Bir sonraki pandemi nasıl önlenir? İç mekânlardaki havayı temizleme çağrısı

Koronavirus Öne Çıkanlar
Bir sonraki pandemi nasıl önlenir? İç mekânlardaki havayı temizleme çağrısı

21. yüzyılda insanlar zamanlarının büyük bir kısmını iç mekânlarda geçirirler. Ancak binaların içinde soluduğumuz hava, içtiğimiz su veya yediğimiz yiyeceklerde olduğu gibi aynı titizlikte temizlenmiyor. 14 ülkeden 39 bilim insanı, yeni pandemilerden korunmak için geleneksel hava kalitesi standartlarında köklü değişikliklere gidilmesi çağrısında bulunuyor.

14 Mayıs tarihli Science dergisinde “Görüşler” bölümünde yer alan makalede, bilim insanları SARS-CoV-2 gibi havada asılı kalan patojenlerle mücadelede bir paradigma kaymasına ihtiyaç duyulduğunu ileri sürdüler. Ve solunum yollarını tutan enfeksiyonları engellemek için iç mekânlardaki havalandırma sistemlerinde köklü iyileştirilmelerin yapılması çağrısında bulundular.

Makalenin yazarlarından makine ve çevre mühendisi Prof. Dr. Shelly Miller, bu çağrılarının nedenini şöyle açıklıyor: “Hava, aynı su ve yüzeyler gibi virüs içerir. Bunun büyük bir sorun olduğunu kabul edelim ve riskleri azaltmak için yeni yaklaşımları devreye sokalım. Bu virüsler biriktikçe riskler de büyüyor.” Makale yazarları DSÖ’nün ve diğer yönetici birimlerin iç mekânların havasının temizlenmesi konusunda acilen yeni yönergeler çıkartmalarını öneriyor.


Geçmişteki hatalar

Havalandırma standartlarındaki bu değişim, 19. yüzyılda kentlerdeki su ve kanalizasyon sistemlerindeki temel değişikliklerle boy ölçüşebilecek kadar önemli. Aynı zamanda ortaya çıkan önemli bir bilimsel yanlışlığın da düzeltilmesinin yolunu açacak.

1850’li yıllarda Londra’ya yaşayanlar koleradan yaşamlarını yitirirken, bilim insanları hastalığın havadan bulaştığını sanıyorlardı. Fakat İngiliz doktor John Snow, kirli sulardaki mikroorganizmaların hastalığa yol açtığını keşfetti. Benzer şekilde Macar doktor Ignaz Semmelweis de doğumda anneye yardım eden ebelerin el temizliğinin doğum sonrası ölümleri büyük ölçüde azalttığını ortaya çıkartmıştı. Bu keşifler zamanında büyük dirençle karşılaşmakla birlikte, bilim insanları havanın değil, suların ve ellerin taşıyıcı olduğunu zaman içinde kabullendiler.

Derken 20. yüzyılın başlarında Amerikan halk sağlığı uzmanlarından Charles Chapin solunum yolu hastalıklarında, hastalık taşıyan iri damlacıkların hızla yere çöktüğünü ve bu damlacıklar havada asılı kalmayacağı için hastalıkların hava yolu ile bulaşmayacağını ileri sürdü. Ve çok değerli bir zaman diliminin kaybına yol açtı.

1945 yılında bilim insanı William Wells ise Science dergisinde yayımladığı bir makalede, suları ve yiyeceklerimizi dezenfekte ederken, iç mekânlardaki havayı temizlemek için en küçük bir önlem almıyor olmamızı çok büyük bir hata olarak değerlendiriyordu. Havadaki patojenlerle bulaşan kızamık ve verem gibi hastalıklar bile yetkilileri harekete geçmeye ikna edemedi.

“Bir sonraki pandemiye kadar zaman kaybetmeyelim” diye konuşan Kaliforniya Üniversitesi’nden makalenin yazarlarından Jose-Luis Jimenez, “Bu konuda toplumsal ölçekte çaba bekliyoruz. Yeni binaları inşa ederken havalandırmaya maksimum önceliği vermemiz gerek” diyor.

İnşaat sanayine yeni standartlar

Bugüne dek binalar inşa edilirken sıcaklığa, koku kontrolüne, enerji kullanımına öncelik veriliyordu. Miller “Binaların içindeki hava, içinde yaşayan herkes tarafından paylaşılır. Hava kalitesi özel değil, kamusal bir konudur ve bu gerçeği göz önüne alarak dikkatlice ele alınması gerekir” diyor.

Makalenin yazarlarından Queensland Teknoloji Üniversitesi’nden Lidia Morawska, hava kalitesini düzeltme yolunda ortaya çıkacak ek maliyetlerin uzun vadede avantaja dönüşeceğini belirtiyor. Morawska, COVID-19’un küresel aylık maliyetinin 1 trilyon doları aştığına dikkat çekiyor. Ayrıntılı ekonomik analizler daha tamamlanmış değil, ancak yapılan tahminlere göre bina sistemlerine yapılacak gerekli yatırımlar tipik bir binanın yapım maliyetinin %1’ini aşmayacak.

Havalandırma sistemlerinde değişiklikler

Havalandırma sistemleri, odaların ne amaçla kullanıldığına bağlı olarak talebe göre kontrol edilecek. Egzersiz yapılan mekanlar ile televizyon izlenen mekanların havalandırma düzenlemesi farklı olacak, zira soluk alma frekansı iki odada aynı olmadığı gibi, bazı alanlara hava filtresi ve dezenfektan gerekebilecek.

Jimenez ise binaların küresel enerjinin üçte birini tükettiğine dikkat çekerek şöyle konuşuyor: “Dışarıdaki havanın içeride kullanılması sırasında ısıtılması veya serinletilmesi gerektiği gibi, bir de ‘pandemi modu” bulunmalı. Pandemi modunda daha fazla enerji tüketilebilir. Makalenin yazarları “İç Hava Kalitesi” standartlarının her ülke için ayrı ayrı oluşturulması için çok sayıda bilim insanının hava kalitesinin önemine inanması gerektiğine dikkat çekiyor.

Reyhan Oksay

Kaynak