Koç Üniversitesi Rahmi Koç Bilim Madalyası Prof. Dr. Metin Sitti’ye verildi

Özlem Yüzak
Koç Üniversitesi Rahmi Koç Bilim Madalyası Prof. Dr. Metin Sitti’ye verildi

Prof. Dr. Metin Sitti’yi “Mikro robotlarla devrim yaratan Türk bilim insanı” olarak tanımlayabiliriz. Dünyanın en önemli bilim ve araştırma kuruluşlarından biri olan Max Planck Enstitüsü’nün Akıllı Sistemler Direktörü ve topluluğun tek Türk üyesi. Mühendislik alanında dünya çapında ses getiren çalışmalarıyla mikro ve nano biyomedikal robotik teknolojilerinde öncü katkıları olan bir isim.

Sitti, Koç Üniversitesi'nin başarılı ve öncü bilim insanlarını ödüllendirmek üzere 2016'da başlatmış olduğu Rahmi M. Koç Bilim Madalyası’nın bu yılki sahibi oldu.


Metin Sitti, Rahmi Koç Müzesi’nde düzenlenen törende ödülünü Koç Holding ve Koç Üniversitesi Mütevelli Heyet Şeref Başkanı Rahmi M. Koç’un elinden alırken, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç yaptığı konuşmada Atatürk’ün bilime verdiği öneme dikkat çekerek “Bilginin saniyeler içinde dünyanın öbür ucuna eriştiği bir çağda yaşıyoruz. Dünyanın herhangi bir yerindeki bilimsel çalışmalarla elde edilen bilgi ve teknolojik gelişmenin herkese ışık tuttuğundan bahsedebiliriz. Bizlere düşen, insanlık için bu denli önemli bilgiyi üreten, bunun için yılmadan çalışan tüm bilim insanlarına hak ettikleri desteği vermek ve aynı zamanda onların kıymetini bilip takdir etmek” dedi.

Sitti aynı zamanda Carnegie Mellon Üniversitesi’nde seçkin profesör ve Stuttgart Üniversitesi’nde onursal profesör unvanlarına da sahip. Şimdi Türkiye’de Koç Üniversitesi’nde de yarı zamanlı olarak çalışmalarını yürüteceğini açıklayan Sitti sözlerini şöyle sürdürdü: “Bilim bana göre sırf beyinle çalışan ya da beynin önemli olduğu bir alan değil, arkadaşlık ve sosyal ortam da çok önemli. Çünkü biz bilimsel çalışmalarımızı sırf iş olsun diye yapmıyoruz, bilim benim büyük bir tutkum ve aynı zamanda öğrencilerimin ve araştırmacılarımın da tutkusu. Birlikte çalıştığım ekibi bir diğer ailem olarak görüyorum, dolayısıyla beraber aile olarak bilimsel çalışmalar yapmak, hem de mutlu bir sosyal ortamın olması her açıdan çok önemli.”

Türkiye’nin en büyük kaybı doktora öğrencisini tutamaması

Bir bilim insanı... Dünyaca ünlü, çığır açan katkılarından dolayı ödül üzerine ödül alan, üstelik hayli genç... Bu toprakların yetiştirdiği, içimizden biri Prof. Dr. Metin Sitti. Kırşehirli Köy Enstitülü öğretmen bir babanın oğlu. Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği’nde lisans ve yüksek lisansını yapmış. Doktora derecesini Tokyo Üniversitesi’nden almış. Kaliforniya Berkeley Üniversitesi’nde araştırmalarını yürütmüş.

Max Planck Enstitüsü Akıllı Sistemler Bölümü yöneticisi. Küçük-ölçekli fiziksel akıllı sistemler, gezgin mikro-robotlar, tıbbi ve doğadan esinlenen minyatür robotlar, mikro/nano-malzemeler ve mikro/nano-manipülasyon konularında dünya çapında ses getiren araştırmalar yapıyor ve bunların bazılarını halihazırda ürün haline getirmiş durumda. Sitti’yi biz tanıyorduk. Hatta kendisini ve çalışmalarını Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nde sıkça gündeme getiriyorduk. Sitti ile ödül töreni öncesinde küçük bir söyleşi gerçekleştirdik. Bilimsel çalışmaları çok önemli Sitti’nin ama bir o kadar önemli olan bu noktaya nasıl geldiği, hevesleri, tutkuları, bu ülkeye ve gençlere verdiği mesajlar.

"Bilim insanları yurda dönmeli” çağrısı yapan ama bunu yaparken eş zamanlı olarak bilim insanlarını gözaltına alan, akademik özgürlükleri kısıtlayan siyasi iktidarın Sitti’nin bu sözlerini ne kadar umursayacağını bilmiyoruz ama aktarmak görevimiz.

“Bir ülkede araştırmanın ana kaynağı doktora öğrencisidir” diyor Sitti ve ekliyor "Türkiye’nin en büyük kaybı doktora öğrencisini tutamaması". Kendinden örnek veriyor. “Doktoramı da Türkiye’de yapmayı istiyordum. Başarılı bir öğrenciydim. Boğaziçi’nden kabul geldi. Koridorda karşılaştığım hocam beni görünce “Vah vah sen burada mı kaldın? Bir yere gidemedin mi?" dedi. “Aman hocam burada kalmayı kendim istedim” desem de kafama bir kurt düşmüştü. Tam da bu sırada Tokyo Üniversitesi’nden gelen önemli bir teklif vardı. Kabul ettim ve gittim.

Aslında iyi ki de gitmiş.  "Japonya’ya ilk gittiğimde akıllı robotlar üzerine çalışıyordum. Orada beni küçük robotlarla çalışmaya yönelttiler. Akıllı robotlar güzel bir konuydu ama küçük robotlar daha da meydan okuyucu bir konu olarak dikkat çekiciydi, hatta o zamanlar nano robotlar yoktu” diye anlatıyor nedenini.

Sitti’nin üzerinde çalıştığı projesinden bahsedelim bu noktada: En ulaşılmaz bölgelere girebilen mikro robot kapsüller. Hedefteki bölgeye gerekli ilacı salgılayabiliyor, hatta mide içinde birkaç gün kalarak mide iltihaplarını veya tümörleri tedavi edebiliyor. Şimdilik hayvan deneyleri sürüyor. (Uzun söyleşiyi 30 Kasım Cuma günü çıkacak olan 140. sayımızda okuyabilirsiniz.)

Türkiye’de bilimde ve akademide özgürlük şart diyor ve ekliyor: "Mutlaka ve mutlaka bilim politikadan ayrılmalı. Siyasetten arındırılmalı. En büyük sorun bu. Uzun vadeli politikalarla bilimi özerkleştirip ona kaynak ayırmak sağlanmalı. Japonya ve Güney Kore çok geriden başlamasına rağmen çok ilerledi. Türkiye her zaman potansiyeli çok olan bir ülke ama bir türlü değerlendiremiyor."

Sitti’nin Koç Üniversitesi’nde kısmi zamanlı olarak çalışmaya başlayacak olması önemli. Zaten kendisi de “bilim insanlarına yurda dönün çağrısı” konusunda ortak işbirlikleri ve kısmi zamanlı çalışma gibi akıllıca yöntemler geliştirilebileceğini ve geçiş sürecinde bir Köprü oluşturulabileceğini vurguluyor.

Gençlere de mesajı var Sitti’nin: “En iyi not illa başarı anlamına gelmiyor. Bir dünya vizyonu kazanmaya çalışın, sosyal alanlar ve özellikle sanat  da aynı şekilde önemli. Sadece bilimsel çalışmaya odaklanmak yerine kendi kişisel olarak  zevk aldığınız alanları saptamaya çalışın. Ben suluboya resim çok yaptım, film yapım derslerine girdim. Bunların faydasını kendi mesleğim ve çalışma alanımda da hayli gördüm...” 

Özlem Yüzak


Özlem Yüzak

Bilgi işçisi olarak tanımlıyor kendini... 15 yılı aşkın süredir Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘Bilgi Toplumuna Doğru’ adlı köşesinde çağdaş dünyanın anahtarı olan bilgi, bilim ve eğitimin önemi üzerine yazıp duruyor. İnsanın doğa ve insan üzerinde kurduğu iktidardan dehşetli rahatsız; bu yüzden sürdürülebilir kalkınma, toplumsal cinsiyet, iklim değişikliği yine ilgi duyduğu alanlar arasında. “Kıskaçtaki İnsan ve İsyan” adlı bir kitabı bulunuyor.