Maske, temizlik ve beslenme

Ali Akurgal
Maske, temizlik ve beslenme

Orta Akıl ile KOVİT-19’dan korunma meselesini nasıl çözeriz?

Değerli okurlar, bir çağrıda bulundum, yirmiden fazla okurum, her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum, yanıt verdiler. Hemen belirteyim, bu katkıların bir diğeri ile çelişkili olanı yok. Dolayısıyla bunları kaynaştırırken işim zor olmayacak. Gelen yanıtların biri bir maskenin tümüyle tasarımı üzerine ve bunun prototipleri yapılmış, kullanılmış, hattâ faydalı model başvurusu bile yapıldı. Bunu ayrı bir yazı konusu yapıyorum. Yanıtlarınızdan çıkarımlarımı ise uzun bir tek yazı olarak değil, konusuna göre üç yazı olarak vermeyi seçtim. Bu ilk yazı, ürün geliştirme sürecinin adımlarını da anımsatarak ürünün tanımı üzerine.

Havalar soğudu, insanlar kapalı yerlerde bir diğeri ile teması artırdı, tatile gitmiş olanlardan çalışmak zorunda olanlar geri döndü, okullar kısıtlı da olsa açıldı ve tüm bunların sonucunda bulaşma miktarı arttı, ek önlemler alınmazsa daha da artacak. Hasta ve hastalanmadan mikrop yayan vak’a sayısı tırmanışa geçti. Korunmaya öncekinden daha fazla muhtacız. Ortak aklımızı kullanarak bir ürün ön tasarımı yapsak bile, bunu dergi olarak üretmemiz söz konusu değil. Ancak, tüm elimizdekileri bu yazılarla yayınladığımıza göre fikri mülkiyetimizi topluma hediye etmiş oluyoruz. Bunu üretecek birileri çıkarsa, etik olarak adını / modelini “Herkese Bilim Teknoloji” olarak koyarsa katkıda bulunan tüm okurlarımızı ve benim bu kaynaştırma çalışmamı onurlandırmış olur. Ancak, lütfen unutmayalım ki maske yasal olarak bir tıbbi malzemedir ve her tıbbi malzeme gibi etkili olduğu iddia edilen konularda bu etkinin, akredite edilmiş bir laboratuvarda etkinlik ve güvenlik deneylerinden geçmesi ve kullanımı veya satışı için de CE işaret onayının alınmış olması şarttır.


Biz KOVİT-19 ile mücadeleyi, “bir diğerini tanımayan okurların ortak aklı ile çözebilir miyiz” diye bakıyoruz. İnşaat yüksek mühendisi Necdet bey, böyle bir çalışmanın parmakla sayılabilecek kadar az kişiyle değil, on binlerle kişi ile yapılmasını öneriyor. Doğru, haklı, ama ortak akıl kullanmak bir alışkanlık hâline gelmeden o sayıda katılımcıyı bulmak olanaklı değil. Şimdilik yüzümüzde bir gülümseme, “bir Türk bin yabancıya bedeldir” diyerek kendimiz ile yetinmek, bu çalışmadan olumlu sonuç alabiliyorsak, bunun ileride başka sorunların çözümü için daha büyük katılımlara yol açmasını beklemek durumundayız.

Ürün geliştirmede ilk adım

Bir ürün geliştirmede ilk adım, “ne”yi geliştireceğimizi belirlemek. Bir başka deyişle, çözmeye çalıştığımız problem nedir ve bu problem için önerdiğimiz çözüm nedir? “Hele bir başlayalım da ne yapacağımıza yolda karar veririz ” mantığı ile başlanan işler asıl hedeflediğimiz pazarı kaçırıp kıyıda köşede kalmış, gelip geçici, kısıtlı bir pazarda sıkışıp ölmeye mahkûm oluyor. Bu nedenle “ne” sorusunun yanıtını açık seçik bir biçimde belirlemeliyiz. KOVİT-19 ve nefes yolu ile bulaşan benzeri solunum yolu hastalıklarına karşı bir korunma ürünü tasarlayacağımız açık.

Biz buna başta “maske” dedik ama, “maske”nin KOVİT-19’a karşı korunma sağlayanlardan yalnızca biri olduğu okurlardan gelen katkılar ile belli oldu. Bulaşma, virüs kapma, bir tek nefes yolu ile olmuyor. Çeşitli nesnelerin üzerine biriken virüsleri, farkında olmadan nefes yolumuza ya da gözümüze, kendi elimizle götürebiliyoruz. Üstelik, eldiven de burada koruyucu değil. Elinizde eldiven varsa, taşıma işini eldivenle yapmış oluyorsunuz. Demek ki, işin bir yanı da temizlik. Buna vurgu yapan ve kendi uyguladığı yöntemleri anlatan Anadolu Hisarı’ndan Ali beye teşekkür.

Nefes yoluyla gelsin, elle yüze taşınmış olsun, az sayıda virüsün hastalık yapamadığı biliniyor. Belli bir sürede belli sayıda virüsün insan bedenine ulaşmış olması ve nefes ile içe çekilmesi ve ACE2 ile buluşması gerekiyor. Buna vurgu yapan Muğla’dan Dr. Perihan hanım, bu buluşmanın tansiyon yükselmesi yaptığına işaret ediyor. Belki, ani ve nedensiz tansiyon yükselmelerini bulaşma teşebbüsü olarak algılayan bir koruyucu sistem geliştirilebilir.

Her insanda bulaşma yapacak virüs sayısı ve buna mâruz kalınacak süre, kişiye özel, farklı. Bağışıklık sistemi kuvvetli birisi, yağmur gibi yağan virüse karşı koyabiliyor. Ama bağışıklık sistemi güçsüz olanlar az sayıda virüs bile kapsalar hastalığa yakalanıyorlar. Bağışıklık sistemi olağanüstü çalışan insanlarda da sitokin fırtınası[1] denilen, deyim yerindeyse virüs görünce “gözü dönmüş” hâle gelen bağışıklık sisteminin, dost düşman ayırt etmeden ne bulduysa hepsine saldırmasına yol açan ve bedeni bu yolla tahrip eden olay oluyor.

Hastalığın tedavi aşamasında ise, Dr. Celal bey, anti-viral tedaviye (virüse karşı savaş) ek olarak, bir yetişkinin günlük alması önerilen miktarda Omega-3 (1,5-3gr Alfa Linolenik Asit) içeren yağdan aşırı dozda 10-20 gr verilmesi durumunda, hastaların yoğun bakıma ihtiyaç duyma oranlarını azaltabileceğini düşünüyor.

Görülüyor ki KOVİT-19 ile mücadele, korunma ile başlayıp tedavide destek önerilerine kadar geniş bir yelpazenin dikkate alınmasını gerektiriyor. Ama, bizim yola çıkış noktamız “korunma”, kısaca maske ve diğer korunma yöntemlerine odaklanacağız. Aşı ve tedavi yöntemlerini uzman doktorlara bırakmak en doğrusu.

Maske

Ve nihayet, maske. Maskenin iki türü var: biri virüsü yakalıyor, diğeri etkisiz kılıyor. Bunun ikisini birden yapanı da elbette var. Virüsü etkisiz kılan, ticari olarak satılan bir ürün olmadığı için ve çağrı yaparken benim gümüş ve çinkodan söz ederek bu yöne bir yönlendirme yapmam nedeniyle çoğunluk etkisizleştirme üzerine kafa yormuş. Ama maske malzemesinin virüsü yakalama etkinliği üzerine de düşüncelerini yazan ve 20 senedir alerji koruma ürünleri üzerinde çalışan Erol bey, dünyadaki 2 üreticisinden birinin Türkiye’de olduğu bir kumaş türünden söz ediyor. Dolayısıyla işin bu yönünü de ihmal etmiş olmuyoruz.

Maskenin ergonomisi üzerine makine mühendisi Selçuk bey kendi fikri olmayan, ama yapılmış bir çalışmayı yollamış. Teşekkürler. Kişisel deneyimlerim bana gösteriyor ki, maske yüzünüze tam oturmazsa, kaçaklardan girip çıkacak hava yoluyla virüslü hava solumamız çok mümkün. Bir okurum bu konuda naylon kadın çorabını maskenin üzerine takıp, maskenin kenarlarından sızan havayı kısıtlamayı önerdi. Oldu olacak, bu şekilde, virüs mecâzî anlamının yanı sıra, gerçekten de başımıza çorap örmüş olacak.

Böylece KOVİT-19’dan korunmak için dikkate almamız gereken şeyleri, kısaca “ne”yi tasarlayacağımızın kapsamı belli oluyor:

Temizlik: virüsü kendi elimizle taşımamak.

Bağışıklık sistemini yeterince etkin kılmak.

Virüsü hem yakalayan hem de etkisizleştiren ergonomisi düşünülmüş, kolayca yüze intibak eden kaçağı olmayan bir maske tasarlamak.

Bağışıklık sistemi

Tıp doktorlarının ortak sözü, iyi beslenin, dengeli beslenin, masa başı çalışıyorsanız, hareket etmeyi yaşamınıza katın. Söylemesi kolay, uygulaması zor. Gene de tekrar etmiş olalım.

Fiziksel korunma

Bu alanda yapabileceğimiz çok şey var. Bunları sıralayıp bu yazıyı burada noktalayacağım, maske tasarımını bir bütün halinde izleyen yazıda bulacaksınız.

“Sosyal mesafe” olarak verilen 1 metre, 1,5 metre 2 metre, 3 adım gibi ölçüler belli koşullarda geçerli. Esas olan virüs yaymakta olan (PCR testi “+” -pozitif- çıkan) birisinin nefesini içinize çekmemek.

İnsanlar, virüs yaydıklarında bunun gözle görülen, kulakla işitilen, burunla kokusu alınan bir belirtisi olmadığına göre kendinizi korumak için herkesi virüs yayıyor varsaymak gerek. Önlemlerinizi de buna göre alacaksınız.

Virüs yayan birinden virüs kapmışsanız ve siz de virüs yayıyorsanız, buna 12 saat içinde başlıyorsunuz, ama PCR testi en doğru sonuç için 4üncü gün yapılıyor, sonucu 5inci gün alınıyor (bir şüpheli temas olayı yaşadım, bana öyle yaptılar). Demek ki, virüs kapan biri, 4 gün boyunca testte bile görünmeyerek etrafa virüs saçıyor. Bulaşmanın bu derecede yaygınlaşma nedeni de bu zâten. O zaman, herkes, kendini virüs yayan biri olarak düşünmek durumunda. Herkesin ailesi, çocukları, yaşlıları var. KOVİT-19’u onlara kendiniz bulaştırmak istemiyorsanız kendinizi virüs yayan olarak düşünmelisiniz. Virüs kapanların büyük çoğunluğu iki öksürük biraz yorgunluk ile hastalığı ayakta geçiriyor, farkına bile varmıyor ama o sürede kimle temas ettiyse ona bulaştırıyor. Bulaştırdıklarının çoğu da yakını ve sevdiği saydığı insanlar oluyor.

Bulaştırmamak ve bulaşı almamak için uzak duracağınız mesafe, başkasının kullanılmış ikinci el nefesini içinize çekmeyeceğiniz kadar uzak olmalı. Sigara içen birinin sigara kokusunu hangi koşullarda ne uzaklıktan aldığınıza dikkat edin. İşte insanlardan o kadar uzakta durmalısınız. (Buna imkân yoksa o zaman maske devreye giriyor). Bu mesafenin rüzgârda çok kısa, durgun havada 1-2 metre, hafif esintide ise neredeyse 10 metre kadar olabildiğini akılda tutmak gerek.

Virüsü, bir taşıyıcısının bıraktığı yerden kendi elinizle alıp içinize çekmemek için alacağınız önlemler “hiçbir yere dokunmamak” şeklinde uygulaması neredeyse imkânsız önlemler olmamalı. Ama bir yerlere dokunduktan sonra “yüzüm kaşındı” gibi gerekçelerle elinizi yüzünüze götürmeyin. Götürdüğünüzde virüsü nefesinize kendi elinizle taşımış oluyorsunuz.

Pek kullanılmayan yüz siperliği, belki, elinizi yüzünüze götürmenize engel olduğu için bu konuda yararlı olabilir. Okurum Ali bey diyor ki: “Evden biraz geç çıktığım ve akşamları erken döndüğüm için toplu taşıma araçları daha uygun oluyor”. Ekliyor: “dışarıya çıkmam gerektiğinde elimi, yüzümü bol sabunla yıkıyorum … koluma, boynuma, yani vücudumun açıkta olan kısımlarına kolonya sürüyorum … salgın öncesi düşüncesizce yaptığım ellerimle gözümü ovalama işini de bu dönemde tamamen bıraktım, çok gerektiğinde kâğıt mendil kullanıyorum”.

Nefes yoluna (öneriler burun içine) virüs önleyici sıvı püskürtme veya krem sürme de bir fiziksel koruma yöntemi, ama bir okurun önerisi ile maskenin parçası şeklinde yorumlanabileceği için, bu konuyu maske ile birlikte ele alacağım.

Ali Akurgal / [email protected]

[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Sitokin_sal%C4%B1n%C4%B1m_sendromu

Bu yazı HBT'nin 240. sayısında yayınlanmıştır.

Ali Akurgal