Yeterli uyku süresini DNA mı belirliyor?

Öne Çıkanlar Sağlık
Yeterli uyku süresini DNA mı belirliyor?

Daha az uyku ile idare etmeyi isterdiniz değil mi? Özellikle ciddi bir uykusuzluk sorununuz varsa... Ancak ne yazık ki az uyku ile idare edip yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürülebilen insan sayısı fazla değil. Peki neden?

ABD'deki Kaliforniya Üniversitesi’nden bir araştırma ekibine göre bunun nedeni DNA’mızdaki bir genetik değişim olabilir.

Bu küçük yazım yanlışını kasten farelere uygulayan araştırmacılar daha az uykunun farelerde olumsuz herhangi bir etki yaratmadığını gördüler. Araştırma geçtiğimiz Ekim ayında Science Translational Medicine adlı dergide yayımlandı ve tahmin edebileceğiniz gibi hayli ilgi gördü. Özellikle de ilaç endüstrisi tarafından..


Ancak aynı yararları sağlayacak bir ilacın yakın bir gelecekte piyasaya sunulması şimdilik söz konusu değil.

Harvard Tıp Fakültesi ve Boston Beth Israel Deaconess Tıp Merkezi sinirbilim doçentlerinden Patrick Fuller, “Uykusuzluğun yol açtığı hastalıklara karşı koruyucu bir etki yaratabilecek genetik bir ürünün düşüncesi bile kanımca son derece baştan çıkarıcı. Gerçekten böyle bir durum söz konusu ise, bunun ‘Neden uyuyoruz?’ sorusuna açıklık kazandırabileceğine inanıyorum,” diyor.

Farklı düşünenler de var tabii. Örneğin, Stanford Üniversitesi Psikiyatri ve Davranış Bilimleri Bölümü uzmanlarından Jamie Zeitzer yan etkileri olmayan böyle bir ilacın üretilmesi durumunda bile, bunun birtakım toplumsal sonuçları olabileceğinden kaygı duyduğuna dikkat çekiyor. İnsanların daha uzun bir süre çalışabilmeleri için böyle bir ilacı almak zorunda kalabileceklerine, ya da bu yönde bir baskı yapılabileceğine inanıyor. Zeitzer, daha az uykuya gereksinim duysalar bile, insanların yine de boş kalabilecekleri ve dinlenebilecekleri bir zamana gerek duyacaklarının altını çiziyor.

Araştırmayı yöneten Kaliforniya Üniversitesi sinirbilim uzmanlarından Ying-Hui Fu, bu tür düşler kurmak için henüz çok erken olduğuna ve bu araştırmada kanserden Alzheimer’e uzanan bir dizi hastalığın önüne geçilmesine olanak tanıyabilecek sağlıklı uyku düzeneklerini daha iyi anlamaya çalıştıklarına dikkat çekiyor. Fu,  araştırmaya katılan bir baba ve oğlunun durumuyla ilgili olarak, “Bu kişiler çok daha verimli uyuyorlar. Uykunun insanlardaki işlevi her ne ise, çoğumuz için bu işlevin yerine getirilmesi sekiz saati gerektirirken, onlara dört-altı saat yetiyor. Bu kişilerin nasıl daha verimli olduklarını anlayabilirsek, bu bilgiden başkalarını da daha verimli kılacak biçimlerde yararlanabiliriz,”diyor.

Araştırmanın yayımlanmasından sonra, 4-6 saatlik uyku ile yaşamlarını son derece sağlıklı şekilde sürdüren kimi insanlar kendisi ile iletişime geçtiklerini de belirten Fu “bu kişiler az uyku ile kendilerini tümden dinlenmiş hissediyorlar” diyor. Baba ve oğlunun yanı sıra benzer gen değişimlerine sahip olan başka insanların ortalama insanlardan çok daha iyimser, çok daha etkin ve çoklu görevlerde çok daha başarılı olduklarını belirterek, “Bu kişiler pinekleyip zamanlarını boşa harcamaktansa, sürekli bir şeylerle uğraşmaktan hoşlanıyorlar,” diye ekliyor.

Kaliforniya Üniversitesi psikiyatri profesörlerinden Jerome Siegel de, Fu ve arkadaşlarının elde ettikleri nöropeptid S reseptörü (NPSR1) geninin uykunun düzenlenmesinde önemli bir rol oynadığı yönündeki asıl bulgunun mutluluk verici olduğunu, ancak bunun çok karmaşık bir sürecin yalnızca küçük bir parçası olabileceğini dile getiriyor. Yeni bulunan gen değişiminin etki düzeneği tam olarak bilinmiyor. Fu ve arkadaşları baba ile oğlundaki değişime uğrayan NPSR1 geni tarafından üretilen protein ile normal bir genin ürettiği arasındaki farkı belirlemek için moleküler bir inceleme yönteminden yararlandılar. Sonuçta, değişimin bu reseptörü daha duyarlı ve daha etkin kıldığına tanık oldular.

Daha önceki çalışmalarında uyku ile ilintili iki başka genin varlığını da ortaya koyan Fu ve arkadaşları ayrıntıların tam olarak açıklığa kavuşturulabilmesi için daha derinlikli çalışmaların yapılması gerektiğine, bunun en kısa sürede yapılabilmesi için de parasal desteğe gerek duyduklarına dikkat çekiyorlar.

Kaynak