Gezegenimiz uzun vadede canlı türlerinin yaklaşık %8’ini iklim değişikliğine bağlı olarak yitirecek. Isınmanın şimdiki iklim örneklerinin yansıttığından daha yüksek olması durumunda bu oran iki katına çıkabilir. Ancak iklim örneklerinde kimi canlı türleri hiç dikkate alınmadığından, öngörülen bu oran gerçekte çok daha yüksek olabilir. Üstelik sayıları oldukça yüksek olan bu canlılar, yok olmaları durumunda özlemini de bir hayli çekebileceğimiz mikroplar.
İklim değişikliğinin mikrop türlerinin yeryüzünden silinmelerine nasıl bir etki yapacağı üzerine henüz yayımlanmış bir bilimsel çalışma yok. Gelgelelim, ısınmanın mikrop topluluklarında yaratabileceği değişiklikleri araştıran bilim insanları, mikropların iklim değişikliğine duyarlı olduklarına dikkat çekiyor.
Mikropların duyarlılığını araştırmanın bir yolu bozulmamış toplulukların daha sıcak bölgelere aktarılması. Çin’de bu yol izlenerek yapılan son çalışmalar toprak mikrobiyal biyokütlesinde yitimin yanı sıra, bileşimsel ve işlevsel değişikliklerin de meydana geldiğini ortaya koydu. Mikrobiyal biyokütle ısınmaya karşı dirençli olmadığından değişime uğramış, esneklikten yoksun olduğundan da zaman içinde iklime uyum sağlayamamıştı.
Bir grup olarak mikroplar (ki bu gerçekte evrimsel açıdan bağlantılı tek bir grup değildir. Burada sözü edilen bakteriler, arkeler ve mikroskobik ökaryotlar, yani yeryüzündeki yaşamın büyük bir çoğunluğu) tüm kitlesel yok oluşlarda canlı kalmayı başarmışlardı. Gezegenin en aşırı koşullarında onlara rastlanabilir. Ne var ki, mikropların büyük bir çoğunluğunun son derece uzmanlaşmış oldukları görülüyor. Buna bağlı olarak, mikroplara özgü yaşam alanları yok oldukça -iklim değişikliğinin buzulları, permafrost toprakları, mangrov ormanlarını ve ağaç sınırının üzerindeki alanları büyük ölçüde azaltması- bu alanlara özgü türlerin de yok olmaları bekleniyor.
Mikroplar uyum sağlamada yeterince hızlı olabilseler bile, onlara gereksinim duyan ortamlar yok oldukça bir dizi yaşam biçimi de tümden yitirilebilir. Bir hücrenin büyük-büyük-büyük- büyük torunu halen ortalıkta ise, ama tümden yeni bir dizi işlev geliştirmişse, özgün “türün” yok olduğundan söz edilmesi yerinde olmaz mı? İklimin giderek artan değişkenliği dikkate alındığında, soğuğa dayanıklılık gibi bir işlevin yitirilmesi gelecekte kesin bir yok oluşla sonuçlanabilir.
Kayıtlı tarihte yeryüzünden silinmiş yalnızca iki mikrop türü biliniyor. Bunların her ikisi de insanlar tarafından bile bile yok edildi ve yok oluşları coşkuyla karşılandı. Çiçek hastalığının ve sığır vebasının ardından yaslar tutmuyoruz. Çocuk felci ve sıtma gibi hastalıklara yol açan başka mikropların yok edilmesi için sürekli bir çaba harcanıyor. Ne var ki, yitip giden mikroplara gelecekte mercan resiflerine olduğu denli yoğun bir özlem duyabiliriz.
Biyo-jeokimyasal döngü, bitki verimliliği, insan sağlığı ve dahası iklimin kendisi söz konusu olduğunda bile, mikroplar son derece önemli işlevler görürler. Soluduğumuz oksijenin bir bölümünü mikroplar üretirler. Mikropların %16’sı yok olduğunda dünyada neler yaşanabileceği ile ilgili kestirimlerde bulunmamız söz konusu olamaz, çünkü bu yönde henüz bir adım bile atılmış değil. Dünya Mikrobiyom Projesi gibi programlar en azından günün birinde yitirilenlerin kimliklerini belirlememize olanak tanıyacak.
Rita Urgan
Bu yazı HBT'nin 87. sayısında yayınlanmıştır.