Teknoloji transferine hız: Küresel projelerimize hız

Edip Emil Öymen
Teknoloji transferine hız: Küresel projelerimize hız

İleri teknoloji ürünü yaratmak, bunu ihraç ederek ülkeye döviz getirmek, uzun vadede dış ticaret açığını kapatmak. Hayal gibi, ama mümkün. Sessiz sedasız bir proje yapıldı bu konuda: TTH=Teknoloji Transferini Hızlandırma Projesi. Katılanlar: Bilim Sanayi Teknoloji Bakanlığı, TÜBİTAK, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV), yabancı yardımcılar Avrupa Yatırım Fonu (EIF), BpiFrance, ABD’den VentureWell. Bu ilginç grup, AB-TR mali işbirliği çerçevesinde BST Bakanlığı’nın Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında finanse edildi. EIF tarafından yönetildi. TTGV tarafından yürütüldü.

Veriler konuşuyor

Bu işbirliğinden çıkan harika sonuç: Ülkemizde, ileri teknoloji temelli 23 girişime 50 bin euro ile 2.5 milyon euro arasında, toplam 50 milyon euro risk sermayesi fonu sağlandı. Bir startup’ın en ihtiyaç duyduğu şey yenilikçi fikir, evet ama, bunu gerçekleştirecek parası yoksa, fikir kağıt üzerinde kalır.


Durumumuz şudur: Bin firmamızın toplam ihracattaki payı %57.28. Geçen 2016’da bir milyar doların üzerinde ihracat yapan sadece 10 firma var. İhracatçı ilk bin firmanın sadece 174’ünde Ar-Ge merkezi bulunuyor. Bu firmalarda Ar-Ge’nin toplam cirodan aldığı pay %2. Bu “2” çok çok az. Ar-Ge, GSMH’mizin sadece %1.06’sı (2015). 2023 hedefi ise %3. Nihai yıla varmaya beş kaldı!

Kaf Dağına tırmanmak

Bu dağ gibi aşılmazı aşmak için fikir-inovasyon sahibi ile, parayı-piyasayı bir araya getirmek lazım. TTH Projesi’yle tam da bu amaçlandı. 41 tanesi TÜBİTAK tarafından desteklenen 65 Teknoloji Transfer Ofisi’nde “ticarileştirilebilecek çalışmaları olan akademisyenler ve startup’lar” saptandı. Bir de büyük tablo hedef vardı: Acaba şirketin fikri, uluslararası piyasada tutunabilecek, kabul görecek güçte mi? Dışarıda tutunabilirse, büyük hedefimiz, yurt dışına bu şirketin ürün/hizmetini ihraç edebilmek. Bu işlemi de hızla yapmak. Kaybedecek vaktimiz kalmadı.

Projede o kadar güzel projeler var ki, sanki yabancı inovasyon haberlerinden fırlamış gibiler. İsimleri de zaten küresel dile uygun. Bu ismi gören, projenin milliyetini anlamaz.

23 projeden dördü

*Episome: Bu yıl dünyada üretilmeye devam edilen kağıt miktarı siz bunları okurken 510 milyon tona doğru gidiyor. 510’u da geçecek. Bu üretimin atığı, kağıt çamuru, büyük büyük bir çevre kirliliği sorunu. Episome, kağıt çamurundaki selülozu parçalayabilen bakteriyel mikroorganizmaları, hızlandırılmış doğal seleksiyon yöntemi ile çoğaltarak Epicellulyse XT teknolojisi geliştiriyor. Hem, ağır kirliliğe çözüm, hem selülozun parçalanmasıyla ortaya çıkan organik atıkları biyogaz tesislerinde karbon oranı yüksek ham madde olarak kullanma fırsatı. Hem de selülozun parçalanmasından elde edilen türev ürünleri, gübre yapımında kullanma fırsatı.

*GlakoLens: Göz içinde jöle şeklindeki sıvının basıncı artarsa (glokom), en son aşamada ağrı yaptığı için teşhis edilebilir. Ve çok geç. Bu sinsi sorunu daha başlarken teşhis için yeni ölçüm teknikleri var. Ama bunun için ille donanımlı bir doktora gitmek gerek. Glokom bir kere başladıktan sonra sürekli izlenmesi şart. GlakoLens’in yenilikçi çözümü: Kontakt lens içine gömülmüş bir mikrosensörle, sensör okuma teknolojisi geliştirmek. Böylece, yapılacak ölçümler mobil bir uygulamaya aktarılacak: Sürekli denetim yöntemi.

*RS Research: Kanser tedavisi için doğrudan tümörü hedefleyen, sağlıklı hücrelere zarar vermeyen polimer tabanlı ilaç taşıyıcısı bir teknoloji geliştiriyorlar: Sadece kanserli hücrelere odaklı bir tedavi sunmak mümkün olabilecek. Ayrıca ilaç, daha geniş bir zamana yayılarak etki yapacak, bu sayede tedavi seanslarının aralığı açılacak, hastanın gündelik yaşam kalitesi daha az yıpranacak.

*MikroBiyo: Kanda dolaşan kanser hücrelerinin saptanması ve sayımı için az maliyetli ve bağımsız çalışabilen bir çip-üstü-laboratuvar platformu geliştiriyorlar.

Doğru tedavi yönteminin belirlenmesi, tedavi süresinin kısalması, hatalı olabilecek kemoterapiden kaçınmak açısından kanserin erken tanısına, tedavisine, taramasına yarayacak.

Edip Emil Öymen

*Bu yazı 01.12.2017 tarihli Dünya gazetesinde yayınlandı.

Edip Emil Öymen