Yüz tanıma sistemleri nereye gidiyor?

Erdal Musoğlu Y
Yüz tanıma sistemleri nereye gidiyor?

Brüksel havalimanındayım. Aracımın plakasını okuyan ve tüm hareketlerimi izleyen kamera ve bilgi sistemleri artık, uçaklara giriş çıkışlarda, güvenlikten geçerken de kullanılmaya başlanmış. Alan polisinin önünde sırada beklemek yerine otomatik geçiş noktalarından birine gidip, akıllı kimlik kartımı yuvaya sokup kameraya bakıyor ve birkaç saniye içinde kontrolden geçerek bekleme salonuna gidiyorum. Hem inişler hem de kalkışlarda kullanılan sistem gerçekten büyük kolaylık sağlıyor.

Hepimizin tanık olduğu gibi yüz tanıma uygulamaları giderek yaygınlaşıyor. Kimlik doğrulamasından, ‘suçlu’ belirlemeye, müşteri profili çıkarmaktan, hastaların karışmasını önlemeye kadar her alanda karşımıza çıkıyorlar. Sağladıkları kolaylık ve olanaklar kadar yol açtıkları tehlikeler ve tehditler ile de gündemdeler.

Nasıl çalışıyor?


Yüz tanıma sistemleri (Face Recognition Systems) on yıldan fazladır kullanılmakta ama çeşitli teknolojik sınırlamalar ve tanımadaki hata yüksekliği yaygınlaşmalarını önlemekte idi. Son yıllarda ise, akıllı telefonların ve genel olarak bilgisayarların güçlenmeleri bir yandan, yapay zeka ile sinir ağlarına dayalı öğrenen makinalar ve algoritmaların gelişmesi diğer yandan, bu dalı da hızla ön plana çıkardı.

Güncel bir yüz tanıma sistemi yüksek çözünürlükte (HD ya da UHD) sayısal bir görüntüden yola çıkar. Önce yüz algılama (Face Detection) programları çalışarak görüntüdeki insan yüzlerini bulup çerçeveler ve yüzleri ‘normalize’ eder yani görüntüleri olabildiğince tam önden çekilmiş biçime sokar, boyutlandırır ve ışık ile kontrastı ayarlar. Ardından yapay zeka yazılımları devreye girerek, parmak izi benzeri bir Yüz İzi (Faceprint) oluşturur. Bu iz, kaş, göz, burun, ağız, çene, kulak vb nin boyutları ve birbirlerine mesafelerinden oluşan 128 kadar ölçümden oluşur.

Son aşamada ise, yine yapay sinir ağları ile çalışan öğrenen makina yazılımları, belirlenen yüz izini (yani ölçümlerin sonucu oluşan sayıları) veri tabanındaki (bazen yüz milyonları bulan kişinin!) yüz izleri ile karşılaştırıp o yüze en benzeyenini (yüz izi en yakın olanı) bulur. Böylece görüntüdeki bir yüzün sahibinin kimliği, bir saniyenin altında bir sürede ve %99.5 civarında bir doğrulukla belirlenmiş olur. Yüz tanıma sistemlerini yanıltma amacı ile, kameraya fotoğraf gösterme, güneş gözlüğü, tıbbi maske, takma sakal, bıyık kullanma gibi yöntemlere karşı da yepyeni teknolojiler geliştirilmekte. Örneğin kızıl ötesi kameralar ile 3D (üç boyutlu) görüntü alma, termik (ısıl) kameralar kullanarak insanın yaydığı ısı ile görüntü oluşturup gözlük vb. aygıtların etkilerini yok etme gibi. Uygulanmaya başlayan bir diğer yöntem ise yüz derisinin dokusunun analizi (Skin Texture Analysis). Bu yöntemle, tek yumurta ikizlerini bile doğru olarak birbirlerinden ayırmak mümkün oluyor! Tabii bu çeşitli yöntemler bir arada da kullanılabiliyorlar..

Yüz tanıma teknolojilerindeki gelişmeler deyince Apple’ın iPhone X modeline değinmeden olmaz tabii. Firmanın bu yeni model telefonu, kullanıcı tanıma ve elektronik ödemeler için, parmak izi yerine Face ID adını verilen yüz tanımayı kullanıyor. İPhone X bunun için kullanıcının telefona bakmasını istiyor ve onun yüzünü bir kızılötesi (yani görünmez) ışık demeti ile aydınlatıp, yine bir kızılötesi lazer ile yüze tam 30.000 ışık noktası gönderiyor, telefonun kızılötesi kamerası da oluşan 3 boyutlu görütüyü algılayıp özel olarak geliştirilmiş bir yapay zeka ya da sinir ağı motörü (Neural Engine) çipine iletiyor. Böylece kullanıcının kimliği büyük bir doğrulukla anında belirleniyor. Apple’ın bu çok gelişmiş teknolojisinin hızla yaygınlaşması bekleniyor.

Uygulamalar neler?

En başta güvenlik uygulamaları geliyor tabii. Yüz tanıma, bir yandan ulaşım kontrolu (Access Control) amacı ile, iPhone X de olduğu gibi bir cihaza, ya da havalimanlarında olduğu gibi korunması gereken bir mekana ulaşım için kimlik doğrulama sistemlerinde kullanılıyor. Parmak izi, avuç içi, göz dibi tanıması gibi diğer biyometrik alternatiflere göre yüz tanıma daha doğal ve hızlı.

Diğer yandan, yüz tanıma, ‘potansiyel suçluların’ nerede olduklarının belirlenmesi için de yoğun biçimde kullanılıyor ve hızla yaygınlaşıyor. Artık her yerde önümüze çıkan MOBESE türü kameralar ile güvenlik kuvvetleri ve istihbarat servisleri, aranan ya da şüpheli kişileri binlerce kişi arasından anında belirleyebiliyor. Bunun toplumsal güvenliği artırıcı rolü yadsınamaz olsa da bireylerin mahremiyetine son derece olumsuz etkisi olduğu da orta

Özellikle Çin bu, alanda, 400 milyon kamerası ile öncü ve güvenlik sistemlerini, yüz izi veri tabanları 1.4 milyarlık nüfusunun tamamını kapsayacak biçimde hızla yaygınlaştırıyor. Zhengzhou şehrinde polis, ‘şüphelilerin’ yüzlerini 1/10 saniyede tanıyıp kimliği gösteren gözlüklerle donatıldı. Çin’de, insan hakları savunucularının, Uygurların, Tibetlilerin de ‘şüpheli’ sayıldıklarını belirtmeye bile gerek yok tabii...

Sosyal medyada yüz tanıma

Sosyal medya da yüz tanımada öncü tabii. Başta Facebook ve İnstagram, sonra Google+, vc.com ve Microsoft. Bazılarının görüntü veri tabanları, FBI’ın100 milyon kişiyi aşan veri tabanını geride bırakıyor, teknolojileride öyle.. Firmaların bu veritabanları, çoğu kez, kendilerine üye olmayan kişilerin resimlerini de içeriyor. Facebook’un DeepFace uygulaması, kişilerin mahremiyetini ihlal etme nedeniyle, başta AB, birçok ülkede yasaklanmış ve onlarca davaya konu olmuş durumda.

Finans ve ticaret dünyası da yüz tanıyarak kimlik belirleyen sistemlerle yakından ilgili. Finans kuruluşları, müşterilerini otomatik olarak tanıyarak ‘önemli’ olanlara özel ilgi gösteriyor. Büyük mağazalar da, ziyaretçilerin hangi reyonlara gittiklerini izliyor, bireyin kimliği belirlenemese bile, yüzünün analizi ile, cinsiyeti, etnik kökeni, yaşı, hatta yüz ifadesi belirleniyor! Böylece hangi malların kimlerin ilgisini çektiği bilgisi de elde ediliyor. Amazon’un geçenlerde ABD’nin Seattle şehrinde ilk kasiyersiz büyük mağazayı açtığını ve hem müşterileri hem de satın aldıkları her malı görüntü tanıma teknolojileri ile belirlediğini de eklemeyi unutmayalım. Mağazaya girerken Amazon kartınızı okutuyor, alışverişinizi yapıyor ve elinizi kolunuzu sallayarak mağazadan çıkıyorsunuz. Aldıklarınız anında kredi kartınızdan çekiliyor ve döküm cep telefonunuza geliyor.

Bütün bu gelişmeler, George Orwell’in geleceği neredeyse önceden bilen başyapıtı ‘1984’teki ‘Büyük birader sizi gözlüyor!’ ifadesini doğrulayan bir dünyada yaşamaya başladığımızın habercisi. Haa, bir de, bu çok gelişmiş görüntü ve yüz tanıma teknolojilerinin insansı robotlara uygulanacağı günlerin de çok uzak olmadığını akılda tutmak gerek.. Neyse ki, bu tür akıllı robotlar filan bizim ülkemiz için bir tehlike değil. Durumumuzu ve gidişatımızı gördüklerinde nasıl olsa anında kısa devre yapacaklardır!

Erdal Musoğlu / emusoglu@gmail.com

Kaynaklar:
https://medium.com/@ageitgey/machine-learning-is-fun-part-4-modern-face-recognition-with-deep-learning-c3cffc121d78
https://www.kaspersky.com/blog/bad-facial-recognition/12806/

Bu yazı HBT'nin 110. sayısında yayınlanmıştır.

Erdal Musoğlu