Akıllı yaşam

Ali Akurgal
Akıllı yaşam

Aykut Göker, bilim, teknoloji ve yenilik konularına engin deneyimiyle, düşünsel açıdan bakardı, bizlere önerdiği politikalar da “olması gerektiği için” öne sürdüğü politikalardı. Politik Bilim köşesini Müfit Akyos’la bana açtı, sonra bayrağı devretti. İki hafta önce de kendisini kaybettik. Huzur içinde yatsın.

Değerli Müfit Akyos, Aykut beyin bakış açısını sürdürüyor. Ben, farkındayım, biraz aykırı duruyorum. Bilim politikaları benim gözümde, “ilerlemenin önündeki engelleri kaldırmak” için gerekli. Aslında sonuçta aynı politikalarda buluşuyoruz ama, ben uygulamacı olduğum için, “gereksinme”den yola çıkıyorum. Hatırası önünde saygı ile eğildiğim Aykut Göker, politika önerisini, daha gereksinme ortaya çıkmadan yapardı.

Şimdi geleceğe bakalım, bizler de genç değiliz. İleride bu köşede, bayrağı devir alacak olan yeni konuklar görürseniz, şaşırmayın.


Geçen yazımda akıllı nesneler kullanılarak gönencimizin nasıl artırılabileceğine örnekler vermiş ve toplumun bunları istemesi (talep etmesi) gerek, yoksa “durduk yerde kimse bunları size vermez” demiştim.

Yetersiz teknoloji

Arkadaşım Haluk, inşaat mühendisliğinin “büyük yapılar” bölümünden. Tüm meslek yaşamını Frankfurt hava alanı inşaatında çalışarak geçirdi (orada, bu tür yapılar “yaşıyor”, sürekli yapılıyor). Haluk’un çeyrek asır önce aktardığı bir anı:

“Havaalanının dış cephesinde güneşi kesen jaluziler var. Aydınlatma da otomatik, ışık yakmak için düğme yok. Bahar aylarında hava parçalı bulutlu, bulutlar alçak, rüzgâr sert olduğunda, bir güneş görünüyor, havaalanının sekiz bin küsur jaluzisi güneşi kısacak şekilde iniyor, yön değiştiriyor, içerideki ışıklar sönüyor, daha iki dakika dolmadan bir bulut geliyor, jaluziler tekrar açılıyor, ışıklar pırpır ederek yanıyor. Jaluziler açılıp kapanırken çok ses çıkarıyor, ışıklar yanarken pırpır ederek rahatsızlık veriyor, herkes şikayetçi. Üstelik jaluzi aç-kapa nedeniyle pek bir elektrik tasarrufu da olmuyor”.

Kuşkusuz, bu örnekte, kullanılan “teknoloji”lerin yeterli olgunlukta olmaması etkin. Aynı uygulamayı bugün yapacak olsanız, jaluzi yerine, karartma düzeyine elektronik olarak kumanda edilebilen folyo kaplı camlar kullanırsınız, sessiz ve enerji kullanımı düşük olur; aydınlatma için de artık flüoresan ampullerin ışık düzeyini ayarlayan devreler geliştirildi, pırpır etmeden ve yumuşak şekilde gerektiği kadar aydınlık eklersiniz. Teknoloji geliştirme, her uygulama alanında tüm hızı ile devam ediyor. Ama Türkiye buna seyirci. Seyirci olmayıp da katılımcı olmamız için gerekli politikalara ise “bakan” yok.

Teknoloji savaşının yüze vurduğu, yaşantımızda önemli yer tutan bir alan şoförsüz otomobiller. Ertuğrul Özkök’ün geçtiğimiz Pazar yayınlanan bir derlemesini okumanızı öneririm. [1]

Türkiye’de, günümüzde ekonominin lokomotifi, iç pazarda inşaat, dış pazarda otomotiv sektörleri. Her ikisi de “akıllı”lığın en başta uygulanmakta olduğu alanlar. Eğer bu alanlarda “yerli akıllılık” geliştirmek için gerekli politikalar acilen belirlenip hemen uygulanmazsa, “aklı” ithal etmek zorunda kalacağız. Bu da, bu sektörlerin dışa bağımlılığını artıracak, Türk Lirası’nda önü kesilemeyen değer kaybının (her ne kadar güncel tanımı dövizde dalgalanma olsa da) artmasına ve kalıcı olmasına neden olacak.

Akıllı yaşam için, toplumun istemesinin yanı sıra, sistemlerin doğru kurulması; yöneticilerin ve kullanıcıların da kurulan sistemi bozmaması, engellememesi gerekli. Bir binanın doğru kurulmadığı veya doğru işletme değerleri girilmediği için istenen konforu sağlamayan iklimlendirme sistemini pencere açarak, elektrik sobası kullanarak düzeltmeye kalkarsanız, daha beter edebilirsiniz.

Onca para sarf edilerek kurulacak sistemin beklenen konforu veya akıllılığı sağlayacağının denetlenmesi gerek. Bu, yönetmeliklerle sağlanabilir. Herhangi bir bakanlığın veya STK’nın (EMO) bu konuda bir çalışması var mı? İşletme değerlerinin doğru girilmesi gerek. İşletmelerde, bu konuda eğitim almış teknisyen veya mühendis var mı? Haydi o zaman, ne bekliyorsunuz?

Ali Akurgal

[1] Hürriyet 


Ali Akurgal