Dünya Çevre Günü: İnsanları doğa ile irtibatlamak

Melih Baş
Dünya Çevre Günü: İnsanları doğa ile irtibatlamak

1972’den beri her yıl 5 Haziran’da kutlanan Dünya Çevre Günü (DÇG) bu yıl Kanada’nın ev sahipliğiyle ve ‘İnsanları Doğa İle İrtibatlamak’ (Connecting People to Nature) temasıyla kutlanıyor. Birleşmiş Milletler ve Kanada hükümeti işbirliği ile hazırlanan ve farklı hedef grupları (özel kesim kuruluşları, hükümetler ve kamu kesimi kuruluşları, yerel yönetim kuruluşları, işletmeler, öğrenciler vd.) için şu adreste DÇG hazırlık malzemeleri ve planları mevcut: http://worldenvironmentday.global

Bu yılki tema çerçevesinde insanların dışarıya çıkıp doğayı keşfetmesinin, onun güzellik ve öneminin farkına varılması isteniyor. Böylelikle insanların paylaştığımız doğayı korumaya çağrının anlam kazanacağı ve işlevsel olacağı düşünülüyor. Bu yılki tema sizi, onun nasıl bir parçası olduğumuzu anlamaya ve ne denli özel bir biçimde ona dayandığımızı kavramaya çağırıyor. Aynı zamanda bu irtibatlanma, deneyimler aracılığıyla neşe ve heyecan duymanıza, keyifli bir ilişkiye sahip olmanıza olanak sağlayacaktır.

Bu yılki temaya ilişkin bir şeyler yazmadan önce, böyle bir temanın gerekliliği üzerine düşünelim mi? Karl Marx ve Friedrich Engels, burjuva toplumun yabancılaşmış ideoloji ve pratiğinde insanın doğa ile ilişkisinin tarihten dışlandığı, bunun da insan ile tarih arasındaki karşıtlığı doğurduğuna işaret etmişlerdir (Alman İdeolojisi, Evrensel Basım Yayın, 2013).


K. Marx, kapitalizmin doğa ve toplumun metabolizmasında onarılamaz bir yarılmaya neden olduğunu belirtmiş. Yaşam açısından temel öneme haiz bu metabolizmanın onarılarak yeniden kurulması gerekliliğinin altını çizmiş. Bunun için kapitalizmin ötesinde, daha uyumlu bir sosyal düzenin varlığının gerektiğini vurgulamış. (Kapital, Cilt 1, Yordam kitap, 5.Baskı, 2015).

Düzenli olarak doğal dünyayı deneyimleyemeyen, doğaya çıkamayan çocuklar için ‘doğa eksikliği sendromu’ diye bir terim üretilmiştir. Bu kapsamda D vitamini eksikliği, bağışıklık sistemi bozukluğu gibi biyolojik sorunlar, saldırganlık gibi psikolojik-sosyolojik sorunlar ortaya çıkabilmektedir (Richard Louv, Last Child in the Woods, 2008).

Hem siyasal pratik anlamında hem de bilim alanında konu ciddi biçimde gündeme girmiştir.

Bilimsel alanda ise ’çevre psikolojisi’ ve ‘çevre sosyolojisi’ disiplinleri ortaya çıkmış, eğitim ve sağlık alanında kullanılır olmuşlardır. Çoklu zeka kuramının bir boyutu olarak “doğa zekası” konusundaki çalışmalar da hızla artmaktadır. Ülkemizde de bu konularda yayınlar çıkmaktadır. Örneğin, Melek Göregenli, Çevre Psikolojisi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,2013; Linde Steg ve arkadaşlarının ortak eseri Çevre Psikolojisi, Nobel Yay., 2015 ; İnsan Doğa Etkileşimi, Emin Atasoy, Sentez Yay., 2015 vd. Çizelgeyi uzatmak olanaklı ama, herhalde bu kadarı bir fikir edinmek için yeterli.

Bu yazıyı planlamışken, İstanbul’da bir kitapçıya yeni gelen yayınların neler olduğuna bakmak için girdiğimde bir de ne göreyim, şu kitap:

How to Connect with Nature, Tristan Gooley, The School of Life, Pan Macmillan Pub., 2014. The School of Life dizisi oldukça hoş bir dizidir ve kitapların birçoğu Türkçe’ye de çevrilmiştir. Hayat Okulu dizisi olarak Türkçeye çevrilen dizi, Londra’da Alain de Botton öncülüğünde gündelik yaşam için pratik fikirler sloganıyla yola çıkmış, iş yaşamından mutluluğa, felsefeden sosyalleşmeye, cinsellikten psikolojiye çeşitli konularda seminerlerin verildiği ve sıradışı faaliyetlerin gerçekleştirildiği bir kuruluştur. Meraklısı Sel Yayıncılık’tan çevrilen kitaplara bakabilir. Gündeme getirdiğimiz ve tam da bu yılki DÇG temasıyla kelime kelime örtüşen kitap henüz dilimize çevrilmedi, ancak İngilizcesi’ne ulaşmak olanaklı.

Tristan Gooley (T.G.), yazar, rehber ve kaşif. The Natural Navigator, The Natural Explorer gibi kitaplar yazmış; Sunday Times, The New York Times, The Financial Times ve Geographic Magazine gibi dergilerde yazıları yayınlanıyor. Çeşitli TV kanallarında izlencelere konuk oluyor. Bu konuda hem kuramsal hem de kılgısal bağlamda önemli bir isim, anlayacağınız. Tek başına uçuşları, tırmanışları, okyanus geçişleri var sözgelimi.

T.G. andığımız kitabında giriş yazısının ardından ikinci bölümde insanın doğayla irtibatlanması için nasıl bir hazırlık yapması gerektiğini ele alıyor. Bu hazırlık için, barınma ve beslenme gibi temel fiziksel gereksinimlerden kendini gerçekleştirme gibi karmaşık gereksinimlere uzanan bir yaklaşımı esas alan A. Maslow’un ‘gereksinimler hiyerarşisi’ modelinin uygun olacağını söylüyor. Doğayla ilişkinin bir felsefi yatırım fonu olduğunu daha çok yatırım yaptıkça, daha çok kazanç elde edeceğinizi vurguluyor. T.G. doğadaki diğer unsurların zaman içinde sizin düşmanınız mı, dostunuz mu, yoksa aşığınız mı olacağını sizin ilişki sisteminizin ve anlayışınızın belirleyeceğini vurguluyor.

T.G. kitabının üçüncü bölümüne ‘Bir Yol Bulmak’ başlığını koymuş. Bu bölümde insanın ekosistemin içine girmesi için pratik yollar öneriyor, duyuları ele alıyor, büyük ilişkiler olarak adlandırdığı ilişki tipini irdeliyor ve birçok egzersiz öneriyor, ilişkilerde hoşluk için ince ayarın nasıl yapılabileceğini ele alıyor ve değişik bir alt başlıkla bitiriyor bu bölümü ; çelişkinin güzelliği. Diyalektik ile çok ilgilenmeyenlerin doğrudan olumsuz bir anlam yükledikleri kavram olabilmektedir çelişki. Oysa T.G. insanın doğayla çelişkisindeki güzelliği yakalayabilmeyi çok güzel anlatmış. Bu bölümde insanın doğayla irtibatlanmasının her adımı ayrıntılı biçimde ele alınmış.

T.G. eserinin saklı takvimler ve hızlı değişim alt başlıklarına ayrılan dördüncü bölümünde doğadaki zaman kavramının anlaşılmasının önemini ele alıyor.

Kitabın beşinci bölümünde yukarıdaki bölümlerde atılan adımların insanı hangi yabanıl felsefelere doğru taşıyabileceği tartışılıyor.

Kitabın sonunda ev ödevi başlığıyla her bölüm için ileri okumalar için kaynaklar çizelgesi verilmiş. Kanımca en iyilerden birini size de önereyim: Richard Louv, The Nature Principle, Algonquin, 2012.

Sonsöz: Uygun vakitteyseniz haydi binadan dışarıya!

Prof. Dr. İ. Melih Baş


Melih Baş