Brokolinin yararları: Tip 2 şeker hastalığını yavaşlatıyor, hatta geriletiyor

Öne Çıkanlar Sağlık
Brokolinin yararları: Tip 2 şeker hastalığını yavaşlatıyor, hatta geriletiyor

Kimilerinin sebze yemekten pek hoşlanmadıkları bir gerçek. Ancak yeni bir araştırma, brokolinin tip 2 şeker hastalığının yavaşlatılması ve bir olasılıkla da gerilmesinde etkili olabileceğine işaret ediyor.

Science Translational Magazine dergisinde yayımlanan bu son araştırmada, tip 2 şeker hastalığına yol açan belirtilerle bağlantılı 50 genden oluşan bir ağın incelenmesi amacıyla matematiksel ve deneysel uygulamalardan yararlanıldı. Araştırmacılar brokoli, Brüksel lahanası ve lahana gibi birtakım sebzelerde doğal olarak bulunan ve bu genlerin ifadelerini tersine çevirebilen sülforafan adlı bir bileşimi de belirlediler.

Kan şekerinde düşüş


Araştırmada, obez hastalara yoğunlaştırılmış brokoli filizi özütünden oluşturulan sülforafan verildiğinde, bu kişilerin kan şekeri düzeylerini denetleyici sistemlerinde bir iyileşme meydana geldiğine ve kan şekeri üretiminin düştüğüne tanık olundu. ABD Hastalıkları Denetleme ve Önleme Merkezi’ne göre, şeker hastalığına bağlı olarak ortaya çıkan bu iki belirti, koroner kalp hastalığı, sinir hasarı ve körlük gibi birtakım başka sağlık sorunlarına da yol açabilen unsurlar arasında yer alıyordu.

İsveç Gothenburg Üniversitesi öğretim üyelerinden Anders Rosengren, elde edilen bulguların son derece ilginç olduğuna ve araştırmanın tip 2 şeker hastalığına çözüm getirebilecek yeni yöntemlerin de önünü açabileceğine dikkat çekiyor. Şeker hastalığının en yaygın türü olan tip 2 şeker hastalığı, dünyada 300 milyonu aşkın kişiyi etkiliyor. Tip 2 şeker hastası olan obezlerde, karaciğerdeki aşırı yağlanma bedenin insülin hormonuna karşı duyarlılığını azaltıyor ve buna bağlı olarak da organ kan şekeri düzeylerini dengeleme konusunda zorlanıyor. Pankreas tarafından salgılanan insülin, genelde, karaciğerin kandaki şekeri alıp bunu sonradan kullanılmak üzere depolamasına yardımcı olur.

Tip 2 şeker hastalığı olanlara, kan şekeri düzeylerinin denetlenmesi için, genellikle beslenme düzenlerinde değişikliğe gitmeleri önerilir. Rosengren, tip 2 şeker hastalığının sağaltımında yaşam biçimlerini değiştirmenin öncelikli bir yer tuttuğunu, ancak bu değişikliğin ilaçlarla da desteklenmesi gerektiğini belirtiyor.

İlaca alternatif arayışları

Tip 2 şeker hastalığının sağaltımında şimdilik en etkili seçenek Metformin adlı ilaç olmakla birlikte, bu ilacı gereksinim duyan herkes alamıyor. Tip 2 şeker hastalarının yaklaşık yüzde 15’inin böbrek işlevlerinde bir azalma meydana geldiğinden, Metformin bu kişilerde, karın ağrısı, nefes darlığı, kaslarda ağrı ya da tutulma ve yorgunluk gibi belirtilerle kendini belli eden, laktik asidoza yakalanma çekincesini artırıyor. Metformin ilacı alanların yaklaşık yüzde 30’u bulantı, şişkinlik ve karın ağrısından yakınıyor.

Araştırmanın hedeflerinden birinin Metforminin yerini tutabilecek başka bir seçeneğin bulunması olduğuna, ancak o sırada klinik çevrelerde şeker hastalığına karşı etkili olabilecek bileşimlerin geliştirilmesi konusunda genelde bir yılgınlığın da söz konusu olduğuna dikkat çeken Rosengren, bunun nedenini, yeni ilaçlar geliştirmeye çalışan araştırmacıların genelde genleri ya da proteinleri teker teker ele almalarına bağlıyordu. Oysa, şeker hastalığı çok daha karmaşık bir yapıya sahipti ve çok geniş bir gen ağını içermekteydi. Bu yüzden de bilim insanlarının, şeker hastalığının çok daha bütüncül bir bakış açısıyla ele alındığı, yeni bir sistematik yaklaşım bulmaları gerekiyordu.

Araştırmaya önderlik eden Gothenburg Üniversitesi doktora öğrencilerinden Annika Axelsson ve arkadaşları, ilk aşamada, yüzde 42 yağ ve yüzde 0.15 kolesterol içeren “Batılı bir beslenme düzeniyle” yetiştirilen şeker hastası farelerin karaciğerlerinden aldıkları doku örneklerini incelediler. Yapılan çeşitli deneyler sonucunda, kan şekeri düzeylerinin normal sınırların üzerine çıktığı hiperglisemi durumuyla bağlantılı, 1.720 genin kimliği belirlendi.

Daha kapsamlı çözümlemelerin ardından araştırmacılar bu 1.720 genlik havuzu daraltarak, topluca kan şekeri düzeylerinde artışa neden olan ve birbirleriyle bağlantılı 50 genlik bir ağ elde ettiler. Söz konusu gen ağı, tip 2 şeker hastalığının bir belirteci durumuna geldi.

Araştırmacılar daha sonra, mevcut ilaç bileşimleriyle ilgili bir veritabanından yararlandılar ve bu bileşimlerin hastalığı geriletme, bir başka deyişle, gen ifadeleri daha yüksek olan bu genleri tersine çevirebilme yeteneklerine göre bir sıralamasını yapmak için de matematiksel bir örnekleme programından yararlandılar.

Sülforafan en güçlü bileşen

Yaptıkları bu sıralama sonucunda sülforafanın başı çektiği görüldü. Bu bileşenin canlı sistemlerde şeker düzeylerini gerçekten de düşürüp düşüremeyeceğini anlamak için çeşitli deneyler uygulandı. Bu deneylerin ilkinde, sülforafan bileşenini laboratuvar ortamında üretilen hücreler üzerinde deneyen araştırmacılar, şeker üretiminde bir azalma meydana geldiğine tanık oldular. Ardından bileşeni kemirgenler üzerinde deneyen ve bunun yağ ya da fruktoz düzeyi yüksek bir beslenme düzeniyle beslenen hayvanların glikoz toleransında bir iyileşme sağladığını gören araştırmacılar, son olarak da, sülforafanı insanlar üzerinde denediler.

Bu süreçte, tip 2 şeker hastası olan 97 kişiye, 12 hafta boyunca her gün toz durumuna getirilmiş brokoli filizi özütü verildi. Deneklere verilen bu miktar brokolide doğal olarak bulunan sülforafan miktarının yaklaşık 100 katına eşitti. Sonuçta, obez olmayanlarda sülforafanın herhangi bir etki yaratmadığı görülürken, obez olanlarda çok çarpıcı sonuçlar elde edildi. Tip 2 şeker hastalarında kan şekeri düzeyleri, bu kişiler aç kaldıklarında bile, genelde yüksekliğini korur. Oysa araştırmacılar sülforafanın bu hastaların açlık kan şekeri düzeylerinde, plasebo verilenlere kıyasla, yaklaşık yüzde 10’luk bir düşüş sağladığını gördüler. Bu oran tip 2 şeker hastalığı olan insanlarda başkaca sağlık sorunlarının ortaya çıkma olasılığını ciddi biçimde azaltmaya yettiği gibi, metformin ilacının yol açtığı sorunlara ve yan etkilere de neden olmuyordu.

Araştırmacılar bir sonraki aşamada, sülforafanın sonradan şeker hastalığına dönüşebilecek düşük glikoz toleransı olan kişiler (prediyabetler) üzerindeki etkilerini incelemeyi ve bu kişilerde glikoz toleransını tip 2 şeker hastalığı ortaya çıkmadan çok önce denetlemeyi hedefliyorlar.

Derleyen: Rita Urgan

Kaynak