Atları önce hangi grupların ehlileştirdiğini ve Hint-Avrupa dillerinin Asya’da yayılmasında atların nasıl bir rol oynadığını araştıran yeni bir çalışma, multidisipliner bir yaklaşımla eski araştırmalardan elde edilen bulguların çoğunu yerle bir etti.
Geçen yıl dünyanın dört bir yanından bilim insanları çok disiplinli bir araştırma projesinde bir araya geldi. Sonuçları Science dergisinde yayınlanan bu araştırma, antik ve modern çağ insanlarının DNA örneklerinin karşılaştırılması sonucu elde edilen verilere dayanıyordu. Araştırmacılar tarafından incelenen 74 antik tam-genom dizilimi arasında 11.000 yaşında olanlar vardı ve Asya’nın iç kısımlarından ve Türkiye’den elde edilmişti. Arkeoloji, tarih ve dilbilimden yararlanarak yürütülen bu araştırma, Cambridge Üniversitesi ve Kopenhag Üniversitesi’nden öğretim üyesi profesör Eske Willerslev’in başkanlığında gerçekleşti.
Atları ilk kimler ehlileştirdi?
Araştırma, çoğunlukla Kopenhag Üniversitesi İskandinav Dilleri Enstitüsü’ndeki Hint-Avrupa dilleri uzmanlarının çalışmalarına dayanıyor. Atın ilk önce kimler tarafından ehlileştirildiği konusunda çelişkili kuramlar sunulurken, geçmiş araştırmalar Doğu Avrupa ve Batı Asya’da yaşayan dominant bir çoban grubu olan Yamnaya kültüründen insanların atı ilk ehlileştiren grup olduğuna işaret ediyordu.
Kopenhag Üniversitesi’nden tarihsel dilbilimci Dr. Guus Kroonen, Hint-Avrupa dillerinin Avrasya’ya başarılı bir şekilde nasıl yayıldığı konusunun net olmadığını belirterek şöyle konuşuyor: “Bu dil ailesini kullanan kişilerin atların ehlileştirilmesinde ve tekerlekli araçların geliştirilmesinde önemli rol oynadığı biliniyor. Böylece bu gruplar Yamnaya kültürünü Avrasya boyunca yaymış olabilirler.”
Ancak bu araştırma evcil atların 5.500 yıl önce Botai halkı tarafından kullanılmakta olduğunu da gösteriyor. Bu halklar daha doğuda, yani Orta Asya’da yaşıyorlardı ve Yamnaya çobanlarıyla hiçbir bağlantıları yoktu. Dahası, Botai halkının soyundan gelenler, batıdan gelen göçler sebebiyle Orta Asya’yı terk etmek zorunda kalmıştı. Atlarının yerine yenilerinin gelmiş olması, başka bölgelerde de atların ehlileştirildiğini gösteriyordu.
Botai ve Yamnaya kültürleri arasında bağlantı yok!
Araştırmada Yamnaya ve Botai arkeolojik kültürleri arasında hiçbir genetik bağ bulunamadı. Elde edilen bulgulara göre Yamnayaların doğuya doğru yayılmalarını Botailer engelleyemedi. Yamnayalar Orta ve Doğu Asya’daki Altay Dağlarına doğru bozkır boyunca 3.000 kilometre öteye kadar ulaştı. Makale yazarlarından Exeter Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden profesör Alan Outram, Orta Asya’da atları ehlileştiren ilk grubun buzul dönemi avcılarının soyundan geldiğini ve bu grubun bölgedeki ilk göçebe hayvan yetiştiricileri olduğunu söylüyor. Yaptıkları yeniliklere rağmen bu grupların yerini Tunç Devri’nin ortalarında ve sonlarında Avrupa bozkırlarından gelen hayvan yetiştiricileri almıştı.
Diller ve kültürler arası değiş tokuş
Araştırma, bilinen en eski Hint-Avrupa dillerinden olan Hitit dilinin de önceden sanıldığı gibi Avrasya bozkırlarından gelen yoğun bir nüfus göçü sonucu oluşmadığını ortaya koyuyor.
Harvard Üniversitesi’nden Asur Uygarlığı uzmanı Gojko Barjamovic, bu konuda şu bilgileri veriyor: “Anadolu’da ve Orta Asya’nın bazı bölgelerinde genetik miras ve konuşulan lisanların tarihi, insanların göçleri ile değil, birbirleriyle temas ve kültürel etkilenme yoluyla açıklanabilir. Hint-Avrupa dillerinin MÖ. 2.000 yılında Anadolu’da ortaya çıktığı söylenir, ancak Suriye’deki antik kent Elba’dan elde edilen arşiv kayıtlarına göre günümüzün modern Türkiye’sinin bulunduğu bölgede MÖ. 25. yüzyılda Hint-Avrupa dili zaten konuşuluyormuş. Bu da demek oluyor ki bu dili konuşan kişiler söz konusu bölgeye Yamnayaların yayılmasından önce gelmiş olmalı.”
Araştırma aynı zamanda, bugünkü uzantıları Hintçe, Urduca ve Farsça olan Hint-İran dillerinin Güney Asya’ya yayılmasının da Yamnayaların genişlemesinden kaynaklanmış olamayacağını gösteriyor. Aksine Hint-İran dilleri, Tunç Devri’nin ortası ve sonlarına doğru Güney Ural Dağların’dan gelen hayvan yetiştiricilerinin etkisiyle yayılmış olmalı.Hint-İran dillerini konuştuğu düşünülen bu gruplar, Güney Asya’ya girmelerinin öncesinde soyları Batı Avrasya nüfuslarına daha benzeyen gruplardan etkilenmişti. Bu da Hint-İran dillerini konuşan grupların doğrudan Yamnaya nüfusundan ayrılan bir koldan gelmediklerini, Doğu Avrupa’da yaşayan ve Hint-Avrupa dilleri konuşan gruplara daha yakın olduklarını gösteriyor.
Sevda Deniz Karali
Bu yazı HBT'nin 115. sayısında yayınlanmıştır.