Deniz tabanında yaşamış bu canlı, evrimin eksik halkası mı?

Öne Çıkanlar Yaşam Bilimleri
Deniz tabanında yaşamış bu canlı, evrimin eksik halkası mı?

Paleontologlar 2000’li yılların başlarında Newfounland’de ilginç bir görüntü ile karşılaştılar. İki metre uzunluğunda, 571 milyon yaşında olduğu hesaplanan hem yaprak hem de dal görünümünde organizmaların bulunduğu bir fosil yatağı keşfettiler. Bilim insanları “rangeomorph” adı verilen bu gizemli ve soyu tükenmiş yaratıkları daha önceden de bulmuştu ama ne oldukları konusunda bilgileri yoktu. Newfoundland Memorial Üniversitesi’nde jeoloji dalı öğretim üyesi Jack Matthews, “50 yıldır rangeomorp’lar bilim insanlarını şaşırtmaya devam ediyor. Hiçbirimiz bu organizmaların nasıl yaşadığını ‘yaşam ağacı’nın neresinde yer aldıklarını kesin olarak bilmiyor. Bazıları bunların ilkel hayvanlar olduğuna inanıyor, ama bu konuda görüş birliği de yok” diyor.

Her şeye karşın bilim insanları bu tuhaf görünümlü varlıkların Yeryüzü’ndeki yaşam ile ilgili kritik sorulara yanıt oluşturabileceğini düşünüyor. Matthews bu konuda şöyle konuşuyor: “Bu organizmalar çok önemli, zira çok-hücreli karmaşık yaşamın evrimi ile ilgili en büyük kanıtı oluşturuyorlar.”

İlk kez ne zaman bulundu?


İlk kez 1930 yılında bir Alman jeolog tarafından Namibya’da keşfedilen rangeomorph’lar daha sonraki yıllarda Rusya, Avustralya ve İngiltere’de de boy gösterdiler. Bunların 635 milyon ile 541 milyon yıl önce Ediyakaran Dönemi’nde yaşadığı tahmin ediliyor. Bilim insanlarına göre bunlar toplu halde, deniz tabanına demir atmış gibi bulunuyorlardı.

Rangeomorph’lar karmaşık bir yapıya sahipti. Sap şeklindeki gövdeden fraktal (Bir şeklin orantılı olarak küçültülmüş veya büyütülmüş modelleriyle inşa edilen örüntüler) yapıda dallanma oluşturuyorlardı; denizanası gibi jöle kıvamındaydılar ve akıntıların etkisiyle dalgalanıyorlardı.

Bilim insanları bunları nasıl sınıflandıracağını bilemese de, çoğu bunları bitki kategorisine sokmak istemiyor, çünkü güneş ışığının erişemeyeceği derinliklerde, fotosentez yapamayacakları bir ortamda yaşıyorlardı. Bu da yosun veya su bitkisi oldukları olasılığını ortadan kaldırıyordu.

Yeryüzü jeokimyasında köklü değişiklikler

Bu fosiller ile ilgili en belirgin özellik Dünya’da daha önce görülmeyen bir boyuta ulaşmış olmalarıydı. Kimilerinin boyu 2 metreye ulaşırken, kimilerinin genişliğinin üç santim ile sınırlı kalıyordu. Rangeomorph’ların yok olmalarından sonra Yeryüzü, Kambriyen döneminde farklı ve iri hayvanlarla tanıştı. Bu dönemde Yeryüzü jeokimyasının köklü bir değişim geçirmesi, denizlerde oksijen düzeyinde de büyük artışlara yol açmış olabilir. Bu koşullar büyük ve farklı hayvanların nasıl ortaya çıktığını açıklayabilir.

Hoyal Cuthill ve Cambridge Üniversitesi’nden paleontolog Simon Conway Morris bu olasılıkları daha iyi değerlendirmek için çeşitli randeomorph fosilini incelediler. Nature Ecology ve Evolution dergisinde sonuçları yayımlanan bu incelemede, Newfoundland’de keşfedilen Avalofractus abaculus adı verilen türün fosilinin bilgisayarlı tomografisi çekildi. Yaratığın üç boyutlu yapısı en ince ayrıntılarına kadar incelendi. Ve karşılaştırma yapmak için iki diğer türün de fotografik ölçümleri kullanıldı.

Hoyal Cuthill ve Morris’in modelleri bu organizmaların nasıl bu kadar büyüyebilmiş olmalarına ışık tutuyor. Hoyal Cuthill bu konuda şu açıklamada bulunuyor: “Rangeomorph’un boyutlarındaki bu büyüme oksijen ve diğer besleyici unsurların bolluğundan kaynaklanıyor olabilir.”

Herkes hayvan olduklarını kabul etmiyor

Fakat diğer uzmanlar bu yaratıklar için kesin bir hükme varmakta tereddüt ediyorlar. Los Angeles’teki Kaliforniya Üniversitesi’nden evrimsel biyolog David Jacobs, “Bu yaratıkları yalnızca beslenme düzenlerine bakıp sınıflandırmak doğru olmaz. Başka modellerin de geliştirilmesi ve incelenmesi gerekir” diyor.

Eğer Hoyal Cuthill ve Morris’in bulgularının doğru olduğu kanıtlanırsa, gezegenimizdeki canlı evrimindeki kritik bir dönem daha netlik kazanmış olacak. Hoyal Cuthill, “Bu sonuçlar daha büyük organizmaların ortaya çıkış sürecindeki eksik halkayı tamamlıyor olabilir” diyor.

Derleyen: Reyhan Oksay

Kaynak 

Bu yazı HBT'nin 76. sayısında yayınlanmıştır.