Yürümenin iyileştirici gücü…

Öne Çıkanlar Sağlık Toplum
Yürümenin iyileştirici gücü…

Sıradan bir yürüyüşün bile stres azaltıcı etkisi olduğunu biliyoruz. Peki ya doğru yerde, doğru kokular eşliğinde, doğru tempoda yürürseniz? Bilim, zihinsel berraklıktan kanserle mücadeleye kadar uzanan faydaların haritasını çıkarıyor.

Kalp sağlığını korur, kasları güçlendirir, zihni rahatlatır... Yürüyüşün faydaları artık tartışılmaz. Ancak son bilimsel araştırmalar, nerede ve nasıl yürüdüğünüzün bu faydaları çarpan etkisiyle artırabileceğini gösteriyor.

Doğru rota, doğru koku, doğru manzara ve doğru tempo, yürüyüşü sadece bir egzersiz değil, bütünsel bir sağlık aracına dönüştürüyor.


Zihin için ritim, ruh için doğa

Yürüyüş gibi ritmik aktiviteler, beynimizde theta dalgalarını tetikliyor. Bu frekanslar hafızayı, dikkati ve ruh hâlini iyileştiriyor. Üstelik sadece hareket değil, doğaya bakmak, özellikle su kenarında bulunmak, “bilişsel yorgunluğu” azaltıyor ve beyin kaynaklarını yeniden dolduruyor. Bu teoriye “dikkat restorasyon teorisi” adı veriliyor.

Ağaçlar yalnızca görünüşleriyle değil, kokularıyla da iyileştiriyor. Pineen adlı uçucu bileşik, çam ağaçlarından yayılıyor ve tansiyonu düşürüyor, stresi azaltıyor, bağışıklığı güçlendiriyor. Fareler üzerinde yapılan deneylerde pinene, inme ve kalp krizine karşı koruyucu etki bile gösteriyor.

Koku Duyusu: Göz ardı edilen süper güç

California Üniversitesi’nden Michael Leon, sağlıklı bir beyin için kokuların önemine dikkat çekiyor. Araştırmalar, her gün 40 farklı koku almakla demans belirtilerinin hafifleyebileceğini gösteriyor. Koku duyusu, yaşla birlikte zayıflayan hafıza ve dil yollarını güçlendirebiliyor.

“Ne kokladığınızın önemi yok, yeter ki hoş ve çeşitli olsun,” diyor Leon.

Kıyıya yakın yürüyüşlerin yalnızca zihinsel değil, besinsel etkileri de var. Denizden yayılan mikroorganizmalar ve yosun kaynaklı moleküller, bağışıklığı güçlendiren ve metabolizmayı hızlandıran genleri aktive ediyor.
Araştırmalara göre, deniz havası yoluyla A ve B12 vitamini, manganez, iyot gibi “aeronutrient” adı verilen maddeler vücuda alınabiliyor.

“Savanna hipotezi”ne göre, insanlar orta karmaşıklıktaki (mid-fraktal) manzaraları – örneğin seyrek ağaçlı açık alanları – daha rahatlatıcı buluyor. Beyin taramalarında bu manzaralar alfa ve beta dalgalarını artırıyor; bu da daha iyi odaklanma ve huzur anlamına geliyor.

Şehirde de olur mu?

Peki ya şehirde yaşayanlar? Kopenhag Üniversitesi’nden Ulrika Stigsdotter, şehir yürüyüşlerinin de faydalı olduğunu söylüyor. Mimari güzellikler, tarihsel dokular ve yeşil alanlar yeterli olduğunda, botanik bahçesi ile şehir merkezi arasında fark azalmış durumda.

“Yeşil alanlar mucizevi ama her kentsel alan zararlı değil,” diyor Stigsdotter.

Ne kadar yürümeli?

Oxford Üniversitesi’nden Kathy Willis’e göre, 20 dakikalık bir yürüyüş bile stres hormonlarını azaltmak için yeterli. Ancak Japon araştırmalar, 3 gün boyunca toplam 6 saatlik orman yürüyüşlerinin bağışıklık sistemini 7 gün boyunca güçlendirdiğini gösteriyor.

Uzun yürüyüşler, meditasyona benzer “flow” durumuna geçmenizi sağlıyor. Bu durum, planlama yapan beyin bölgelerini susturup odaklanmış bir huzur sağlıyor.

***

İlginizi çekebilir: https://www.herkesebilimteknoloji.com/haberler/yasam/yurumeye-ovgu-hareketsizlik-canliliga-ve-dogaya-aykiri