Tarihler 14 Ocak’ı gösterdiğinde karmaşık ve yoğun gündeme karşın bir gazete haberi olarak “Evrim” müfredattan kaldırıldı haberini okuduk. Takip eden akşam da televizyon haberlerinde konu kısaca yer buldu kendisine. Akşam saatlerinde çok yetkili kişiler, konunun görüşlere açık olduğunu tebessümlü ve her zamanki sıcak, samimi görünen yumuşak üslupları ile geçiştirdiler. Kalkan koskoca bilimsel bir gerçekliği hala kavram ya da teori mi belli olsun diyerek geçiştirip, görüşlere açık olmakla olayı kapattılar.
Adı milli ve yapısı tüm eğitimden sorumlu bakanlığımız yeni/yeniden müfredat arayışında uzun zamandır rahatsızlık veren bir konuyu kökünden temizliyor. Bazı gözler aydın da, bu sonuçla PISA çıktıları daha geçen ay tartışılan eğitimimizin vardığı acı noktada, biz bilime karşı daha nasıl tavır alabiliriz bunu bilen var mı?
Sayın dergi okuyucuları, bu sayfalar defalarca bu “Ne olacak bu eğitim” ve her geçen gün kalitesi düşen temel bilim, fen bilim, lisans ve lisansüstü eğitime çözüm arayan yaklaşımları önümüze koydu. Eğitimli ve aydın bilincini göreve çağırıp rol almaya davet etti ve ettik.
Pek çok dersin ekseninde evrim var
Günümüzde ortalama bir lise ya da dengi eğitim alanın bile, eğitim süreçlerinde anlatılmadan ve kendisi kafa yorup anlamaya çalışmadan, öğrenemeyeceği bir konudur EVRİM. Birçok temel bilim disiplininden oldukça fazla konuyu bilip anlamayı gerektiren bir zemini vardır. Buna Coğrafya, Jeoloji, Antropoloji, Paleontoloji, Temel Kimya, Fizik, Biyoloji, Anatomi, Embriyoloji, Moleküler Genetik gibi pek çok ciddi günümüz bilim dalları girmektedir.
Sosyal değişimleri anlamak içinde Sosyoloji, Felsefe ve Psikoloji’nin de katkısı gerekmektedir. İşte bu nedenle de batı toplumlarında da bizde de tek başına bazı özel ilgili bilim insanları dışında saf Evrim bilimcisine zor rastlanır. Bu Evrim bilimcilerinin zorluğu kadar, zenginliğidir de. Tüm bu geniş taban nedeniyle, sorgulanarak ve farklı bilim disiplinlerince zenginleşerek günümüzde hemen her aşaması açıklanmaya başlamıştır. Sanki sonuçta Evrim çalışmaları çok desteklenmese de katkı ve çözümleme son yıllarda teknolojinin de yardımıyla logaritmik olarak artmaktadır. Hatta evrimle ilgili bazı eski yanlış çıktıların düzeltilmesi ve son teknolojilerle değişen sonuçları, karşıt görüşler hayretle izlemektedir. Oysa bilim devingendir yenilenebilir ve yinelenebilir!
Evrimsel süreçler aydınlatıldıkça da bir –izm (Darwinizm, Marksizm) olarak dayatılarak ve bir siyasi görüşle eşleştirilerek eğitim içeriğinden ve öğretisinden çıkarılma sonucuna gelinmiştir.
Evrim mi, yaratılış mı?
İlim sahibi olan, dini inancına saygı duyulan çevreler, “Evrime mi yoksa Yaradılışa mı inanıyorsun” sorusunu sormaktalar. Yanıtın evrimin bir inanca gereksinim duymadığını anlatmak olsa da, eşit paydaya gelmek oldukça zordur. Bir yanda inancın kolaylığı ile sorgulanma yasakları, diğer yanda merak ve sorgulamayla çözülen evrimsel gelişim süreçleri.
Burada en soylu tutumun dinin ve inancın insanın özeli olduğu ve özeline bırakılması gerektiği olmalıdır. İki cephe açmak ayrımı körüklemekten başka bir işe yaramaz.
Tüm canlıların genetik havuzunda kodlarımızın akrabalığı içerisinde bize en yakın bir kuyruksuz maymun türünün akrabamız olduğunu kabul etmesek de diğer yandan
* köpek ile %86-90 ya da
* ev faresiyle %70-85 genetik benzerliğe ses çıkarmamaktayız. Bazı bitkilerle %50’ye varan genetik benzerliğimizin açıklamasını kim neyle yapabilecektir. Farklı bir bakışla, bilimsel ortamlarda biz bu benzerlik ya da farkları öğrencilerimize nasıl açıklamalıyız.
Şimdi yine kolaya kaçtık. Örgün eğitimle ve eşit şartlarda tüm gençlerin algısına yönelik, denk kitaplarda EVRİM konusu yeterince anlatılsa ve ötekileşip kamplaşmadan nasıl anlatsak derken en kolay yola saptık. Geri döndük ve yok sayıyoruz.
Niye grip aşısı oluyorsunuz, sayın yetkililer
Tam burada sayın yetkililerimize niye her yıl grip aşısı olduğumuzu, yine niye bazı organlarımızda kanser olduğunu sormak geliyor içimden. Bir insanın doğumsal anomalileri ya da ileride karşımıza çıkan dejeneratif hastalıkları nasıl anlatmalıyız, genç beyinlere. İnsan birçok yönüyle üstün bir canlı olsa da daha doğumundan başlayarak, anne bağımlı, bakıma muhtaç ama büyüdükçe açığı kapatıp öğrenerek üstün muhakeme ve bilinç yetileriyle şekillenmektedir. Miras gibi ilk deneyimlerini bile, biri birine ve önemlisi sonraki kuşaklara aktaran başka canlı yoktur. Evrimsel süreçlerin sonucu geldiğimiz binlerce yıllık insanlık tarihi araştırıldıkça çözümleme devam etmektedir.
Şaka değil ama sokakta gezen, hatta fakültede okuyan, dinozorlarla aynı dönemde insanın yaşadığını düşünen genç eğitimliler var ülkemizde. Dünya tarihindeki önemli değişim süreçleri konusunda yap-bozun eksik yanlarını telefonundan bakan bir gençlikle, her duyduğuna, “ayyy inanmıyoruum” diyen ama şükür ki inançlı bir nesil yetişiyor. Öğrencilerimize, din bilgisinin bir merkezden, ortak kaynaklarla, yapılandırılmış olarak verilmesindeki hassasiyetin “Evrim” konularında gösterilmemesi acı verici olmuştur.
Temelde bu tavrın, Evrim ve bu konuda çalışanların aşırı din düşmanı olarak gösterilmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Bu dergide yıllardır evrimsel gerçekler yeni açıklanan son gelişmeler diye duyurulan hiçbir haber ya da yorum kimsenin inancına zarar vermemiştir.
Gerçek bilim, tarafsız, tekrar edilebilir, net sonuçlu olmalıdır. Sonuçlar tartışmaya açık ve diğer ilgili sonuçlarla karşılaştırılarak verilmiş olmalıdır. Bilimsel sonuçların semavi din kitapları ile uyumluluğu ya da uyumsuzluğu araştırılmamaktadır. Ya da bir başka söylemle dinin yaradılış açıklamalarının bilimsel yöntemlerle kanıtlanması istenmemektedir ki. Bu huzursuzluğun/ geçimsizliğin temeli nedir?
Yine de bir avuç insan hangi aşamada lisans ve ileri eğitimde ne yapabiliriz sorunsalını yaşarken, biyoloji hocalarımızın bile korkulu rüyası haline gelen EVRİM başlığının eğitim içeriğinden çıkarılmasına karşı ne yapabiliriz sorusu önümüzde durmaktadır.
Sayın öğretmelerimiz ve akademisyenlerimiz, artık ilim-bilim çatışması yaşamadan milli eğitimimizde olmayan bu konudan kurtuldular. Olduğu dönemde sempozyumları düzenlenen, bir avuç gencin kulüplerle diri tuttuğu toplantılarla, birkaç dergide yer bulan yazılarla, internet portallarında ilgilisine seslenen Evrimciler daha da ötekileştirildi.
Dün CBT, bugün HBT: Ne kadar çok gerekli!
Burada birlikte koşan, ama birbirinden habersiz evrim gönüllülerine daha da büyük bir görev düşecek artık. Bunun yöntemi yakın zamanda konuşulmaya başlanmalı.
Birde bu konunun yılmaz savunucusu ve kaynakçası gibi çalışan eskinin CBT’si, yeninin HERKESE BİLİM TEKNOLOJİ’si büyük bir alkışı hak ediyor. Sizin çok hakkınız geçti, sağ olun…
Gerçekten de herkese bilimin bu kadar gerektiği hiç olmamıştı 51 yıllık ömrümde. İlim sahibi, kariyerli ve etkili yerlerdeki insanların bilime böyle sekte vuracağını hiç aklıma getirmemiştim. Sonuçta şöyle bir gelişmeden de korkuyorum; acaba bu konun tekrar müfredata alınması için ne yapmamız gerekecek. Dua etmemiz mi? Bekleniyor.
Sonuç olarak, Cumhuriyetin aydınlanmacı bir mirası olan bilim severlik ve çağdaş eğitimden öte bir isteği olmayan insanımız bu süreçten de umarım aklıselimle çıkabilecektir. Gelecek nesillere en iyi, en doğru eğitimi vermek için karşı görüşte olsalar da idari yönetimle bir orta yol arayışına girilmelidir. Yoksa çağdaş eğitimleri olan ülkeler liginden düşüşümüz ivme kazanmaktadır. Dini İslam olan ama laik eğitimi ile dünyada modernlik ve diğer çağdaşlık kavramlarında tek/özel örnek olan ülkemizin daha alt lige düşmesini istemeyiz. Yönetim erkinin, eğitimde ve bilimde bizi bir üst sıraya çıkarmasını isterken, en azından durumumuzu korumayı bekliyoruz.
Prof. Dr. Güven Erbil, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fak. / guven.erbil@deu.edu.tr
*Bu yazı Ocak 2017'de HBT Dergi'de yayınlanmıştır.