Bina değil çöp yığını! 24 yıldır konuşuyoruz, neredeyiz?

Orhan Bursalı
Bina değil çöp yığını! 24 yıldır konuşuyoruz, neredeyiz?

TV’yi erken saatte ilk açtığımda karşıma çıkan bir çöp dağı oldu. Acının büyüğü ülkeyi kaplarken, o gökdelen gibi yığılmış çöplüğün altından herhangi bir kimsenin kurtuluyor olması asla mümkün değil.

Bu çöp yığını nedir? Yıllarını depreme dayanıklı güvenilir binalar yapımına, İstanbul deprem senaryoları hazırlanmasına, yapı stoğunun durumunu saptamaya hazırlamış Prof. Dr. Mustafa Erdik’e sordum yine, her zamanki gibi! Boğaziçi’nden emekli olduktan sonra şu sırada Türkiye Deprem Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi.

Çöp binalar ne?


Diyor ki “Bu manzara çöp yığınına dönüşmüş binaları taşıyan elemanların ve kolonların çok zayıf olduğunu gösteriyor, esneme kabiliyeti yok, dolayısıyla bir çöp yığına halinde kendi üzerine çökmüş her şeyiyle. Yassı kadayıf bile olamamış.”

Bölgede kaç bina çöp yığınına dönüşmüş sayılmalı. 5776’ya yakın bina yıkıldı. Bunlar nasıl yıkıldılar, kaçı yan yattı, kaçı yassı kadayıf oldu, kaçı ağır hasarlı-orta hasarlı hasarsız. Tüm bu istatistikler tutuluyor umarım.

Erdik diyor ki, apartmanlar kurala göre yapılırsa, böyle bir depremde 10 ağır hasarlı, 100 orta hasarlı ve 1000 de hafif hasarlı binalar olur istatistiki olarak. Ama bizde orta hasarlı bina az oluyor veya hiç olmuyor, ya yıkılıyor ya az hasarlı oluyor. Bu yıkılan binalara biz gevşek yapı diyoruz, hiç esnemiyorlar. Şüphesiz bu durum zeminden çok yapının kalitesizliği ile ilgili.

Sanırım Adana’da 14 katlı 3 bloktan iki ayakta, birinin ise çöpe dönüştüğünü görüyoruz. Erdik’e yorumunu soruyorum: Burada deprem bina yapım şartnamesinin üzerinde hareket üretmiş. Binalardan birinde temel bir yanlışlık, bir hata var ve deprem bunu affetmiyor, binayı götürüyor. Binada depreme karşı dayanıklılık için birinci, ikinci üçüncü savunma hatları öngörülür. Bunlardan biri eksikse veya önemli hatalıysa, böyle bir deprem hatayı affetmez.

Esas can kaybını önlemeli

Bölgede hastanelerin durumuna gelince. Malatya’da 3 hastane yıkılmış. İskenderun ve Hatay’da yıkılan hastaneler var. Devlet hastanesi ve özel hastane karışık. Mersin’de yeni şehir hastanesi ikiye bölünmüş.

Deprem mutlaka ayakta kalması gereken hastaneler şüphesiz. Sismik izolasyonlu yapılması bina yapım maliyetini ne kadar artırır?

Yüzde 1-10 arası diyor ve ekliyor: Bizim için önemli olan can kaybının olmaması. Binalar buna göre yapılmalı. Öyle ki vatandaş kurtulmalı, sigortadan alacağı para ile binasını tekrar yapabilmeli. Böyle bir sistem kimseye yük olmaz.

Bu deprem bu büyüklükle İstanbul’da gerçekleşse, nasıl bir manzara ile karşılaşırız?

Erdik: Gaziantep’teki manzara ile karşılaşırız. İstanbul çok büyük bir metropol. Nerede depremlerin çok etkili olacağını biliyoruz, ama hangi binaları yıkacağını bilemiyoruz. Ama büyük hasar yapar. İstanbul’u etkileyecek deprem büyük hasar yapar. Tabii İstanbul’da kırılmaya aday 3 segment var. Teki mi kırılır, ikisi mi, yoksa üçü mü bilmiyoruz. İkisi veya üçü birden kırılırsa, yıkımı çok büyük olur.

Hep aynı terane

1999 Kocaeli depremiyle birlikte ülkemizde önemli bir uyanış oldu. O zamandan beri depremle ve yapıyla ilgili bilimcilerimiz 24 yıla yakın uyarıyor. Deprem planlaması yapılmalı diye.

İstanbul hala plansız. Bazı güçlendirmeler yapılıyor ama bekleyen felaketin boyutları çok büyük. Tabii öncelikle para lazım, ama paradan önce bir ciddi planlama gerekir tüm İstanbul ve çevresi için. Bu planlamanın maliyetleri ve adım adım uygulamaya konması gerek. Erdik diyor ki, iyi yapılmış binalara yeşil deprem sertifikası verilip apartmanlara asılmalı.

Özetlersek: Ülkesini deprem gerçeğine göre planlayamamış, evlerini buna göre yapamamış, yapmasını sağlayamamış bir millet, bir ülke, bir devlet ve bir siyasal yönetim manzarasıyla karşı karşıyayız, yine ve yeniden.

Orhan Bursalı

*Bu yazı, 7 Şubat 2023 tarihli Cumhuriyet, Bilim ve Siyaset köşesinde yayınlanmıştır.


Orhan Bursalı