Bağışıklık sisteminizi güçlendirin ve gençleştirin: Bu başarılabilir

Öne Çıkanlar Sağlık
Bağışıklık sisteminizi güçlendirin ve gençleştirin: Bu başarılabilir

Bağışıklık sistemimiz bizlerle birlikte yaşlanır ve zayıf düşer. Doğal olarak enfeksiyonlara karşı dayanıklılığı azalır. Neyse ki bu gidişatı tersine çevirecek çok sayıda çözüm var. 60 yaş bağışıklık sistemi için bir dönüm noktasıdır. Bu yaştaki bazı insanların immün yaşı 40 olabilirken, başkalarınınki 80’e çıkabiliyor.

Koronavirüsten kaçınmak için uzun uzadıya elimizi yıkıyoruz, dirseğimizin içine hapşırıyoruz, yüzümüze dokunmamaya çalışıyoruz, kuşkulu durumlarda kendi kendimize karantina uyguluyoruz. Bütün bunlar yerinde önlemler. Ne var ki COVID-19 ile sizin aranızdaki ilişkiyi belirleyen en önemli etmen bağışıklık sisteminiz.

Biliyoruz ki bağışıklık sistemi bizler yaşlandıkça zayıflar. İşte bu yüzden 70 yaş üstündeki insanlar en riskli grup olarak öne çıkıyor. Ancak biliyoruz ki bağışıklığın sağlamlığı söz konusu olduğunda yaş yalnızca bir rakamdır. Bazılarımızın bağışıklık sistemleri kendilerinden daha genç veya yaşlı olabiliyor. Technion-İsrael Teknoloji Enstitüsü’nden immünolog Shai-Shen-Orr, bağışıklığı gençleştirmeninin mümkün olduğunu söylüyor. Bugünkü korona tehdidini atlatsak bile er veya geç yeni bir salgın başgösterebilir ve ayrıca her gün biraz daha yaşlandığımızı da hesaba katmak gerek.


Bağışıklık sisteminin işleyişi henüz tam çözülmüş değil

İmmmunoloji konusunda eğitim alanlar çok iyi bilirler ki bu sistem insanın kafasını karıştıracak kadar karmaşık. Bilim insanları bağışıklığın insan vücudundaki en karmaşık sistemler sıralamasında ikinci  olduğunu söylüyor. Yüzlerce hücre tipinden oluştuğu yetmiyormuş gibi, bir de 8000 gen tarafından kontrol edilen sinyal gönderen moleküllerden oluşuyor. Bunların kurduğu iletişim ağının nasıl çalıştığı da henüz tam çözülebilmiş değil.

Neyse ki immünolojideki son gelişmelerden yararlanabilmek için bu çetrefilli yapıyı çözmüş olmak gerekmiyor. Yine ucundan kenarından bilgi sahibi olmak gerekiyor.

60 yaş altındaysanız, sağlığınız yerindeyse ve kötü alışkanlıklarınız yoksa bağışıklık sisteminiz büyük bir olasılıkla aralarında koronavirüsün de olduğu pek çok patojenle başedebilecek kadar sağlıklıdır.

Kötü haber ise bizler yaşlandıkça bağışıklığın da zaman içinde bozulmasıdır. İmmünosenesans olarak bilinen immün yaşlanma insanların sağlığını etkilemeye 60’lı yıllarda başlar. Ve bu sınırdan sonra insanların hastalıklara karşı savunma potansiyeli düşer.

Örneğin kışları ortaya çıkan tipik bir grip salgınlarında 65 yaşının altında çok az sayıda insan hastane bakımı gerektirecek kadar hastalanır. 65-74 yaş aralığında bu hastalığa yakalananların %20’si hastaneye kaldırılır, fakat çok azı yaşamını yitirir.

Fakat 75 yaşının üzerindekilerin yarısı hastaneye bakımına gereksinim duyar; %30-40’ı ölür. Sağ kalanların pek çoğu hiçbir zaman tamamen iyileşemez. Birmingham Üniversitesi’nden Janet Lord, mevsimsel gribe özgü hastaneye yatma ve ölüm oranlarının koronavirüste de geçerli olduğunu söylüyor. Ancak Lord’a göre sıradan grip virüsü ile koronavirüs arasındaki esas farkı immün yaşlanma yaratıyor.

İmmün yaş kronolojik yaştan önemli

Pek çoklarına göre immün yaşlanma çok uzak bir tehdit olarak görülse de , aslında hepimizi ilgilendiren bir konu. İmmün sistemdeki düşüş inanılmayacak kadar erken evrede, ergenlikte başlar ve yaşam tarzı ile ilgili fafaktörlere bağlı olarak hızlanır. Özellikle sigara içenlerin ve obezlerin bağışıklık yaşları kronolojik yaşlarından yaşlıdır. Hareketsiz bir yaşam da diğer bir risk faktörüdür.

Bu görüş immün yaş adı verilen yeni bir kavramın doğmasına yol açıyor. Bu, biyolojik yaşa benzer. Aşamalı olarak genlere eklenen kimyasal birikimler, kaç yıl yaşamış olduğunuzdan bağımsız olarak, yaşlanmanın hangi evresinde olduğunuzu belirler. Biyolojik yaş ile kronolojik yaş genellikle kolkola ilerlese de, bazı durumlarda aralarında 20 yıl kadar fark olabiliyor. Biyolojik yaş her zaman ileri doğru yol almaz, geriye doğru da gidebilir. Bu, aynı zamanda immün yaşta da geçerlidir.

İmmün yaşınızı bilmenizin ne faydası vardır? Bir kere doktorunuz belirli bir hastalıktan ne kadar etkileneceğiniz konusunda tahminde bulunabilir. Ayrıca bağışıklık sistemimizi korumamızı ve güçlendirmemizi de sağlar.

İmmün yaş nasıl ölçülür?

Son yıllara kadar immün yaşı ölçmek mümkün değildi. Ancak geçen yıl Stanford Üniversitesi’nden Mark Davis ve Shen-Orrmultiomik” adını verdikleri bir yaklaşım ile bunu ortaya çıkartacaklarını öne sürdüler. Multiomik yaklaşımında kişinin genomu, immun sistemi ve protein işlevleri bütün olarak ele alınır.

Bu iki bilim insanı 9 yıl boyunca takip ettikleri deneklerden toplanan veriler ışığında, insan immün sisteminin öngörülebilir bir eğri çizdiğini keşfettiler. Shen-Orr’a göre bu yöntemle ölüme yol açan tüm nedenleri öngörmek mümkün. Halihazırda bu çok yeni yaklaşım ve ticari olarak herhangi bir test henüz mevcut değil. Şu anda immün yaşınızı öğrenmenin en kestirme yolu biyolojik yaşınızı ölçtürmeniz. Zira bu ikisi arasında kabaca bir korelasyon bulunuyor.

İmmün yaş nasıl düşer?

İmmün yaşınızı düşürmek için kaç yaşında olduğunu öğrenmek gerekli değil. Şu anda piyasalarda bulunan çok sayıda yaşlanma önleyici (anti-ageing) ilaç ve strateji bu hedefe ulaşmanıza yardımcı oluyor. İmmün yaşı düşürmenin en kestirme yolu bağışıklığın temel hücreleri olan nötrofil ve T-hücrelerini gençleştirmek.

* İlk savunma hattında ilk zayıflama: İmmün hücreler yaşlandıkça sorun çıkartmaya başlar ve bunların başında nötrofiller gelir. Bu akyuvarlar, vücudun ilk savunma hattını oluştururlar. Bunlar sınır bekçileridir ve kan dolaşımında sürekli gezinerek zararlı bakterileri kovalarlar. Biz yaşlandıkça nötrofiller görevlerini layıkıyla yapamazlar. Enflamasyona zemin hazırlamaları da çabasıdır.

Lord, nötrofilleri hizaya sokmanın bir yolunun da kolesterol düşürücü statinler olduğunu ileri sürüyor. “Bağışıklığı güçlendirmek için statin kullanılmasını önermek için henüz erken” diye konuşan Lord, “Bunun için elimizde geniş kapsamlı deneylerden alınmış veriler yok. Ayrıca statinlerin ciddi yan etkilerinin olduğunu da unutmamak gerekiyor” diyor.

* T Hücreleri  ve E Vitamini: T hücreleri yaşlandıkça içlerindeki sinyal gönderen yolaklar (pathway) yolunu şaşırır ve enflamasyona yol açar. Boston’daki Tufts Üniversitesi’nden beslenme immünoloğu Doyong Wu, T-hücrelerinin yarattığı hasarın E vitamini ile giderilebileceğini ileri sürüyor. Fakat son yıllarda yapılan çalışmalar E vitaminin toksik olduğunu ortaya çıkartmıştı. Wu, bu durumun ancak  vitamininin gerekli olan miktarın iki katı tüketilmesiyle bağlantılı olduğunu iddia ediyor.

Daha geniş kapsamlı bir araştırma henüz sürmekte, ancak Wu 65 yaş üzerindekilerin günde 200 IU (international unit)  E vitamini alarak immün sistemlerini gençleştirebileceklerini söylüyor.

* D Vitamini: İmmün sistemi güçlendiren bir diğer destek de D vitamini. Özellikle kuzey enlemlerde yaşayanların 1000-2000 IU D vitamini almalarının üst solunum yolu enfeksiyonlarını önleyeceğini söyleyen Wu, bu dozun aşılmasının yarardan çok zarar vereceğine dikkat çekiyor.

* Çinko da viral enfeksiyonlarda bağışıklığı güçlendiren bir destek. Ancak uzmanlar çinkonun yarar sağlaması için uygun dozun çok kritik olduğunu, aşırı doz alındığında bağışıklığn baskılandığını söylüyor.

Timus bezinin bağışıklık sistemine etkisi

Bağışıklık hücreleri dışında yaşlandıkça bağışıklığın zayıflamasının altında yaşamsal bir organ olan timus bezi yatıyor. Bu organ göğüs kemiğinin (iman tahtası) hemen altında ve kalp şeklindedir; T-hücreleri bu organda olgunlaştıktan sonra kan dolaşımına karışır. Çocukluk çağında son derece aktif olan timus, yaş ile birlikte küçülmeye başlar. Ergenlikten sonra her yıl yılda %3 oranında küçülür. Orta yaşlara gelindiğinde hemen hemen yok olmuş ve T-hücre sayısı dibe vurmuştur. Bu da yeni patojenlerle mücadalede vücudu savunmasız bırakır.

Anti-ageing çalışmalarında üzerinde en fazla durulan aday timus bezidir. 2018 yılında Lord ve meslektaşlarının yürüttüğü bir araştırmada, onlarca yıl sık sık bisiklete binen 55-79 yaşlarındaki kişilerin T-hücre miktarının kendilerinden çok daha genç kişilerdekinden farklı olmadığı ortaya çıktı. Ayrıca hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda da egzersizin timus bezininin yalnızca küçülmesini engellemediği, aynı zamanda bu gidişatı tersine çevirdiği görüldü. Bu deney daha insanlarda denenmiş değil. Özetle egzersiz timus bezini gençleştiriyor diyebiliriz. Sokağa çıkma yasağının uygulandığı şu günlerde de zor olsa da egzersiz yapmak zorundayız.

Yedikleriniz de önemli

Yediklerinizle bağlantılı olarak bağırsak florası da bağışıklığı güçlendirmenin başka bir yolu. Bilimsel olarak probiyotiklerin bağırsak florasını daha sağlıklı kıldığı biliniyor. Florası zayıf olanlara uygulanan dışkı nakli şu anda yararlı bir uygulama olarak kabul ediliyor.

Sağlıklı bir beslenme tarzı floranızı da güçlendirir. Lif açısından zengin, fermente olmuş gıdalar (turşu, yoğurt gibi) çok yararlıdır. Bu arada beslenme tarzınızda yapacağınız bazı değişiklikler de bağışıklığınızı güçlendirir. Örneğin gün içinde yalnızca 8 saat aralığında yemek yemek, 16 saat ağzınıza bir şey koymamak da mTOR adı verilen hücre içi sensörlerin doğru çalışmasını sağladığı için bağışıklığınız fayda görür.

İmmünosenesans (immün yaşlanma)  nedir?

İmmünosenesans, bağışıklık sisteminin normal yaşlanma sürecinden aşamalı olarak bozulmasına karşılık gelir. Hem bir kişinin enfeksiyonlara cevap verme yeteneğini (bağışıklık tepkisi) hem de belirli bir virüse veya bakteriye karşı veya aşı yoluyla yaşam boyu gelecekteki koruma (bağışıklık belleği) oluşturabilmesini içerir.

İmmünoloji kısaca nedir?

İmmün sistemin başlıca iki kolu vardır: Doğuştan gelen ve edinilmiş.

Doğuştan gelen doğal bağışıklık, savunmanın ilk hattıdır; genel amaçlı nötrofil ve makrofaj gibi mikrop öldüren hücrelerle donanmıştır. Edinilmiş bağışıklık ise h-daha çok belirli bir hedefe yöneliktir ve daha yavaştır. Patojenlerle (hastalık üreten mikroorganizmalar) T-hücreleri, B-hücreleri ve antikorlar gibi hassas silahlardan yararlanarak mücadele ederler. Edinilmiş bağışıklık ayrıca bağışıklık belleği de oluşturur. Bu da belirli bir hastalığa ikinci kez yakalanmanızı önler.

Bellek B-hücreleri denilen hücreler patojeni tanır ve hastalık bir kez daha saldırdığı zaman hızlı ve acımasız bir tepkiyi tetikler. Bazı virüsler –özellikle grip virüsleri- bağışıklık belleğinden kaçmak için mutasyon geçirir. Koronavirüsün bunu yapıp yapamadığını bilmiyoruz.

Derleyen: Reyhan Oksay

Kaynak