Bizi insan yapan mutasyonlar

Öne Çıkanlar Yaşam Bilimleri
Bizi insan yapan mutasyonlar

İnsanlık tarihinin başlarında çok çeşitli öncü ve ilkel insan türleri vardı, ama sadece Homo sapiens hayatta kalarak, gezegenimizdeki tek insan türü olmaya başardı. Peki ama niçin? Atalarımızı bu kadar başarılı kılan neydi ve öncülerinden, çağdaşlarından farkı neydi? Bu soru şimdiye dek sadece ana başlıklarıyla açıklanabildiği gibi “tipik insani” özelliklerin genetik temeli de kısmen karanlıkta kalmıştı. Ancak bilindiği kadarıyla evrim düz bir çizgide ilerlemedi. Türümüzü belirleyen anatomik özellikler, tek bir paketle ve tek bir yerde değil, kademeli olarak tüm Afrika’yı içine alan bir mozaik içinde ortaya çıktı.

Fosiller örneğin çeşitli ilkel insanların, kısmen de olsa modern insanın anatomisine sahip olduklarını gösteriyor. Hatta Homo sapiens için eşsiz sayılan davranış özellikleri ve zihinsel yetiler bile Neandertal gibi yakın atalarımızda da tespit edildi. Bunlara örneğin kaya sanatı, takı veya ölü gömme ritülelleri de dahil. İlk insan çeşitliliği antropologları şaşırttığı gibi tam tersi olarak bazı Homo sapines fosillerinde de arkaik özellikler görüldü.

Barselona Üniversitesi’nden Alejandro Andirko ve ekibi kalıtım karşılaştırmalarıyla Homo sapiens’in genetik evrimini, bizi insan yapan ve bizi diğer hominidlerden ayıran genlerin ne zaman geliştiğini araştırdı. Araştırmacılar bunun için günümüzde dünya genelinde yaşayan insanlarda yer alan, 4,4 milyon nokta mutasyonunu kapsayan gen varyantlarını içeren veri bankalarını incelediler. Bu gen varyantları arasından araştırmacılar “High-Frequency” gen varyantlarına odaklandılar. Bu gen bölgeleri sadece Homo sapiens’de görülen mutasyonlarla dikkat çeker.


Andirko ve ekibi karşılaştırmalı analizler ve özel bir algoritma yardımıyla, bu gen varyantlarının ne zaman ortaya çıktığını ve bunun Homo sapiens evriminin kronolojik temel taşlarıyla ne şekilde ilişkili olduğunu belirledi. Sonuç şöyle: Atalarımız iki kez genetik değişim aşaması geçirmiş. Birincisi 300.000 yıl kadar önce diğeri ise 90.000-40.000 yıl önce. Ekip ayrıntılı analizlerle bu gen varyantlarından bazılarını belirleyerek hangi fonksiyonları ve organları etkilediğini öğrenebildi. Bunların arasında kemik dışında, kaslar ve hormon metabolizması ve beyin gibi diğer anatomik özellikler de yer alıyor. Yeni genleri içeren ilk pik 300.000 yıl kadar önce, yani Homo sapiens’in, Homo’nun diğer temsilcilerinden ayrıldığı bir tarihte yaşanmış. Atalarımız da o tarihlerde, her şeyden önce çıkıntılı bir çene olmaksızın düz bir yüzle birlikte modern insanın diğer anatomik özelliklerini de kazanmışlar. Bu açıdan bakıldığında 2017 yılında Fas’taki Jebel Irhoud buluntu yerinde gün ışığına çıkarılan fosil, en eski Homo sapiens. Aynı tarihte ortaya çıkan gen varyantları, gelişmekte olan Homo sapiens’e yeni yetenekler ve davranış biçimleri kazandırmış olabilir. Bununla ilgili kanıtları araştırmacılar, beyindeki ağları tetikleyen gen varyantlarında buldular. Bu şekilde kazanılan yeni yetenekler sayesinde atalarımız, çevre koşullarına daha iyi uyum sağlamış olabilir diyor araştırmacılar.

Çok sayıda yeni gen varyantlarıyla kendini gösteren ikinci evre, 90.000-40.000 yıl önce yaşanmış.  Bu evre Homo sapiens’in Afrika’ya terk ederek diğer kıtalarda yerleşmesine denk geliyor. Gen varyantlarının fonksiyonel analizlerinden anlaşıldığı üzere atalarımız özellikle de yeni zihinsel ve eşgüdümsel yetenekler geliştirmişler. Yaklaşık olarak 50.00 yıl önce ortaya çıkan bazı mutasyonlar, beynin iki yarım küresini birbirine bağlayan korpus kallozumun önemli ölçüde büyümesine neden olmuş. Aşağı yukarı aynı tarihte, beyincikteki boz beyin maddesinin hacmini artıran gen varyantları da ortaya çıkmış. Uzun süredir düşünülenin aksine, beyincik sadece hareket kontrolü ve koordinasyonundan sorumlu değil, aynı zamanda dikkatten, karar vermeye kadar birçok üst beyin fonksiyonunda da önemli bir rol oynuyor.

Araştırmacılara göre sonuçlar, genetik yenilikler, Homo sapiens’in evriminin nasıl ve ne zaman şekillendiğini gösteriyor. Bununla birlikte modern insanın ortaya çıkışının sadece bir veya birkaç genin sonucu olmadığı da bir gerçek. Bunun yerine birçok küçük değişiklik ve bunların belirli zamanlarda birikmesi bizi günümüzde olduğunuz insan haline getirmiş.

Nilgün Özbaşaran Dede

Kaynak