Diyabet, pankreastan salgılanan insülin hormonunun etkinliğinin azalması sonucu kandaki şeker miktarının artması ile ortaya çıkan ve ülkemizde görülme sıklığı giderek artan, ciddi organ kayıplarına yol açan kronik bir hastalıktır. Uluslararası Diyabet Federasyonu'nun verilerine göre dünyada her 11 yetişkinden 1’i diyabet hastası olmakla birlikte, her 7 doğumdan 1’i gebelik diyabetinden etkileniyor. Bu rakamın 2040 yılında ise 642 milyona ulaşabileceği tahmin ediliyor.
Gıda, beslenme ve sağlık alanında yapılan çalışmaları destekleyen Sabri Ülker Vakfı'nın aktardığı bilgilere göre en yaygın görülen türleri arasında Tip 1, Tip 2 Diyabet ve gebelikte ortaya çıkan gestasyonel diyabet yer alıyor. Tip 1 diyabetli çocuklar ve yetişkinler, doktor ve diyetisyen kontrolünde uygulanan insülin tedavisi, beslenme tedavisi ve düzenli fiziksel aktivite ile sağlıklı bir yaşam sürdürebiliyor. Tüm diyabet vakalarının %90’ından sorumlu Tip 2 diyabette ise Tip 1'den farklı olarak pankreastan insülin salınımı gerçekleşiyor, ancak insülinin karaciğer, kas ve adipoz dokudaki etkinliği azalıyor. Tip 2 diyabet, genetik yatkınlığın yanı sıra şişmanlık, hareketsizlik gibi yaşam tarzına bağlı olarak da ortaya çıkabiliyor. Gestasyonel diyabet ise ilk kez gebelik döneminde ortaya çıkan, genellikle beslenme tedavisi ve yaşam tarzı değişikliği ile kontrol altına alınabilen, gerekli durumlarda insülin tedavisinin uygulandığı diyabet türü olarak öne çıkıyor. Tedavi, izlem ve yaşam tarzı değişikliğiyle kontrol altına alınabiliyor. Ancak ihmal edilirse annenin ve bebeğin ileri yaşamda diyabete yakalanma riskinin %70-80 olduğu bildiriliyor.
Korunmak için neler yapmalı?
- Vücut ağırlığı kontrol edilmeli. Risk, şişmanlık ile 7 kat, obezite ile 20-40 kat kadar artıyor.
- Fiziksel aktivite yapılmalı. Kasları çalıştırmak, hücrelerin insülin duyarlılığını artırarak kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı oluyor.
- Beslenme düzeni oluşturulmalı. Tam tahıllar, posa/lif içeriği ile mideyi daha yavaş terk ettiği ve besinlerin bağırsaktan geçiş zamanını uzattığı için kan şekerinin daha yavaş yükselmesini sağlıyor. Akdeniz diyeti riski azaltmak için uygun bir beslenme modelidir.
Hangi besinler nasıl tüketilmeli?
İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Derya Fidan, beslenme düzenine ilişkin şunları aktardı:
- Akşam yemeğinden sonra meyve, tatlı, un ve un mamulleri asla tüketilmemelidir. Aksi durum, sabah açlık kan şekerinizin yüksek çıkmasına sebep olur.
- Akşam yemekten sonra uyumadan 2 saat önce, 1 bardak ılık suya 2 yemek kaşığı kadar elma sirkesi konduktan sonra tüketilmesi hem göbek bölgesi yağlarınızın erimesine fayda sağlarken hem de sabah açlık kan şekerinizin düzenlenmesine yardımcı olacaktır.
- Muz, incir, üzüm, kavun, karpuz, dut, kayısı gibi şeker oranı daha yüksek meyveler yerine, daha ekşi meyveler tercih edilmelidir. Meyve ve sebzelerin uygun olanları kabuklu tüketilmelidir.
- Meyve seçenekleri ara öğünlerde tercih edilirken 15 dakika önce veya beraberinde peynir, ceviz, fındık, badem gibi protein değeri yüksek besinler ile tüketilmelidir.
- Kan şekerini hızla yükselten basit karbonhidratlar yerine, kan şekerini yavaş yükselten kompleks karbonhidratlar seçilmelidir. Beyaz ekmek yerine organik tam buğday ekmeği, ekşi mayalı ekmek, ruşeymli ekmek seçenekleri tercih edilmelidir.
- Yağda kızartmalar, kavurmalar (et-sebze-hamur işi) ve yağlı sos eklenmiş besinlerin tüketiminden kaçınılmalıdır.
- Sucuk, pastırma, salam ve sosis gibi işlenmiş besinler ile; karaciğer, beyin, böbrek gibi sakatatlardan uzak durulmalıdır.