Korona… Geldi, ders verdi… Neler dedi?

Özlem Yüzak
Korona… Geldi, ders verdi… Neler dedi?

Zorlu günler ve belli ki sürecek... Ve çıkarılacak hayli ders var... Hiç zaman kaybetmeden... Bir küçücük virüsün 7.5 milyar insanı tehdit eden küresel bir salgına dönüşmesi beklenmiyordu. Daha doğrusu uyarılar yapılmış ama her zaman olduğu gibi kulak ardı edilmişti iktidarlar tarafından. Dünya Sağlık Örgütü’nün ülkelerin hemen hemen hepsinin sağlık sistemlerinin sorunlu ve yetersiz olduğu uyarısı örneğin... Tıpkı küresel ısınma tehdidine karşı kulakların tıkandığı gibi...

Koronavirüsün yol açtığı Covid-19 salgını şunları gösterdi dünyaya ve tabii bize:

- Bilimin önemini: Bilim zaten olması gerektiği gibi tahtına yeniden oturdu. Demek ki bilime güvenmeyi, bilimsel düşünceyi, doğru bilginin peşinden gitmeyi toplumun tüm katmanlarına yaymak zorundayız. Bilim siyasete önderlik etmeli. Ve vatandaşların vazifesi de bu önderliğin bekçiliği olmalı.


- Sosyal devlet odaklı politikaların önemini: İnsanlar ya virüs ya açlık, işsizlik seçeneğinden birini seçmeye zorlanmamalı. Tüm sektörlerde inşaatlar, madenler, liman işçileri, fabrikalar için geçerli. Sağlık ve güvenlik kurallarına uyulması için işverenler sürekli olarak denetlenmeli. Uymayanlara büyük rakamlı ceza kesilmeli.

Koronavirüs günlerinde öncelik, hizmet aldığımız insanların güvenliğini sağlamak olmalı. Evet başta sağlık emekçileri ama diğerleri de. Kimileri eve kapanırken çalışmak, üretmek ya da hizmet etmek zorunda olanlarımız, onların aileleri, çocukları, hepsinin sağlığı... Market çalışanları, hastanelerin temizlik işçileri... Güvenli ulaşımları, koruyucu giysileri, bedensel ve ruhsal sağlıkları, kaygıları...

- Planlamanın önemini: Belki kentleşmeyi yeniden düşünmek.. Köyler bomboş, tarlalar atıl, hayvancılık ithalata bağımlı... Oysa tarıma, gıdaya, kendi kendine yetebilir bir gıda üretim zincirine sahip olmanın önemi bu tür durumlarda ortaya çıkıyor. Bütün dünya aynı sorunla boğuşurken tabii önceliği kendi halklarına verecekler.

Öte yandan tıkış tıkış kentlerde birçok küçük işletme kapalı. Birçok çalışan kapı önünde. Peki, bunlar ne yapacak? Kiraları, geçimleri? Acil bir eylem planı, doğru bir strateji ile bu insanları neden tarıma yönlendirmiyoruz? Çoğu zaten köylerini bırakıp iş, aş, çocuklarına iyi eğitim uğruna büyük kentlere akmış insanlar... Şehirlerde kötü binalarda oturuyor, sağlıksız besleniyorlar... Yaşayabilmek için borçlanıyor, onları ödeyebilmek için her türlü işte çalışmaya razı oluyorlar.

Salgının ne zaman biteceği belli değil ve önümüzdeki günlerde bu kez de gıda tedariki önemli bir sorun olarak karşımıza çıkacak. Sinyalleri şimdiden geliyor.

- Kaynak seferberliğinin önemini: Üretim öncelikleri de planlanabilir. Kaynaklar ona göre yeniden dağıtılabilir. Salgında ihtiyaç duyulan en önemli ürünlerin fabrika bantlarında yapılacak küçük değişikliklerle hızla üretimine geçilebilir. 3D teknolojisinden birçok alanda yararlanılabilir. Bunun için açık sistemler kullanılabilir. Üniversiteler, araştırma merkezleri iş dünyası ile koordineli çalışabilir.

- Yurttaş bilincinin önemini: Sosyal izolasyon virüsle mücadelenin anahtarı. İlk günlerden anlatıldı, söylendi ama çoğunluk tınmadı. Asker uğurlamalar, parklarda, banklarda sohbetler, piknikler.. Kendimizin ve yakınlarımızın, diğerlerinin sağlığı için şarttı. Hâlâ tam olarak yapılmıyor. Bunun yanı sıra; dayanışmaya en fazla ihtiyacımız olan günlerdeyiz. Bu dayanışma yerelde çok daha iyi örgütlenebilir. Yurttaş bilinci öyle pat diye gelişmez, çocuk yaşta başlanmalı... Doğaya saygı, doğru su yönetimi, başkasının hakkını gasp etmeme... Hepsinin temelinde bu yatıyor.

- Eğitimin önemini: Cehaletle, bilgisizlikle mücadelenin önemli bir adımı eğitim ama doğru eğitim. Bilimsel bilginin, sorgulamanın, soru sormanın ve doğru yanıtı aramanın temel ilke olacağı bir eğitim.

- Küresel işbirliğinin önemini: Dünyanın aslında çok küçük olduğunu gösterdi bir minik virüs. Doğru bilgi paylaşımı, şeffaflık, bilimsel araştırmalarda hızlı işbirliği, açık demokrasi, güven artık bundan sonrasının olmazsa olması. Eğer senin durumun iyi, halin vaktin yerinde olsa bile gün geliyor komşunun, işçinin, hizmet aldığın kişinin -ya da bırak yakını, dünyanın bir diğer ucunda herhangi bir kişinin- yaşadığı sıkıntı, hastalığı seni de artık çok yakından ilgilendiriyor. Sömürüye, haksızlığa seyirci kalma. Tepki ver, eyleme geç...

Özlem Yüzak


*Bu yazı 27.03.2020 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı.

Özlem Yüzak

Bilgi işçisi olarak tanımlıyor kendini... 15 yılı aşkın süredir Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘Bilgi Toplumuna Doğru’ adlı köşesinde çağdaş dünyanın anahtarı olan bilgi, bilim ve eğitimin önemi üzerine yazıp duruyor. İnsanın doğa ve insan üzerinde kurduğu iktidardan dehşetli rahatsız; bu yüzden sürdürülebilir kalkınma, toplumsal cinsiyet, iklim değişikliği yine ilgi duyduğu alanlar arasında. “Kıskaçtaki İnsan ve İsyan” adlı bir kitabı bulunuyor.