Uzaktan eğitimin tarihsel gelişimi ve I. kuşak uygulamalar

Makaleler
Uzaktan eğitimin tarihsel gelişimi ve I. kuşak uygulamalar

Öğr. Gör. Dr. Günseli Gümüşel, Atılım Üniversitesi, Sosyal Bilimler Ortak Dersler Bölümü
Ahmet Doğan Baygeldi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, İş Sağlığı ve Güvenliği Anabilim Dalı

Uzaktan eğitim, kökenleri günümüzden neredeyse üç yüzyıl ötesine ulaşan disiplinler arası bir alandır. Tarihsel gelişimi itibariyle çeşitli aşamalardan geçen uzaktan eğitim sistemleri hakkında bilinmesi gereken ilk şey, bu yöntemin örgün öğretimin yanı sıra başvurulan ikincil sınıf bir eğitim değil kendi başına bir işleyiş olmasıdır. Bu işleyişe özel olarak hazırlanmış ders materyalleri ve dönemin teknolojileri dahildir. Uzaktan eğitim gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerin değil, dünyanın en zengin ve sanayileşmiş ülkelerin eğitim sistemidir.

İçinde yaşadığımız ve gelişmelerine ayak uydurmak zorunda olduğumuz toplumun temel özellikleri ile kısa aralıklarla değişen veya gelişen koşulları dikkate alındığında, bilginin hızlıca yayıldığı görülecektir. Yenilenen toplum dinamikleriyle birlikte bilgi elde etme yollarının evrilmesi de kaçınılmazdır. Teknoloji ve bilim, bilgiyi öyle hızla yayılıp çoğalabilir hale getirmiştir ki hedef kitle ya da başka bir deyişle insan sermayesi çok geniş sayılara ulaşmıştır.


Okullarda şekil ve içerik değişimi

Bu şartlarda sadece geleneksel okul anlayışıyla öğretim yapmak günümüzde yeterli olmaktan uzaktır. Ayrıca dünya genelinde yaşanan COVID-19 salgını da öğretimin şekil ve içerik değiştirmesini zorunlu hale getirmiştir. Artık “öğreten öğretmen” ile “öğrenen öğrenci” yoktur. Yeni sistem öğrencilerin pasif durumdan çıkıp etkin öğrenme yapmalarını, çoğalan bilgiyi düzenleyip işleyebilmelerini ve böylece etkin birer birey olmalarını adeta zorunlu kılmaktadır.

Diğer taraftan öğretmenin de alışılmış rollerinden sıyrılması, öğretme ortamını kolaylaştırması ve sürece etki edebilecek içsel ve dışsal faktörleri en aza indirmesi beklenmektedir. Bu noktada öğretmen ile öğrenciyi birleştiren unsur etkileşim olacaktır. Etkileşimde bulunmak geleneksel metotlarda zaman ve mekana bağlı olarak düşünülme eğiliminde olsa da özellikle iletişim teknolojilerinin sağladığı imkanlar, etkileşimin zaman ve mekan bileşenleriyle sınırlanmasına izin vermemektedir. Telefon, video, uydu, bilgisayar ve daha birçok iletişim olanakları farklı yerlerdeki insanların herhangi bir kısıtlama olmaksızın uzaktan eğitim yoluyla etkileşim içinde olmalarını sağlamaktadır. Böylece uzaktan eğitim sürecine dahil olanlar işlevsel, esnek ve çerçevesi net biçimde belirlenmiş uygulanabilir programlar yoluyla gerekli tüm bilgileri alabilirken, kendi görüşlerini de sınayabilme ve yeni fikirlere açık olma olanaklarına kavuşmaktadırlar.

Bu sırada geleneksel yöntemleri anlamlandıran pedagojik ilkelerin uzaktan öğretime de adapte edilmesi zorunluluğunu da gözden kaçırmamak gerekir. “Yerel” öğretim olanaklarından “küresel” öğrenme ortamına geçiş elbette ciddiyetle ve sağlam bir bilim altyapısıyla ilerletilmesi gereken bir süreçtir.

İki bin yıl önce başladı

Bilimsel ve tarihsel gelişimi bağlamında çeşitli aşamalardan geçerek bugünkü durumuna gelen uzaktan eğitim sistemlerinin geçmişine baktığımızda şaşırtıcı bir gerçekle karşılaşırız. Bilhassa ülkemizde pandemi döneminin eğitimdeki zorunluluklarıyla gündemin üst sıralarında kendi yer bulan uzaktan eğitim konusu, aslında tüm dünyanın çok uzun zamandır üzerinde çalıştığı bir alandır. Öyle ki uzaktan öğretimin, insanların iki bin yıl önce el yazmalarını oluşturmasıyla başladığı kabul edilmektedir. Bu metinler uzakta bulunan alıcıya bilgi aktarımını mümkün kılıyordu. Yani öğretenle öğrenenin aynı ortamda olması zorunluluğu yoktu.

Yazının bulunmasıyla birlikte öğretim, antik dünya filozoflarının eğitimsel iletişiminden farklı olarak, yüz yüze gelme ya da aynı yerde olma zorunluluğundan bağımsız hale gelmiştir. Aslında sürecin başlangıç ilkelerini anlayabilmek için bu kadar gerilere gitmeye gerek yoktur. Daha Comenius’dan beri (1592-1670) sözlü bir öğretimin yerini alması gerekli ve doğru görülen duyusal veriler üzerinde ısrarla durulmaktaydı.

Başlangıçta tümüyle hareketsiz sayılabilecek duyusal veriye canlılık katma girişimleri vardı: öğretmenin renkli tebeşirlerini kara tahta üzerinde gezdirmeye başlaması, kendisine eşlik eden bir öğrenciyle bazı deneyler yapması veya bir perdeye birbiri ardına resimler yansıtması gibi.

Tüm bunlar eyleme bağlı gözlem ve algılar için duyusal öğeler sayılırdı. Hatta 1800’lü yıllarda elektromanyetizma çalışan bir grup bilim adamının çalışmalarıyla ortaya çıkacak olan radyonun bile görüntü için bir başlangıç noktası ve daha sonra tamamlayıcı olduğu kabul edilebilir. 1922’de Thomas Edison sinema filmlerinin kitapların ve belki de öğretmenlerin bile yerini alabileceği tahmininde bulunduğunda her ne kadar ciddiye alınmamışsa da, filmlerin ilk gerçek modern eğitim teknolojisi olacağını anlamak için sadece II. Dünya Savaşı’na kadar (1939-1945) beklenmesi gerekecekti. Amerika, insanlık tarihinin en büyük savaşına hazırlanırken askeri yönetimdekiler, tüm dünyadaki milyonlarca askeri eğitmenin başka bir yolu olması gerektiğini fark etmişlerdir.

Çözüm Hollywood’dan geldi:

Eğitim amaçlı askeri eğitim filmlerinin gösterimi yapılmaya başladı. Böylece askerlere hijyenden silah kullanımına kadar pek çok bilginin aktarımı kolayca yapıldı. Özetle, bu girişim modern anlamda uzaktan öğretimin öncüsü olarak kabul edilmiştir. İletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve bu teknoloji-eğitim etkileşimi, ülkelerin öğretim sistemlerinin uzaktan eğitime yönelmesini neden olacaktı. “Uzaktan eğitim” terimi ilk kez 1892 yılında Wisconsin Üniversitesi’ne ait bir katalogda kullanılmıştır. Yine aynı üniversitenin bir yöneticisi olan William Lighty aynı terimi bu kez 1906 yılında kaleme aldığı bir yazıda kullanmıştır.

Uzaktan eğitimin ilk kez uygulanması ile daha önceki bir tarihe dayanır. Başlangıçta uzaktan eğitim yazılı materyallerle ve posta yoluyla yapılıyordu. Öyleyse ilk aşamada uzaktan eğitimin mektuplarla yapıldığı söylenebilir. 20 Mart 1728 tarihi bu süreç için önemlidir. Bu tarihte Boston gazetesinde “steno dersleri’nin verileceği duyurulmuş ve ilgili derslerin uzaktan verileceği belirtilmiştir. 1933 yılında ise bir başka gazetede mektupla kompozisyon dersleri verileceği ilan edilmiştir.

Ancak hemen her kaynakta uzaktan eğitimin başlangıcı olarak aktarılan bu ilanlarda bir sorun vardır: iki yönlü iletişimden ya da notlandırma detaylarından hiç bahsedilmemiştir. Dahası bu ilanlarda verilen derslerin verilip verilmediği; verildiyse öğrenci ve öğretmen arasındaki iletişimin niteliği veya eğer varsa notlandırmanın ne şekilde yapıldığı bilinmemektedir. Bu anlamda o yıllardaki uzaktan eğitim uygulamaları konusunda kesin bilgiye sahip olunduğunu iddia etmemek daha temkinli ve doğru bir yaklaşım olacaktır.

Alman eğitimci Otto Peters’ın da 1960-1970 yılları arasında Almanya’da tanıttığı erken dönem uzaktan eğitim uygulamalarında gelenekselin her alandaki değişimine odaklanmış;  daha vizyoner bir bakış açısıyla endüstrileşme ile eğitim ilişkisini kurmuştur.

İlk kuşak uzaktan eğitim çalışmalarına teorik açıdan mercek tutulduğunda öne çıkan iki kavram var. Bunlardan ilki, kar amaçlı okulların kuruluşunun erken zamanlarında uygulanan “evde çalışma”, diğeri ise üniversitelerde uygulanan “bağımsız çalışma”dır. Bu çalışmalarda amaç belli bir mesafedeki ya da uzaktaki bireye eğitim vermekti.

Wedemeyer’ın yarattığı on özellik

Uzaktan eğitim teorisyeni Charles Wedemeyer’a göre (1981), bağımsız çalışma kuramının özü öğrencinin özgür ve özerk olmasıdır. Wedemeyer’ın yarattığı on özelliğe göre, sistem zamandan ve mekandan bağımsız olmalıdır. Öğrenci daha fazla sorumluluk almalıdır ve gardiyan tipi öğretmenden vazgeçilmelidir. Dersler ve yöntemler daha fazla çeşit olmalıdır. Medya ve yöntemler mümkün olduğunca çok ve harmanlanarak kullanılmalıdır. Dersler dondurulmamalı, tekrar tekrar tasarlanıp geliştirilmelidir. Öğrenciler zorlukları ya da engelleri ortadan kaldırarak ölçüme tabi tutulmalıdır ve son olarak kendi hızında eğitim fikri desteklenmelidir.

Bir diğer önemli teorisyen Michael Moore (1970) ise yukarıda kısaca özetlenen ilkeleri desteklemekle beraber konuya farklı bir evrene odaklanarak yaklaşır. Ona göre üzerinde durulması gereken nokta öğretenle öğrenen arasındaki ilişkidir, pedagojidir. Moore’un etkileşimsel uzaklık teorisi, bağımsız çalışma teorisinin özerklik özelliğiyle birlikte etkileşime de önem atfeder. Diyalog, öğretimsel konuşma olarak ana unsurdur.

Uzaktan eğitim özünde esnek öğrenme fırsatı elde etme felsefesiyle eğitim hakkını almak isteyenlerin yaş, cinsiyet, etnik köken, gelir durumu, yaşadığı coğrafya gibi bazı durumlarda dezavantaja dönüşebilecek değişkenlerden bağımsız hareket etmelerini sağlamaktadır. Uzaktan Eğitim her türlü sınırlılığa karşı ortaya çıkan bir çözüm öğrenme sistemidir.

Uzaktan eğitimin tarihi ise uygulamanın ilk hedefinin mesleki, sosyal ve aile şartlarından dolayı zorluklar yaşayan yetişkinler olduğunu gösterir. Özellikle birinci kuşak uygulamaları mektup gibi mevcut iletişim araçlarını kullanarak toplumda yer alan sosyal adaletsizliği fırsat eşitliği ilkesiyle çözmeye ve eğitimde bir denge gözetmeye odaklanmıştır.

Günümüzde ise geleneksel öğrenme araçları ve iletişim yolları evrilerek dijital iletişim araçlarına önem atfeden bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Gelişmiş ülkelerde 18. yüzyıl gibi tarihin çok erken evrelerinde benimsenen bu yaklaşım ülkemizde de özellikle Covid 19 pandemisi dönemiyle birlikte hak ettiği yeri bulmaya başlamıştır.

KAYNAKÇA

ALKAN Cevat (1987), Açıköğretim Uzaktan Eğitim Sistemlerinin Karşılaştırılması Olarak İncelenmesi, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları No: 157, Ankara.

BAKİOĞLU Ayşen ve CAN Ertuğ (2014), Uzaktan Eğitimde Kalite ve Akreditasyon, Vize Basın Yayın, Ankara.

EBRANATİ Paola (2007), Eğitmenler İçin E Öğrenme Esasları, Çev. AKBAŞ Özden, Morpa Kültür Yayınları, İstanbul.

EBY Gülsün ve Yamamoto Gonca Telli (2012), Türkiye’de E öğrenme, Gelişmeler ve Uygulamalar III, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir.

GÜLÜMBAY Adile Aşkım (2006), Yükseköğretimde Web’e Dayalı ve Yüz Yüze Ders Alan Öğrencilerin Öğrenme Stratejilerinin, Bilgisayar Kaygılarının ve Başarı Durumlarının Karşılaştırılması, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir.

KARA KUVVETLERİ EĞİTİM VE DOKTRİN KOMUTANLIĞI (1999), Birinci Uzaktan Eğitim Sempozyumu, Ankara.

KARACAOĞLU Ömer Cem (2011), Online Eğitimde Program Geliştirme, İhtiyaç Yayıncılık, Ankara.

KAYA Zeki (1996), Uzaktan Eğitimde Ders Kitapları, Açıköğretim Lisesi Örneği, -, Ankara.

KIRIK Ali Murat (2014), "Uzaktan Eğitimin Tarihsel Gelişimi ve Türkiye'deki Durumu", Marmara University Journal of Communication, 2014, s..21, ss. 73-94, İstanbul.

MEDICI Angela (1972), Yeni Eğitim, Varlık Yayınları, Ankara.

MOORE Michael G ve KEARSLEY Greg (2005), Distance Education A systems View, Thomsan Wadsworth Yayınları, Kanada.

ROSENBURG Marc J. (2001), E Learning Strategies For Delivering Knowledge in the Digital Age, The McGraw-Hill Yayınları, ABD.

SIMONSON Michael ve SMALDINO Sharon (2009), Teaching and Learning at a Distance, Foundations of Distance Education, Pearson Yayınları, ABD.

WATERHOUSE Shirley (2005), The Power of e Learning The Essential Guide for Teaching in the Digital Age, Pearson Yayınları, ABD.