Bilimin COVID-19 sınavı

Özlem Kayım Yıldız
Bilimin COVID-19 sınavı

İnternet, son yıllarda sağlıkla ilgili bilgileri edinmek için sıkça başvurulan bir platform. Pandemi öncesinde de özellikle kronik hastalıkları olan bireyler olmak üzere birçok insan, sosyal medya ve interneti kullanarak hastalıkları ile ilgili bilgi edinmeye uğraşırlardı.

Ancak, tarihin hiçbir döneminde dünya popülasyonunun bu kadar büyük bir kısmı, tek bir hastalığın bulaş yolları, belirtileri, ölümcüllüğü, aşı ve tedavi geliştirme süreçlerini internet aracılığıyla eşzamanlı olarak izlememişti. Bu dönemde, bilim toplulukları, sağlık örgütleri ve dünyanın her bir yanından binlerce bilim insanı da sosyal medya platformlarını meslektaşları ve halk ile iletişim kurmak için aktif bir biçimde kullandılar. Epidemiyolojik veriler, hastalığın klinik ve radyolojik özellikleri, henüz laboratuvar aşamasındaki ilaçlar ve hayvan çalışmaları süren aşılar gerçek zamanlı olarak tüm dünya ile paylaşıldı.

Bilimsel üretimin ve paylaşımın hızlı olması, edinilen bilgiler doğru olduğu sürece elbette oldukça yararlıdır, ancak hıza feda edilen doğruluk, yanıltıcı sonuçların elde edilmesine ve pandemiyle mücadelede yanlış politikaların belirlenmesine neden olabilir.


Ne yazık ki, COVID-9 pandemisi, ikinci bir pandemiye daha yol açmış gibi görünüyor: bilimsel verilerin yanlış kullanımı ve yayılımı pandemisi. Tıp biliminde son on yıllardaki gelişmeler nedeniyle, COVID-19 pandemisine verilen yanıtın 1918-1920 İspanyol gribine verilenden farklı olması gerektiği düşüncesi ve pandeminin halk sağlığı üzerinde yarattığı tehdit, bilim çevreleri üzerinde yoğun bir baskı yarattı; bu baskının en sakıncalı sonuçlarından biri daha önce görülmemiş bir hızla üretilen ve paylaşılan ‘bilimsel veriler’: ‘hızlı bilim’.

Pandemi, kısa süre içerisinde akademik makalelerin sayısında büyük bir artışa neden oldu. Olağan koşullarda haftalar ya da aylarca süren ‘hakem denetimi’ süreci günlere, saatlere indi. Bilimsel yöntemi kusurlu olan veya açıkça yanlış bilgiler içeren ve sonradan çekilecek olan makalelere de erişim imkânı olması ve bu makalelerin yorumlanarak kitlelerle paylaşılması ‘bilimsel dezenformasyon’ sürecini daha da katmerlendirdi.

Bilginin hızlı ve ‘hakem denetimi boyunduruğu’ altında olmadan yayılması gerektiği düşüncesi ile yazarları tarafından hızla internet ortamına yüklenen, hakem denetiminden geçmemiş, yöntemi kontrol edilmemiş, onaylanmamış makaleler sosyal medyada yaygın olarak paylaşıldı. Bu makaleler içerisinde SARS-CoV- 2’nin HIV ile tuhaf benzerlikler taşıdığı, bir tür yılan gribi olduğu ya da uzaydan kaynaklandığı gibi açıkça yanlış bilgiler içerenler vardı ve bilim çevrelerinden gelen eleştiriler nedeniyle hızla geri çekildiler.

Hızlı bilim ve bilimsel dezenformasyon sürecinin en düşündürücü örnekleri ise geçtiğimiz günlerde yaşandı. Dünyadaki en eski ve en çok saygı gören tıp dergilerinden olan Lancet ve New England Journal of Medicine’de yayınlanan COVID- 19 ile ilgili iki makale literatürden tamamen kaldırıldı.

22 Mayıs’ta Lancet’te yayınlanan ve COVID-19 tedavisinde kullanılan sıtma ilacı hidroksiklorokinin ölüm riskini arttırdığını bildiren makale, tüm dünyadan bilim insanlarının çalışmanın veri tabanını, veri tabanının sahibi Surgisphere Şirketi’ni sorgulamaları, ham verilerin yayınlanmasını istemeleri ve şirketin bağımsız bir kurulun verileri analiz etmesine izin vermemesi üzerine, veri kaynağının doğruluğuna kefil olamayacaklarını söyleyen yazarlarının isteği üzerine geri çekildi.

Bundan kısa bir süre sonra, New England Journal of Medicine’de yayınlanan ve bazı tansiyon ilaçlarının COVID-19 hastalarında hastanede yatış süresince ölüm riskini arttırmadığını bildiren makale de, çalışmanın verilerini doğrulayamadıklarını söyleyen yazarlarının isteği üzerine geri çekildi. Lancet’te yayınlanan hidroksiklorokin çalışması Dünya Sağlık Örgütü’nün ilaçla ilgili çalışmasını askıya almasına neden olmuştu. Bu skandalların tekrarlamaması için nedenlerinin titizlikle irdelenmesi gerekiyor. Makale ile birlikte ham verilerin ve kullanılan analiz yöntemlerinin paylaşılması, yayınlanmadan önce doğruluk açısından verilerin tekrar analiz edilmesi, gerektiğinde uzman istatistikçilerin çalıştırılması alınabilecek önlemlerden bazıları.

Tüm bu kötü örneklere karşın hızlı bilim ve bilimsel dezenformasyon sürecindeki en büyük avuntu, bilimsel yöntemden uzak bir biçimde elde edilmiş sorunlu verileri paylaşanlar olsa da bu yanlış bilgilere hızla tepki gösteren ve düzeltilmelerini sağlayan çok sayıda bilim insanı var. COVID-19 pandemisi, kanıta dayalı tıp ve bilim için büyük bir sınav. Bu sınavın güven kaybına uğramadan geçilmesini sağlayacak olanlar bilim insanlarıdır.

Özlem Kayım Yıldız


*Bu yazı HBT'nin 221. sayısında yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız