır Ay. Ufukta çok yakın gibi görünse de ulaşılması güç bir noktada olan uydumuzun boyutu, evreleri, bir yüze benzeyen tuhaf lekeleriyle bugün bile etkileyiciliğini korumakla birlikte tüm eski medeniyetler için bir gizemdi.
En küçük kum zerreciğinden engin gökyüzüne kadar kozmosu tanımaya çalışmak, bilimin motivasyonu ise Ay da insanlığın ilk büyük bilimsel motivasyonlarından biriydi. Tabii burada mitlere de değinmeden geçemeyiz. Tarihçi Liba Taub, Plutarhos’a referans vererek bilim ve mitlerin daima diyalog içinde olduğunu, bilimsel araştırma ve mitolojinin rakip değil; daha ziyade, doğayı tam olarak dikkate almanın, anlamaya çalışmanın “iki tamamlayıcı yönü” ifadesini kullanıyor.
Bu sebeple de Ay, tarih boyunca neredeyse her kültürün mitolojisinde yerini alacaktı. Bu Yunanlılar için Ay tanrıçası Selene; Romalılar için Luna veya Çinliler için Chang’e’ydi (Aynı zamanda uzay görevlerinin de ismi). Kuzey Kutbu’ndaki Inuit yerlilerinin bile Ay tanrısı var. Çünkü Ay her gece oradan bizi izliyor ve hatta doğa olaylarına neden olarak gücünü gösteriyordu. Bunun bir açıklamaya kavuşması lazımdı.
Ay tam anlamıyla bir gizemdi. Güneş, aydınlıkta parıldarken gece “doğan” Ay, tam anlamıyla merak uyandırıyordu. İlk dönem gökyüzü gözlemcileri, Ay ışığının kaynağı, hangi içerikten yapıldığı ve orada yaşam olup olmadığı hakkında spekülasyonlar yapacaktı. Biricik uydumuz merak uyandırıyor ve bilimsel çalışmalara ilham vermede büyük bir rol oynuyordu.
“Beni Ay’a uçur”
Modern bilimin yükselişinden sonra bile Ay, edebiyattan şiire, şarkılardan filmlere özellikle kültür ve sanattaki etkisini koruyor. Ay hem kurt adam efsanesine hem de “Beni Ay’a Uçur” diyen Frank Sinatra’ya ilham olabiliyor. Burada bilim ve sanat arasındaki kültürel etkileşim oldukça ilginç. Zira Kepler’in “Somnium” eserinden sonra Ay yolculukları, aralarında Cyrano de Bergerac ve Daniel Defoe gibi yazarların arasında popüler bir cazibe alanı haline geldi. 1827’de bir Joseph Atterley “Ay’a Bir Yolculuk”u yazdı.
Daha sonra 1865’te Jules Verne, itişi güçlü bir top tarafından fırlatılan uzay kapsülü teknolojisini hayal ederek “Ay’a Yolculuk”u yazdı ve bilimkurgu edebiyatının kurucularından biri olarak üne kavuştu. (Eserleri bugün bilime ilham vermeye devam ediyor.) Tabii burada edebi (bilimkurgu) fantezilerin merakı körüklediği, bunun da bilimsel çalışmaların yolunu açtığı, yön gösterdiğini de söylemek lazım.
Ay döngülerinin doğru bir takvim oluşturmadaki önemi, astronominin gelişiminde temel bir unsur olan tutulmalarda Ay’ın rolü gibi sorular, modern öncesi biliminin önemli Ay çalışmalarıydı diyebiliriz. Ancak dönüm noktası Isaac Newton’ın çalışmaları olacaktı. Ay’ın yerçekimi tarafından yönlendirilen “düşen bir elma gibi” olduğunu fark etmesinin ardından bilim, bir daha hiç eskisi gibi olmayacak ve bugünkü modern haline evrilecekti.
Newton ve ardılları, Dünya’nın yerçekiminin üstesinden gelmenin ve Ay’a uçmanın ne kadar zor olabileceğinin farkındaydı ama Newton’un fiziği aynı zamanda bunu yapmak için mekanik gereksinimlerin tam olarak ne olduğu da belirleyecekti.
20. yüzyılda bu gereksinimlerin peşinden giden bilim insanı ve mucitler, roket teknolojisinin mimarları olacak ve Apollo 11 astronotları Neil Armstrong, Buzz Aldrin ve Michael Collins’i Ay’a taşıyan çok aşamalı Satürn V’in yolunu açacaklardı. Bilim ile kültür etkileşiminin sonucunda Ay’a ayak basan Armstrong’un “küçük” ama insanlığın “büyük” adımı, tüm insanlığa evrendeki tek bir topluluk olarak temel birlik ve beraberliğini de hatırlatmış oldu.
Görsel altı: NASA’nın Apollo 11 görevinin üç mürettebat üyesi; Komutan Neil Armstrong (solda), Komuta Modülü Pilotu Michael Collins (ortada) ve Ay Modülü Pilotu Edwin “Buzz” Aldrin Jr, fırlatma öncesi poz veriyorlar.
NASA, astronotları Ay’a nasıl gönderdi?
1957’de ABD ve Sovyetler Birliği arasında uzayda üstünlük kurma yarışının bir parçası olarak gelişen Apollo programı, NASA’nın 1960’ların sonundan 1970’lerin başına, insanları Ay’a indirme projesinin adıydı. Bu süreçte hem Sovyetler Birliği hem de ABD bu amaçla çok çaba sarf etti ve uzay çalışmalarına büyük katkılarda bulundular. Ancak bunu nihai olarak başaran, Apollo 11 görevi ile NASA oldu ve tarihte ilk kez astronotları Ay’ın yüzeyine indirdi. Ancak bu başarı ile ABD, Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği’ne karşı uzay yarışında zafer ilan edebildi.
Önce Mercury ve ardından Gemini görevleriyle Apollo programına hazırlık yapan NASA, 1961’den itibaren Apollo programı için toplam 11 uzay uçuşu planladı; NASA’ya göre, test edilen ekipmanlardan dördü ve diğer yedi uçuştan altısı Ay’a indi. İlk mürettebatlı uçuş 1968’de, son görev ise 1972’de gerçekleşti.
NASA, Apollo için birkaç yeni araç geliştirecekti. O güne kadar en büyük fırlatma araçlarından biri olan Satürn V, 36 katlı bir bina kadar uzundu ve üç kademeden oluşuyordu. Roketin üstünde, üç kişilik bir kapsül olan Apollo komut modülü vardı. Geminin içi, yaklaşık bir hafta süren Ay yolculukları sırasında oldukça sıkışık seyahat koşulları sağlayan (bir arabanın içi kadar genişlikteki) bir alana sahipti. Son olarak, astronotları Ay yüzeyine indiren Ay modülü vardı. Yüzey gezileri bittiğinde ve astronotlar içeriye tırmandıktan sonra, Ay modülünün üst kısmı motorunu ateşliyor ve Dünya’ya dönüş için modül yükseliyordu.
12 astronot Ay’a gitti ve 283 milyar dolar harcandı
Trajik bir teknik aksaklık yüzünden mürettebatın hayatını kaybettiği Apollo-1 ve büyük Apollo-11 başarısı dahil tüm misyonlar sona erdiğinde 12 astronot Ay’ın yüzeyinde yürümüş veya bir şekilde temas etmişti. Bilimsel araştırmalar yapıldı ve Dünya’daki araştırmacılar için de kaya örnekleri toplandı. (Bu numuneler, toplandıktan onlarca yıl sonra bile halen yeni keşifler yapmak için kullanılıyor.)
SpaceFlight Insider’e göre, Apollo programı ABD’de yaklaşık yarım milyon insanın istihdam edilmesini gerektiren anıtsal bir çabaydı. Planetary Society’ye göre ise programın ömrü boyunca toplam 28 milyar dolar (enflasyona göre ayarlandığında yaklaşık 283 milyar dolar) harcanmıştı.
Görsel altı: Apollo 11 görevi sırasında Ay’a yerleştirilen lazer dalga reflektörü (LRR) 50 yıldan uzun bir süreden sonra halen çalışıyor.
Apollo görevleriyle ilgili az bilinen gerçekler
20 Temmuz 1969’da Apollo 11’in Ay’a astronot indirmesi, bilim tarihi için bir rüyanın gerçek olmasıydı. Peki ama bu görevle ilgili neler biliyoruz? Neil Armstrong’un Ay’a ilk adımını atması ve bunu gösteren fotoğraflarla birlikte “Bu adam için küçük, insanlık için büyük bir adım” sözleri yediden yetmişe birçoğumuzun aklındadır. Ancak görevle ilgili başka spesifik ayrıntılar var.
Ay modülünde sadece 1 dakikalık yedek yakıt kalmıştı
NASA düzeyindeki bir Ay modülünün yakıtının bitmiş olması şaşırtıcı olsa da bu açıklama NASA tarafından yapıldı. Yakıtlarını 16 km boyunca kullanmayan Apollo 10’u hesaba kattıklarını, ancak Armstrong ve Buzz Aldrin’in yüzeye inmek istediklerinde, inişin hesaba katılmadığı bazı hesaplamalar nedeniyle 7 kilometrelik daha yakıt kaybolduğunu söyledi.
Ayrıca başka bir engel daha vardı: İlk iniş yeri, düz olmayan bir kraterin ortasına denk gelmiş ve bu yüzden modülü bu kraterin kenarına birkaç kilometre daha hareket ettirmeleri gerekmişti. Neil Armstrong, Ay modülünü manevra etmeyi başardı, böylece güvenli bir pozisyonda indiler. Ancak tüm bu manevralar, modülde çok az yakıt bırakmıştı.
Mürettebat sadece birkaç saat boyunca Ay’da kaldı
Apollo 11, Ay’da bir günden az kalmak için çok uzun bir yolculuk yapmıştı. Daha sonraki Ay görevleri, Dünya’nın uydusunun yüzeyinde daha fazla zaman harcamasına rağmen, Armstrong ve Aldrin’in görevi düşünüldüğü gibi çok uzun sürmedi. Tüm Apollo 11 misyonu, 16 Temmuz’daki fırlatılışından 24 Temmuz 1969’da Pasifik Okyanusu’na dönüşüne kadar toplam 8 gün sürdü.
İki astronot ayda harcanan her saniyeyi kullandı. Zemin seviyesinde bir kamera ve ABD bayrağı diktiler, bir uzay rüzgâr kolektörü kurdular ve tarihi anı işaretleyen bir hatıra plaketi yerleştirdiler. Ay’da isimleri olan madalyonlar, sismograf ve lazer dalga reflektörü bıraktılar. Ayrıca çok büyük miktar olmasa da kaya ve toz topladılar. Hatta zamanlarının bir kısmını o zamanki ABD başkanı Richard Nixon ile konuşmak için kullandılar.
Lazer dalga reflektörü günümüzde halen çalışıyor
Apollo 11 göreviyle Ay’a yerleştirilen lazer dalga reflektörü (LRR) 50 yıldan uzun bir süreden sonra halen çalışıyor. Bu reflektörler, tam olarak bir ışık ışınının veya bu durumda lazerin yayıldığı yönde yansıyan özel aynalara sahiptir. Bu yansımalar, fazla enerji tüketmemesinin yanında NASA’ya her gün Ay hakkında yeni şeyler öğretiyor.
Bu reflektörler, dünyadaki büyük teleskoplar tarafından gönderilen lazer dalgalarıyla aydınlatılıyor. Lazer dalgası, teleskop tarafından gözlemlenebiliyor ve araştırmacılara, Ay’ın herhangi bir dönüş anında tam olarak Dünya’ya olan mesafesini; aynı zamanda, Ay’ın Dünya’nın; Dünya’nın Güneş’in ve Dünya’nın kendi ekseni etrafında dönmesini ölçmeyi sağlıyor. Lazer dalga reflektörü, 50 yılı aşkın süredir kendi gezegenimizi daha iyi tanımak için bilgi sağlamaya devam ediyor.
Batuhan Sarıcan / batusarican@gmail.com
Kaynak:
https://sciencenews.org/blog/context/moon-myth-voyages-preceded-apollo-landing
https://www.space.com/apollo-program-overview.html
https://medium.com/history-of-yesterday/lesser-known-facts-from-apollo-11-3604d2e435a5
*Bu yazı, HBT Dergi 227. sayıda yayınlanmıştır.