Dijitalleşme, kalkınmanın yolu

Edip Emil Öymen
Dijitalleşme, kalkınmanın yolu

İhracatımız hakkında nihayet “dijital teknoloji ekonomisi” kavramının kullanıldığı bir demeç duyduk: “Verimlilik ekonomisinden vazgeçip, bilgi ekonomisine doğru hareket etmeliyiz. Kilogram başına ekonomilerden bahsetmek yerine, teknoloji-fikir odaklı zihniyete gitmeliyiz” (TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Arif Ergin).

Bunu yapan başarılı ülkelerden İngiltere’deki duruma bakalım: Hükümetin finansal ve hukuksal desteğiyle kurulan Tech City UK adlı kurum, sadece Londra’nın merkezindeki teknoloji-bilişim şirketlerinin 328,223 kişilik istihdam sağladığını açıkladı. Sadece Londra’nın yaptığı ciro 62.4 milyar Sterlin (90 milyar USD). Bu şehir İngiltere GSYH’sinin % 22’sini sağlıyor. 2015 (Q1) döneminde buradaki start-up’lara yatırım 2.3 milyar USD oldu.

Tech City’nin, “İngiltere Sanayiini Dönüştürmek 2016” başlıklı 126 sayfalık ayrıntılı raporu tek satırla özet: 1.56 milyon kişinin çalıştığı 58 bin dijital teknoloji şirketi, 161 milyar Sterlin (232 milyar USD) ciro yaptı. Bu miktar, İngiltere’deki diğer sektörlere göre % 32 daha hızlı bir büyümeyi gösteriyor. İstihdam için de aynı şey: 2010-14 arasında sadece bu sektördeki istihdam artışı % 11’in üstünde. Diğer sektörlere göre 3 kat fazla. (techcity.uk.com)


Çağdaş ekonomiler veri ile hareket ediyor. Veri ise istatistik demek, hesaplama, ölçme, tanımlama demek. Tech City, ileri düzeyde bir bilgi toplumunun veri temelli çalışan bir kurumu olarak dijital teknoloji ekonomisinin makro ve mikro tanımlarını operasyonel düzeyde yapmış. Veriyi tanımlama ve toplama, konunun beyni. Hesaplama ise kalbi.

Benzerini, ülkemizin bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) verilerini toplamaya uğraşan Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) yapıyor. Geçen hafta, BİT sektörünün 83.1 milyar TL büyüklüğe ulaştığını açıkladı. Önceki yıla göre büyüme % 18. Bu konudaki ihracat önceki yıl 1.3 milyar TL, bu yıl 2.2. İhracatın yarısı yazılımdan (1.36 milyar TL). Önceki yıla göre artış % 49.  e-Ticaret sektöründeki % 31 artışın karşılığı 24.7 milyar TL.

Bunlar, ülkemizin küresel pozisyonuna göre övünülecek rakamlar. Geri planda kalan bir başka övünülecek durum ise şu: Şirketlerimiz, verilerini kendine saklamaktan vazgeçerse, kamuoyuna açarsa, saydam olursa, ortaya çıkacak  birikimli (kümülatif) verinin, kamu ve özel sektörde daha fazla anlam kazanacağını nihayet anladı. Her yıl daha fazla sayıda şirket, verisini TÜBİSAD’la paylaşıyor. Bu yılki bilgide 2,979 şirketin “akıl teri” özetlendi.

Kamu sektörü bu verilere sadece “istihdam ve ihracat” diye bakmaya devam mı edecek? Yoksa, bu verileri yenilikçi bir yaklaşımla, “farklı” bir zihniyetle ele almayı düşünmeye başlayacak mı?

Çünkü: “200 üniversite, 60 teknokent, binlerce Ar-Ge merkeziyle Türkiye, 4’üncü Sanayi Devrimi için hazırlanacaksa, öncelikle zihin yapısını 4’üncü düzeye çıkarmak zorunda. Zira bu iş kaynak değil, idrak sorunudur.” (Şeref Oğuz, Sabah, 31.01.16).

TÜBİSAD, ekonominin ancak dijitalleşerek ileriye doğru hamle yapabileceğini hesap-kitapla anlatalı 4 yıl oldu. 2012’de yayınladığı “Atılım İçin Bilişim” raporundan şu bir kaç satır, ne yapılması gerektiğinin formülüydü: “Eğer, BİT’in ekonomideki payı artarsa, toplam ekonomideki üretkenlik de artacak. Çünkü BİT sektöründeki üretkenlik, geleneksel özel sektör üretkenliğinden 4 kat fazla. BİT imalat sanayisinde üretkenlik, geleneksel imalat sanayisi üretkenliğinden 3 kat fazla. BİT hizmet sektöründeki üretkenlik, geleneksel hizmet sektörü üretkenliğinden 5 kat fazla. BİT sektörü sermayesinde % 1’lik artış, kişi başı geliri % 1.6 kadar artırabilir. Oysa, geleneksel sabit sermaye yatırımında % 1’lik artış, ekonomik büyümeyi % 1.3 artırır.”

Edip Emil Öymen

*Bu yazı 06.06.2016 tarihli Dünya gazetesinde yayınlandı


Edip Emil Öymen