Bilimsel bir araştırmada ereksel neden aranmalı mı?

Öne Çıkanlar
Bilimsel bir araştırmada ereksel neden aranmalı mı?

Aristoteles, modern bilim anlayışını temellerini ortaya koymuş ve binlerce yıl boyunca tüm dünya düşünürlerine etkisi olmuş büyük bir dehadır. Aristoteles’in felsefeye temel katkısı tümdengelimci mantık bilimini ortaya koymuş olmasıdır. Aristoteles ancak bilim felsefesinde tümevarımcı mantığı da kabul ederek, doğayı inceleyerek türlerin varlığını ortaya koymuş ve tek tek bireyleri inceleyip ortak özelliklerini ortaya çıkararak bir türün özellikleri hakkından öngörüde bulunabileceğimizi göstermiştir. Bireylerin özelliklerinden yola çıkarak türler hakkında yorum yapmaya başladığımız zaman bilimin yapılabilirliğini savunmuş ilk felsefeci ve bilim adamıdır. Tümevarımsal çıkarımlar sonucu ortaya konan önermelerden tümdengelimsel mantık ile bireylerin doğasına ait öngörülerde bulunabilineceğini göstermiştir.

Aristoteles, Platon gibi ideaların değil, bireylerin var olduğunu; bireylerin ideaların kopyası olmadıklarını, bireylerin veya şeylerin kendilerine ait ereksel bir özleri olduğunu ve her şeyin varlığının bir amacı olduğunu düşünmekteydi. Her şeyin bir nedeni olduğuna göre, bu nedenler zinciri başlangıca kadar izlendiği takdirde o zaman bir ilk neden ya da ‘ilk hareket ettirici’ bir neden olduğunu savunmuştur.

Aristo’nun görüşleri bilim dünyasına yüzyıllar boyunca temel oluşturmuş olmakla birlikte, 16. yüzyılda yeni bilimsel gelişmeler doğrultusunda Aristoteles’i’ eleştiren görüşler de ortaya atılmıştır. Bu makalede Francis Bacon’un Aristoteles’in bilim anlayışına getirdiği eleştiriler tartışılacaktır.


Aristoteles’in bilim felsefesi

Aristoteles (I.O. 384-322), tarihteki ilk bilim felsefecisidir. Aristoteles’in bilimsel yöntemi gözlemlerden genel çıkarımlara ve sonra tekrar gözlemlere doğru bir gidiş sürecini içerir. Bu olguyu tümevarımlı tümdengelimli yöntem olarak tanımlamıştır. Bilim adamının olaylardan açıklayıcı ilkeler çıkarması ve sonra da bu ilkeleri içerecek hipotezlerden olayla ilgili önermeler elde etmesi gerektiğini savunmuştur. Aristoteles’e göre bilimsel açıklama sadece bu olaylar ile ilgili önermelere açıklayıcı ilkeler yoluyla ulaşıldığında elde edilebilir.

Aristotelese göre bilimsel araştırmanın birinci aşaması tümevarım aşamasıdır ve iki tür tümevarım tanımlamıştır. İlk tümevarım türü, tek tek nesneler ya da olaylarla ilgili önermelerin, genellenmesi için temel alındığı basit bir sıralamadır. Buna basit sıralama denir ve böyle bir tümevarımsal bir argümanda öncüllerle sonuçlar aynı tanımlamalara sahiptir. İkinci tümevarım türü, olayda örneklenen genel özelliklerin doğrudan sezilmesidir. Buna sezgisel tümevarım denir ve temelde kavrayış ile ilgilidir, ancak derin deneyimler sonrası elde edilebilecek bir yetenektir. Bilimsel araştırmanın ikinci aşamasında tümevarım yoluyla ulaşılan genellemeler, tümdengelimci argümanların öncülleri olarak kabul edilir.

Aristoteles, bilimsel açıklamanın öncülleriyle ilgili dört koşul koymuştur. Bunlar; öncüllerin doğru olması koşulu, öncüllerin kanıtlanmayan türden olması, sonuçtan daha iyi bilinmesi ve sonuçta belirtilen özelliğin sebebi olma koşullarıdır. Takip eden dönemlerde bu koşullar eleştirilmiştir. Aristo, bilimsel açıklamada hangi kavramların temel kavramlar olması gerektiği konusunda bir tanımlama yapmamıştır.

Başlangıç kavramlarının sonuçlardan daha iyi bilinmesi, birtakım doğa kanunları olduğuna olan inancını dile getirirken, bir yandan da bilimsel bilginin keskin bir şekilde sınırlanması ile sonuçlanmıştır. Nedensellik ilkesinde ise, birlikteliklerin rastlantısal mı nedensel mi olduğu sorununa açıklık getirilememiştir. Aristoteles’in nedensel bağlantılar ile rastlantısal bağlantıları ayırmak için önerdiği ilkeler; nedensel bir bağlantıda ortaya konulan özelliğin konuyla ilgili tüm örneklerde doğruluğunu koruması, daha büyük bir bütünün bir kısmını değil, tüm bütünü kapsayan bir doğruluğa sahip olması, konu için temel bir zorunluluk oluşturmasıdır.

Ancak Aristoteles’in nedensellik ilişkisi pek çok olayı açıklamasız bırakır. Aristoteles’in bilimsel açıklamalarla ilgili bir koşulu daha vardır. Bir bilimsel açıklamanın neden sonuç ilişkisinin dört durumunu da açıklaması gerekmektedir. Bunlar biçimsel unsur, maddi unsur, erken unsur ve nihai amaçtır. Aristoteles’te bilimsel açıklamanın en önemli öğesi, her açıklayıcı bilginin nihai amacı ne olduğunu anlatması, ereksel nedenin ortaya konması koşuludur. Bu nedenle Demokritos gibi atomcuların felsefesini nedenselliğe önem vermemeleri gerekçesiyle eleştirmiştir.

Bacon’un bilim felsefesi

Francis Bacon (1561-1626), aslen bir hukukçu ve siyasetçi olmasına rağmen, bilim felsefesine getirdiği yeni bakış açısı ile felsefe tarihinde önemli bir yer kazanmıştır. Bacon`un bilime en büyük katkısı, 1620 yılında yayınladığı, yeni bir bilimsel yöntemin ana hatalarını oluşturduğu ‘Novum Organum’ adlı çalışmadır. Bacon, bilimin asıl görevinin insanı doğaya egemen kılacak bir yöntem geliştirmek olduğunu savunmuştur. Her şeyin doğa yasaları çerçevesinde oluştuğunu, süregeldiğini ve bu noktada bir amaç aramanın doğru olmadığını savunmuştur.

Bacon, Aristoteles’in tümevarımsal tümden gelimsel metodunu anahatlarıyla kabul etmekte, bilimi gözlemlerden genel önermelere varılan ve sonra tekrar gözlemlere dönülen bir ilerleme olarak görmekle birlikte; bu yöntemin uygulanmasına eleştiriler getirmiştir. Bacon’un tümevarım aşamasıyla ilgili temel eleştirilerinin başında; Aristotelesçi yöntemin rasgele, değerlendirici olmayan veri toplaması yapması gelmektedir. Böylece bilimsel bilgi oluşturmada verinin nasıl toplandığının ve veri toplamada bilimsel araçlar kullanımının önemini vurgulamıştır. Diğer eleştirileri ise; Aristotelesci yöntemin çok çabuk genellemelere vardığını iddia etmesi ve Aristotelesçi yöntemde basit sıralama yoluyla oluşturulan tümevarıma güvenmeleri olmuştur, zira olumsuz örnekler dikkate alınmadığı zaman bu tür tümevarımsal teknikler bilim insanını yanlış sonuçlara götürebilmektedir.

Bacon’un Aristotelesci bilimsel araştırmanın tümdengelimsel kısmına aşamasıyla ilgili iki temel eleştirisi olmuştur. Birincisi, kanıtlanamaz öncül olarak kabul edilen kavramsal argümanların yeterince tanımlanmamış olması ve ikinci olarak tümdengelimsel metoda fazla önem vermiş olmalarıdır, zira Bacon’a göre tümdengelimsel argümanlar ancak öncülleri doğru tümevarımsal desteğe sahipse bilimsel açıdan değerli olmaktadır. Bacon, özellikle bu noktada büyük eleştiride bulunmuş ve bu ilkenin yanlış kullanımı sayesinde bilimin deneysel temelden uzaklaştırılarak dogmatik bir kurum haline getirilmesinin teşvik edildiğini savunmuştur.

Son olarak Bacon, bilimsel araştırmada ereksel bir neden aranmasının doğru olmadığını, bilimi sınırladığını ileri sürmüş ve doğayı amaçlı bir sistem içinde görmenin, bilimi dini dogmalarla sınırlamaya neden olduğunu ve zihni ne amaçla sorusu ile boşuna meşgul etmemek gerektiğini savunmuştur.

Sonuç:

Aristoteles, yüzyıllar boyunca bilimin temel kurucusu ve yöntem belirleyicisi olmuştur. Ancak değişen koşullar ve ilerleyen bilim zamanla yeni düşüncelerin ortaya konmasına sebep olmuş ve Bacon’un yüzyıllar boyu değişmeyen bir bilim anlayışını sorgulayan yeni düşüncelerin yayınlanması bilim tarihi açısından devrim niteliğinde olmuştur. Sonrasında bilimde nedensel bir erek olup olmamas gerekliliği bilim felsefesinin sorunlarından biri olmuş ve başka düşünürlerce de tartışılagelmiştir. Bu makalede iki büyük bilim felsefecisinin görüşleri kısaca karşılaştırılmıştır. Bilimdeki ilerlemelerle de her zaman bilimsel düşünce anlayışlarında değişimlerin olması ve metodolojinin tanımlanması çabası kaçınılmaz olacaktır.

Fulya Coşan MD PhD
Bahçeşehir Üniversitesi, Tip Fakültesi,
İç Hastalıkları AD

KAYNAKLAR

Brun J. Aristoteles ve Lise.

Erdogan E. Paradigmatik Bilim Tarihi

Gokberk M. Felsefe Tarihi

Losee J. Bilim Felsefesine Tarihsel Bir Giriş.

Reichenbach H. Bilimsel Felsefenin Doğusu.

Ross D. Aristoteles.

Yıldırım C. Bilim Tarihi


*Bu yazı HBT'nin 55. sayısında yayınlanmıştır.