Sevginin maliyeti var mıdır?

Toplum
Sevginin maliyeti var mıdır?

Maliyet gibi ekonomik bir terimle sevgi gibi sosyal bir terimin yanyana gelmesi bile rahatsız edici görünebilir. Ancak bu iki terimin birlikteliğinin yarattığı rahatsızlık, bu ilişkinin bilimin inceleme nesnesi olmayacağı anlamına gelmez.

Mobilyacı ya da gelinlik dükkanları önünde bir anlık kararla fırlatılıp atılmış nişan yüzüklerini arayan insanların hikayesini duydunuz mu hiç? Ayda en az bir yüzük bulduğunu iddia eden birini tanımıştım. Bir evlilik sürecindeki en risklisafhanın alışveriş safhası olduğunu söyleyen çoktur.

Severek takip ettiğim akademik yayınlardan birisi olan JDM'de (Journal of Decision Making) yayımlanan bir makale  sevginin "dolaylı" maliyetini ortaya koymuş (1). HBT okurları için bu sorunun yanıtı olarak, sözkonusu araştırmanın içeriğini çok detaya boğulmadan, özet olarak aktarmak istiyorum:


Araştırmada aktarıldığına göre ABD'de cenazelerin maliyeti her yıl 20 milyar dolarken eviliklerin maliyeti 47 milyar dolar.  Rakamların yüksek olmasının nedenlerinden biri, yine makale yazarlarından birisinin daha evvel yaptığı çalışmaya göre, "tabu pazarlıklar". Tabu pazarlıklar, insanların kaçındığı, yapılması halinde "sevgiye paha biçmek" anlamına gelebilecek pazarlıklar.

Araştırmacılar, bu sahadaki tabuların evlilik ve cenaze masrafları hakkındaki tutumumuzu nasıl etkilediğini anlamak için bir dizi deney tasarlamışlar. Bu deneylerden ilkinde denekler, renk, karat ve fiyat bilgileri verilen yüzük çiftlerinden birini tercih etmeye zorlanmışlar. Her denemede bir bilgi eksik bırakılmış (bazen karat, bazen renk, bazense fiyat). Yüzüklerin fiyat bilgisi verilmediğinde renk ve karat seçeneklerini rasyonel olarak değerlendiren denekler, işin içine fiyat girince rasyonelliği bir kenara bırakıp yüksek fiyatlı olanı tercih etmişler. Fiyat dezavantajı olsa bile (yani karatı daha pahalıya gelse dahi pahalı olanı tercih etmişler). Araştırmacılar bekâr öğrencilerle gerçekleştirdikleri bu ilk araştırmayı evlilik deneyimi yaşayan deneklerle de gerçekleştirmişler. Sonuç değişmemiş... Yani bir defa ağzı yananlar da aynı davranışı göstermeye devam etmişler.

İkinci deneyde ise deneklere cenaze için gerekli kutsal ürünler gösterilerek, daha ucuzunu arayıp aramayacakları yönünde sorular sorulmuş. Kontrol olarak da kutsal olmayan bir ürün için aynı soru tekrarlanmış. İkinci deneyin sonuçlarına göre, sözkonusu sevdiğimiz birinin cezanesiyle ilgili malzemeler söz konusu olduğunda, "ucuzunu arama" zahmetine girişmiyoruz. Muhtemelen "böyle bir durumda parayı mı dert ediyorsun?" sorusundan kaçınıyoruz.

Üçüncü deneyde denekler ikiye ayrılmış. Duygusal etkileşimi artırmak için, bir grup çok sevdikleri ve değer verdikleri bir kişiyi belirileyip onun hakkında hislerini yazmış. Diğer grup da bunu "bildikleri ama çok tanımadıkları" birisi için yapmışlar.  Sonra bu kişinin doğumgünü partisiyle ilgili hayali bir senaryo oluşturulmuş ve doğumgünü için alınacak keklerin üzerine "İyi ki doğdun [İSİM]" yazdırmanın yaratacağı fiyat farkı için pazarlığa girişmeleri istenmiş. Denekler, sevilen kişinin doğumgünüyle ilgili pazarlığa girişmekten daha çok kaçınmışlar.

Görünen o ki, sevdiklerimiz söz konusu olduğunda rasyonel alışverişi bir kenara bırakıyoruz. Belki bunun daha evvel Açık Bilim'de kaleme aldığım "Para her kapıyı açar mı?" adlı yazımda bahsini ettiğim, Margaret Clark, Judson Mills ve Alan Fiske tarafından ortaya konan "pazar değerleri / sosyal değerler" ikiliği ile bir ilişkisi vardır.

Tevfik Uyar / @tevfik_uyar

Kaynak:

(1) McGraw A.P. et al. The price of not putting a price on love.  Judgment and Decision Making, Vol. 11, No. 1, January 2016, pp. 40–47