Bilim ve teknoloji politikaları

Ali Akurgal Y
Bilim ve teknoloji politikaları

Sene 1990. O zamanki adıyla Leningrad’dayız. Gorbaçov’un Rusya’sına telefon santrali teknolojisi satmak üzere görüşmeler yapıyoruz. Teknolojiyi geliştiren yabancı sermayeli bir Türk şirketi, Netaş. Alacak olan Sovyet devleti (o sırada her şey devletin idi). Rakibimiz, Netaş’ın %53üne sâhip olan yabancı sermayedarımız.

Rusların karşısında, küresel bir teknoloji devinin Kanada’da geliştirdiği teknoloji ile; o şirketin Türkiye’deki iştiraki olan Netaş’ın ana sermayedara, “kırsal santral öyle olmaz böyle olur” dercesine rakip olarak geliştirdiği teknoloji yarışıyor. Benim görevim, bizim tasarımımızın üstünlüklerini kullanarak teknoloji savaşını kazandırmak.

Sonuçta Ruslar, Türk teknolojisini satın aldılar. Bizde, muhtarların ahırlarına bile kurulabilen, her türlü olumsuz ortamda çalışan sayısal santral, Kanada’nın nâzik santralinden daha kullanışlı geldi Ruslara. O santralden, Türkiye’de üretilenden daha fazla sayıda üretildi Rusya’da. Hikâyeyi şu saptamayı yapabilmek için anlattım: Ruslar, uzaya giden, orada uzay istasyonu kurabilen bir ulus. Ama iş kırsal santral üretmeye, köylere telefon götürmeye gelince ellerinde teknoloji yok ve dışarıdan alacaklar. Türkiye, uzay çalışmalarına daha başlamamış durumda. Ama Rusya’ya sayısal santral teknolojisi önerebiliyor. Teknolojide ulusal hedefler farklı olabiliyor.


Sputnik

Biraz daha geriye gidelim. Orta okula daha yeni başlamıştım. Babam, Almanya’dan bana bir oyuncak getirmişti. Esnek, yaylı, 1 metre kadar bir sopanın ucunda tenis topu büyüklüğünde bir küre, o küreden de 3-4 tane daha, gene yaylı kısa sopacık çıkıyor, onların ucunda da can eriği kadar toplar. Oyuncağın adı Sputnik … Rusların uzaya yolladıkları ilk uydu olan Sputnik’ten bu şekilde haberim oldu. Aslında ABD’nin de Sputnik’ten haberi, Ruslar başarılarını açıkladıklarında olmuştu. Tam da soğuk savaşın zirve noktasına ulaşmakta olduğu sırada.

Rusların ikinci adımı uzaya, orada can verecek bir köpek, “Layka”yı yollamak olmuştu. Ardından da yörüngeye oturmadan, “uzayda şöyle bir dolaşıp gelen” ilk insan Yuri Gagarin’i yollamışlardı. ABD’de insanlar çıldıracak noktaya gelmişlerdi, “kızıl” Ruslar, tepelerinde cirit atıyorlardı!

Kısa süre sonra, ben ABD’de orta son sınıfı okurken (1961-62), Başkan Kennedy’nin, bir “ulusa sesleniş” konuşmasında, “10 yıl içinde Ay’a gideceğiz” hedefini verdiğini TV’den gözlerimle görüp kulaklarımla işitmiştim.

1972 yılında, daha Türkiye’de TRT haftada iki gün birkaç saat yayın yaparken, evin çatısına 3x8 metre büyüklüğünde bir TV anteni kurmuş, İtalya’da, çok düşük frekansta (54MHz) yayın yapan RAI televizyonunu görüntü karlı da olsa alabilir olmuştum. ABD Ay’a insan indirmiş, olay naklen NASA’ya, oradan tüm ABD’ye, tarihte ilk defa Atlantik ötesine, Avrupa’ya uydu üzerinden aktarılmış, ben de “naklen” seyretmiştim.

Politikalar

Soğuk savaş döneminde Rusların tepelerinde cirit atmaya başlaması karşısında, Başkan Kennedy’nin ortaya koyduğu bir teknolojik hedef, buna ulaşmak için uygulanacak politikalar vardı. Bu politikaları uyguladılar, hedefe ulaştılar. Bizde, TOGG dışında bu düzeyde bir politika bilen varsa sözünü etsin, paylaşalım. Bir TOGG’umuz var bir de Kanal İstanbul’umuz. İkisi de yeni teknoloji içermiyor.

Başta anlattığım “sayısallaşma” hamlesi de, dönemin PTT ARLA Müdürü Dr. Fikret Yücel’in daha ortada bir baskı veya istek yokken geleceği görüp TÜBİTAK’a gelip “bize PCM tasarlar mısınız?” diye sormasıyla başlamıştır. Bu girişim, yukarıdan planlanarak değil aşağıdan gelecekteki ihtiyaç görülerek başlatılmıştır.

Sonuçta bir taraftan PTT ARLA’nın devamı olan Teletaş’ta üretilen ve mevcut analog santralleri sayısallaştıran PCM-30, diğer taraftan Netaş’ın teknolojisini Rusya’ya sattığı kırsal sayısal santral, Türkiye’yi 1992 yılında “70 cente muhtaç” olduğumuz bir dönemde, sayısallaşmada, Fransa’nın ardından ikinci konuma yükseltebilmişti.

Ulusal teknoloji politikalarımızı oluşturmaya sıra gelmedi mi sizce?

Ali Akurgal / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 206. sayısında yayınlanmıştır.

Ali Akurgal