Ansiklopedik cerrahi kitabı El-Tasrif (2)

Öne Çıkanlar Sağlık
Ansiklopedik cerrahi kitabı El-Tasrif (2)

Ebu’l-Kasım, Percival Pott (1713-1789)’tan 700 yıl önce arterit ve omurga tüberkülozu hastalıklarını araştırır. Omurga tüberkülozuna daha sonra, İngiliz Percival Pott’a atıfla “Pott hastalığı” ya da “Pott Musibeti” adı verilecektir. Ebu’l-Kasım, cerrahide, yaraların dağlanması, mesanedeki taşların parçalanması, insanlar ve hayvanlar üzerinde anatomik incelemeler gibi, pek çok yenilik yapmakla kalmadı, kadın hastalıkları alanında yeni yöntemler ve araçlar da geliştirdi.

Doğuma yardımcı olan yeni müdahale yöntemleri bulur; el veya diz vakalarında bebeğin ayaktan ya da ters gelmesi ya da ilk kez kendisinin müdahalede bulunduğu, bebeğin yüzüyle gelmesi vakalarında da yeni yöntemler geliştirdi. Bebeğin ters gelmesi durumunda müdahale etmek gerektiğini ilk söyleyen odur. Oysa Efesli Soranus (MS 98-138) ve ondan öncekiler bundan kesinlikle kaçınmışlardı. Bebeğin ters gelmesi şimdi Stuttgartlı jinekolog Walcher (1856-1935)’e atıfla “Walcher Durumu” diye adlandırılmakta ve doğum müdahale ile gerçekleştirilmektedir.

Dölyolundaki taşın cerrahi müdahaleyle alınmasını da Ebu’l-Kasım öğretti. Dölyolunun yapay olarak genişletilmesini sağlayan ve böylece doğumu büyük ölçüde kolaylaştıran aletler icat eder.


Açık kırıklarda yaranın bakımı için, yumuşak maddelerle doldurmaya özen gösterdiği alçı sargısını kesip bir pencere açma yöntemini de ilk kez Ebu’l-Kasım uyguladı. Alçı sargısını yumuşak maddelerle doldurma fikrinin sahibi de yine Ebu’l-Kasım oldu.

Batılı cerrahların, göz ve diş hekimlerinin boş ellerine, çok önemli ve çok gerekli araçları veren de yine odur. Cerrahide kullandığı 200 kadar âleti, yazdığı eserinde resimlerini de çizerek ayrıntılı olarak anlatmıştır. Böyle bir tarz o güne kadar hiç kullanılmamıştır.

Vaginal taş ameliyatını tıp dünyasına o kazandırdı. Ayrıca Ebu’l-Kasım,özel bir vaginal aynadan başka “Collum” un yapay şekilde genişlemesine yarayan, doğumda büyük bir yardımcı olan “kolpeurynter” aletini de icat etti.

Büyük Fransız cerrahı Ambrois Pare (1510-1590), 1552 yılında yaptığı bir ameliyatla şöhrete kavuştu. Bu ameliyatta Pare, büyük damarları bağlamıştı. Herkes bunun, dünya tıp tarihinde bu konuda yapılmış ilk ameliyat olduğunu sanıyordu. Oysa aynı ameliyatı Ebu’l-Kasım, Fransız cerrah Pare’den 550 yıl kadar önce gerçekleştirmişti, böylece ampütasyonları da önemli ölçüde geliştirmişti. Avrupalılar bunu kendilerine mal ettiler.

Zehrâvî, yetişmekte olan cerrahlara, yapay dikiş, kürk dikişi, karın yaralarında sekiz dikişi ve iki iğne ve bir iplikle yapılan dikişi, ayrıca kedi bağırsaklarıyla (cat gutkatgüt) bağırsak yaralarında katgüt dikişi yapmayı öğretti.

Bütün yaraların dikilmesi sırasında, özellikle göbeğin altındaki bölgedeki cerrahi müdahalelerde, öncelikle kalçaların ve ayakların yukarıda tutulmasını önerdi. Batı, bu pozisyona, 20. yüzyılın başlarında, başarılı Alman cerrahı Friedrich Trendelenburg’un (1844-1924) adını verecektir. Bu başarılı cerrah, Zehrâvî ise nadiren hatırlanmaktadır.

Ağız ve çenedeki çarpıklıkları tedavi etmeyi öğretir. Poliplerin çıkarılmasında çengel uyguladı ve bir hizmetkârına başarılı bir nefes borusu ameliyatı (trakeotomi) yaptı. Zehrâvî ayrıca birçok diş operasyonlarını tarif etti. Bunlar arasında diş çekme, tespit etme, kökünü besleme ve takma dişle ilgili bilgiler verdi.

Zehrâvî, çürük dişlerin kırılmadan çekilebilmesi için kurşunla doldurulup çekilmesi fikrini ortaya atan ilk doktor olarak bilinir. Diğer metallerin ağız içinde kimyasal reaksiyona gireceğini düşünerek altın tel kullanmayı tercih eden cerrah ayrıca demir, bakır ve altından yapılmış cerrahi aletler geliştirdi.

Cerrahi ameliyatlarda dikişler için kullanılacak ipek iplik de imal etti. Burun içindeki fazlalık et parçalarını temizleyip almak için ilk defa “senanin” denen orijinal bir alet yaptı. Yine ilaçları mesaneye vermek için madeni şırıngayı ilk defa o yapıp kullandı.

Dişler, kırık çıkıklar, bağırsak dikişleri, diz mafsallarındaki kangrenler, damarların anevrizmalarının tedavisi gibi daha birçok konuda Ortaçağ’ın en büyük cerrahlarından biri sayılan Fransız cerrah Guy de Chauliac, onun fikirlerinden faydalanmıştır. ‘Magna Chirurgia’ adını verdiği eserinde Chauliac, yaklaşık iki yüz defa Ebu’l-Kasım’dan söz etmiştir.

Ebu’l Kasım Usulü Hidrosefali Tedavisi

El-Tasrif’in 30. makalesinde Zehrâvî, günümüzde hidrosefali olarak adlandırılan hastalığa yer vermiştir. Bu bölüm yüzyıllarca cerrahlar için önemli bir kılavuz bölüm niteliği taşımıştır. Hidrosefali eski dönemlerden beri bilinen, anlaşılması çok uzun sürmüş ve bu nedenle tedavisi ancak 20. yüzyılda başarılabilmiş bir hastalıktır. Zehrâvî, kitabında hidrosefali tedavisini şöyle anlatmaktadır:

Bu hastalık en sık olarak doğum sırasında ebe, bebeğin kafasını kaba bir şekilde yakaladığında meydana gelir. Bazen gizli ve bilinmeyen nedenle de olur. Bu hastalığı çok küçük çocuklar dışında hiç görmedim ve ölüm gördüklerimde, birden karşıma çıktı; bu nedenle bu vakaların ameliyatını üzerime almamayı tercih ettim. Kafası sıvıyla dolu ve büyüklüğü her gün artan, kafasının boyutundan dolayı dik oturamayan bir çocuk gördüm; sıvı, çocuk ölene kadar arttı. Şimdi bu sıvı bazen deri ile kemik arasında toplanır; bazen de kemiğin altında, membranın üstünde toplanır.

Ameliyatı Şöyledir: Sıvı, deri ile kemik arasında ve şişlik küçükse, insizyon, kafanın ortasında, transvers bir şekilde yapılmalıdır. Kesinin uzunluğu yaklaşık olarak iki başparmak eklemi kadar olmalıdır ki, sıvı dışarı aksın. Sıvı çok fazla ve şişlik büyükse, birbirini kesen iki insizyon yapın. Fakat eğer sıvı kemiğin altında ise ki bunun bulgusu (arazı, işareti) olarak kafatasının sütürlerinin tüm taraflarda açıldığını, parmaklarınızla bastığınızda suyun, belirgin olarak çöktüğünü görürsünüz, kafanın ortasında üç insizyon yapmalısınız. Yardıktan sonra, bütün sıvıyı çekin; sonra yarıkları sargılarla bağlayın, sargının üzerine, yağla beşinci güne kadar pansuman yapın. Sonra sargıyı gevşetin ve yarayı, pansuman için kullanılan keten tiftiği ve merhemlerle tedavi edin; kafayı hafifçe sarmaya unutmayın, parça güçlenene ve iyileşene kadar, hastayı kuru diyetle ve az sıvıyla besleyin. Başka bir yarma örneği şişlik ve sıvı toplanmasının belirgin olduğu yeri görmektir. Bu nedenle kabartı ve şişliğin gözle görüldüğü yeri yarın; bu yeri her hangi bir yolla kesin. Kanamaya neden olmamak ve sıvının boşalması ile beraber aynı zamanda kanamadan dolayı hasta ölmesin diye, bir atardamar kesmemeye dikkat edin. Zehrâvî’nin eseri el-Tasrifin İngilizce çevirisinde “Hidrosefali” başlığı altındaki bölümde, kafatasının içinde ve dışında olan sıvı birikimlerinin her çeşidinden bahsedildiği dikkat çekmektedir.

Prof. Dr. H. Kadircan Keskinbora / Bahçeşehir Ü. Tıp F. Öğretim Üyesi


Kaynaklar

FSTC Research Team, Medical Sciences in the Islamic Civilization: Scholars, Fields of Expertise and Institutions. Section 3: Al-Zahrawi the Genius Surgeon (published 2 February 2009).
Syed IB. Islamic medicine: 1000 years ahead of its times. J. Islamic Med. Assoc. 2002; 2: 2-9.
Mohamed WMY (2008). History of Neuroscience: Arab and Muslim contributions to modern neuroscience, IBRO History of Neuroscience.
Shahine YA. The Arab Contribution to Medicine, Longman for the University of Essex, London.1971, p. 10.
Kaf al-Ghazal, Sharif, Selected Gleanings from the History of Islamic Medicine (series of 5 articles published 03 April, 2007). Article 3: al-Zahravi (Albucasis) the Great Andalusian Surgeon.
Stanley F. Origins of Neuroscience: A History of Explorations into Brain Function. Oxford University Press, Oxford. 1994, p. 70.


Bu yazı HBT'nin 62. sayısında yayınlanmıştır.

Ansiklopedik cerrahi kitabı El-Tasrif (1)