Alışkanlıklarımızı değiştirebilir miyiz?

Öne Çıkanlar Sağlık
Alışkanlıklarımızı değiştirebilir miyiz?

Alışkanlıklar edinmek, ya da onlardan kurtulmak neden öylesine güç? Genel kanıya göre 21 günde her ikisini de yapmak mümkün, fakat henüz bu süreyi destekleyen yeterli kanıt yok. Günlük yaşamımızı yöneten alışkanlıkların beynimize nasıl işlemiş olduğunu kavramak, istenmeyen alışkanlıklardan kurtulmamıza yardımcı olabilir.

Sinirbilim dalındaki gelişmeler sayesinde artık beynin derinliklerine dalmak olası. Bir alışkanlık edinirken beynimizde neler olup bitiyor, ilk kez bazı parçalar yerine oturdu.

İlk adım, alışkanlığın gerçekte ne olduğunu kavramaktan geçiyor. Alışkanlıklar diş fırçalamaktan, sofra adabına, ya da sigara içmeye uzanan davranışları içerir. Bilimsel anlamda alışkanlıklar, biraz daha geniş kapsamlı bir tanımlamayla, belli koşullarda ya da durumlarda düzenli olarak sergilenen edimler demek. Bir alışkanlık oluşur oluşmaz, bunun kendiliğinden işleyen bir program gibi devreye girdiği ve kişinin eylemlerinde daha bir akışkanlık sağladığı düşünülebilir.


Günlük alışkanlık: %40

Günlük yaşamın %40’ını oluşturan alışılagelmiş davranışlar beyni özgürleştiriyor. İnsanın tüm ilgisini diş fırçalamaya, ya da her gün yaptığı bir işe vermek zorunda kaldığını düşünün, yaşam herhalde çekilmez olurdu.

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü sinirbilim uzmanlarından Ann Graybiel’e göre, yaşamın büyük bir bölümünün alışkanlıklardan oluşması bile başlı başına şaşırtıcı bir durum.

Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden Wendy Wood’un, öğrencilerin günlük davranışlarını izleyen araştırmasına göre bunların %40’ını alışkanlıklar oluşturuyor. Wood, öğrencilerin araba kullanmak, egzersiz yapmak, ya da diş fırçalamak gibi otomatiğe bağladığı hareketler esnasında başka şeyler düşünebildiğini gözlemledi. Tüm bunlar, bilinçli bir edimin bir alışkanlığa dönüşmesi sırasında beyinde bir şeylerin değiştiğine işaret ediyor.

Graybiel’in araştırmalarının büyük bir bölümünü, kemirgen ve primatların yeni eylemleri öğrenip, bu eylemleri alışkanlığa dönüşünceye dek yinelemeleri sırasındaki beyinsel etkinliklerin izlenmesi oluşturuyor. Graybiel’in bu süreçte tanık olduğu ilk bulgulardan biri beynin devinim, duygudurum ve ödülden sorumlu striatum adıyla bilinen bölgesiyle ilintili. Beynin bu bölgesindeki etkinliğin daha eşgüdümlü ve verimli duruma gelmesinin, alışkanlığın edinildiğinin bir göstergesi olabileceğini düşünüyor. Maymunların da davranışları bir alışkanlığa dönüştükçe, striatum bölgesindeki hücrelerin deviniminde bir eşgüdüm sağlandığına tanık olundu. Daha da önemlisi, striatumdaki hücreler, bir davranışın başında ve sonunda, otomatik pilot programının devreye giriş ve çıkışının sinyalini veriyor.

Tırnak yemek

Tüketicilerin karar verme süreçleri ve alışkanlıkları konusunda uzman olan David Neal’e göre sorun, insanların, gerçekte alışkanlıkları konusunda bilinçli olmaması. Söz gelimi, tırnaklarını yiyen bir kişi kendisini rahatlattığı için böyle bir davranışta bulunduğunu ve eğer isterse bundan vazgeçebileceğini düşünür; gerçekte, farkında olmadan tırnaklarını yer. Alışkanlıklar, beynimize sımsıkı bağlanmış bilinçaltı dürtüler olduğu için, salt onlardan vazgeçmeyi istemek tek başına yeterli değildir.

Alışkanlıkların edinilmesi ya da bırakılması sırasında infralimbik korteks içindeki sinir hücrelerinde değişim saptandı. Graybiel bu bölgeyi, optogenetik yöntemiyle izledi. Söz konusu bölge devre dışı bırakıldığında, alışkanlığın anında kesildiği görüldü. Bölge yeniden devreye sokulduğunda da fareler eski alışkanlıklarına geri döndüler.

İstenç kısıtlı miktarda gelir ve gün içinde tükenir

Graybiel’in bir başka araştırması da beynin iyi ve kötü alışkanlıkları nasıl işlemden geçirdiğiyle ilgili birtakım bulguları gözler önüne seriyor. Araştırmada farelerin basit bir labirentte gezinmeyi öğrendiği (mesela çikolatalı süte ulaşmak için sola döndükleri) ve beyinlerine kazınıncaya dek bu yolu izledikleri görüldü. Farelere verilen çikolatalı süte midelerini bozan bir kimyasal katıldığında da, çikolatalı süt içmeye artık istekli olmasalar bile, yine aynı yolu izlediklerine tanık olundu. İsteseler de geriye dönüş yapamıyorlardı, bu yol artık bir alışkanlığa dönüşmüştü.

İstençle ilgili araştırmalar da beynin iyi ile kötü alışkanlıklar arasında bir ayırım yapmadığı görüşünü destekliyor. Görünüşe bakılırsa, istenç bizlere kısıtlı miktarda sunuluyor ve gün içinde yararlandığımız ölçüde tüketiliyor. Bu da, daha sonraki girişimlerden muhtemelen vazgeçeceğimiz anlamına geliyor.

Psikoterapi uzmanı ve Rewire kitabının yazarı Richard O’Connor’a göre, neyse ki, istenç rezervlerimiz geceleri artıyor ve güne taze kaynaklarla başlıyoruz. Ancak gerginlik ya da tükenmişlik nedeniyle kaynakların kıt olduğu durumlarda, ister iyi, ister kötü olsun, alışkanlıklarımıza sığınıyoruz. Sınav dönemi yaklaştıkça öğrencilerde tırnak yeme, abur cuburlarla beslenme gibi sağlıksız alışkanlıkların başlaması veya tam tersi olarak okuma ve bedeni çalıştırma gibi iyi alışkanlıkların artması hiç de şaşırtıcı olmasa gerek.

Bir alışkanlığı ötekinden daha güçlü kılan nedir? Alışkanlıkların çoğu hedefe yönelik davranışlar biçiminde ortaya çıkıyor. Yatak odasının daha düzenli olmasını isteyenler, her gün yatağını topluyor. Ve bu davranış yeterince yinelendiğinde, özdevinimsel (otomatik) davranışa dönüşüyor. Bu ikisi arasındaki şalter de beyinde görülebiliyor.

Geçmişe sünger çekmek

Yeni bir alışkanlık edinmek ve eskisinden kurtulmak için en elverişli zamanın bir yolculuğa çıkmak, iş değiştirmek ya da başka bir eve taşınmak olduğu söyleniyor. Ayrıca, kaygıyı en aza indirmek de işe yarayabilir. O’Connor’a göre genel kanı olan 21 gün bunun için yeterli bir süre değil, en az 3 ay gerekli.

Rita Urgan

Kaynak: https://www.newscientist.com/article/mg22930560-600-take-control-of-your-life-by-mastering-the-force-of-habit/