En popüler sözdebilim: Astroloji

Tevfik Uyar Y
En popüler sözdebilim: Astroloji

Astrolojinin çıkış noktası büyüdür. Astroloji, geleceğin görülebileceğine inanan Sümerlerde kurban edilen hayvanların iç organlarından geleceği görmeye çalışma (haruspicina) geleneğinin gökyüzüne aktarılmasından doğmuştur.

Şüphesiz en popüler sözdebilim astrolojidir. Gazetelerden, dergilerden, TV’den, internetten, her yerden ulaşılır; ilgilenelim ya da ilgilenmeyelim bir şekilde ofisimize, evimize girer, olmadık yerde karşımıza çıkar. Astroloji o kadar yaygındır ki, aksi yönde bir veriyle karşılaşmayan hemen herkes astrolojinin bir gerçekliği olduğuna, bir kısmı da sonundaki -loji ekinden ötürü, bir bilim dalı olduğuna inanır.

“X neden bilim değildir?” ile “X neden bir sözdebilimdir?” soruları aslında birbirinden farklı sorulardır. Bir ‘şeyi’ bilim olmaktan çıkaran nedenlerle onu bir sözdebilim haline getiren nedenlerin önemli bir kısmı birbirinden farklıdır. Çünkü esasında disiplinleri bilim, sözdebilim ve bilim olmayan şeklinde üç kategoriye ayırırız.


Aşağıda astroloji özelinde önce onun neden bir bilim olmadığına (aslında bir inanç disiplini olduğuna) ve daha sonra da neden bir sözdebilim olduğuna değindim. Böylece bilim, sözdebilim ve bilim olmayan kriterleri hakkında da bir hatırlatma yapmış oldum.

Neden bilim değil?

Her şeyden önce astrolojinin temel argümanlarından bazıları yanlışlanamaz argümanlardır. “Venüs güzelliğin ve iyiliğin temsilcisidir”, “Neptün ekonomik konuları temsil eder” gibi argümanlar bilimsel argümanlar olamazlar; zira bu argümanlardan her biri yanlışlanamaz postülalardır.

Elbette yanlışlanabilir önermeler de çıkar astrolojiden. Sözgelimi “Akrepler kincidir… Aslanlar liderdir… Balıklar duygusal…” gibi argümanlar sınanabilir, dolayısıyla da yanlışlanabilirler. Lakin bu defa da “yanlışlamama” çabasının var olduğunu görürüz. Astrolojide yanlış bilgiyi düzeltme, astrolojiyi sürekli güncelleme, bir sınama süreci sonunda birikimli olarak bilineni geliştirme çabası yoktur. Geçmişte de böyle bir çaba olmadığından  bazısı astrolojinin ilk kaynaklarından bu yana var olan bu argümanların ortaya çıkışı ampirik bir araştırmaya değil, anektodal örneklere, dini inanışlara ya da belirsiz otoritelere dayanır.

“Aslanlar lider olur” ya da “Teraziler dengeleyici karakterdedirler” gibi önermelerin çıkış noktası, takımyıldızlarının aslan ve teraziye gösterdiği benzerlik sonucunda isimlendirilmelerinden ötürüdür.

Venüs’ün güzelliğin temsili olması parlaklığıyla, Mars’ın agresyon ve şiddetle ilişkilendirilmesi kızıl rengiyle ilintilidir. Bu çıkarım tarzı, büyü düşüncesinin “benzerlik ilkesine” dayanır ve ceviz yiyince beyne iyi geleceği, vodoo büyüsünün yapılabileceği çünkü bebeğin büyü yapılmak istenen kişiye benzediği inançlarından hiçbir farkı yoktur.

Bu önermeler, sözgelimi, Mars’ın Boğa’da yer aldığı bir zamanda boğaların ve boğa olmayanların ‘şiddet eğilimi’ bakımından mukayese edilmesi ve istatistikî olarak sınanması ile ortaya çıkmamıştır.

Esasında astrolojinin çıkış noktasının da zaten büyü olduğu düşünülürse, bu durum olağan karşılanabilir. Çünkü astroloji, geleceğin görülebileceğine inanan Sümerlerde kurban edilen hayvanların iç organlarından geleceği görmeye çalışma (haruspicina) geleneğinin gökyüzüne aktarılmasından doğmuştur.

Sözdebilim yerinde sayar

Bilim dalları yeni veriler ışığında gelişir ve kendilerini güncellerler. Sözdebilimler ise, güncellenmeleri epey karmaşa yaratacağından ya da görüş ayrılıklarına neden olacağından yerinde saymayı ve eski adetlerine sımsıkı sarılmayı tercih ederler. Örneğin keşfedilen pek çok cüce gezegen astrolojide kendine yer bulmaz. Bazısı Plüton’dan daha yakın ve daha kütleli olsa bile… Veya Dünya’nın presesyon hareketi dolayısıyla burç tarihleri çoktan değişmiş olmasına karşın -ve hatta artık ekliptik üzerinde Yılancı takımyıldızı gibi 13. bir burç daha olmasına rağmen- astrologlar eski on iki burçlu Zodyak kuşağını M.Ö. 7.  Yüzyıldaki tarihleriyle olduğu gibi kullanmaya devam etmektedirler.

Dahası, astroloji ‘bilim olmayan’ inanç sahaları gibi, idealleştirme içerir. 13. Burç, 360 derecelik ekliptik çemberini 30’ar dereceden 12’ye bölen sistemdeki mükemmelliği bozar. Şu meşhur yükselen burçları mesela, doğduğunuz anda ufuktan yükselmekte olan burcun adıdır. Her takımyıldızı ekliptikte eşit alan taramıyor olmalarına karşın, 24 saat 12’ye bölünür ve yükselen hesaplamaları 2 saatlik dilimlerle gerçekleştirilir. Bu idealleştirmenin, kilisenin sırf daha kusursun olduğu düşüncesiyle yörüngeleri çember kabul etmesinden farkı yoktur.

Sözdebilimlerin güncel bilgiyle olan bu tutarsızlığının yanı sıra, diğer alanlardaki bilgimizle de tutarsızlığı mevcuttur. Oysa bir bilim dalının içeriği, diğer bilim dallarının içeriğiyle tutarlıdır. Biyolojik bir bulgunun fizik kanunlarına, fiziksel bir fenomenin kimyasal yasalara aykırı olması imkânsızdır. Dış tutarlılık dediğimiz bu durum, bilimsel bir ağız birliği değil, gerçeğin tek olmasından kaynaklanmaktadır.

Bilim, var olan gerçeği keşfeder. Bu gerçeğin elbette sahip olduğumuz tüm bilimsel bilgi birikimine uygun olması beklenir. Eğer değilse, gerektiğinde revize edilir. Lakin astrolojinin ortaya koyduğu bilgiler ne fizikle, ne psikolojiyle ne de ekonomiyle bir tutarlılık gösterir.

Astrolojide bahsi geçen enerjinin fizikte tanımı yoktur. Bu enerjinin niçin insanın aşk hayatını, kariyerini ya da önümüzdeki hafta yurt dışına çıkıp çıkmayacağını etkileyeceği bilgisi ne biyoloji, ne de psikoloji bilgimizle tutarlıdır. Bu haftaya yönelik ekonomi tahminlerinin iktisat bilimiyle alakası yoktur. Bu açıdan Tibetli rahiplerin havada durduklarına inanmaktan farkı yoktur.

Ayrıca astrologlar birbirlerinden çok farklı yorumlar yaparak içten tutarlılık ilkesine de uymazlar. İki bilim insanı farklı kuramları savunsalar bile fizik yasalarını aynı şekilde yorumladıklarına şahit oluruz. Lakin Mars’ın yükselişi farklı astrologlar tarafından farklı yorumlara neden olabilmektedir.

Neden sözdebilim?

Yukarıda saydığım özellikler hem sözdebilimlerin, hem de bilim olmayanların, başka bir deyişle inanç sahalarının özellikleriydi. Peki onu sözdebilim yapan nedir?

Sözdebilimler de inanç sahalarıdır, lakin bir bilimi taklit ederek onun prestijinden faydalanmaya çalışırlar.

*Pek çok sözdebilimsel tedavi yönteminin tıpı,

*yeni çağ inançlarının kuantum fiziğini,

*simyanın kimyayı model alıp prestijini kullanmaya, bilimsel görünümünden faydalanmaya çalıştığı gibi. Ayrıca bilim olmayan sınıfına giren inanç sahaları uygulayıcıları, alanlarının bilim olduğu iddiasında bulunmazlar. Hatta bilimle açıkça çatışabilir, ‘bilimsel’ olmamakla övünebilirler. Lakin çoğu sözdebilimci öyle değildir.

Sözdebilimlerin bilimsel görünümüne ve bilimsellik iddialarına karşın, bilimsel etiğe uydukları ve bilimsel örgütlenmenin normlarını taşıdıkları söylenemez. Bilimsel topluluğun iletişim ve organizasyon biçimine odaklanan bilim sosyoloğu Robert K. Merton, özerk bir kurum olan bilime ait normları evrenselcilik, komünalizm, örgütlü kuşkuculuk ve çıkar gözetmeme olarak tanımlamıştır.

Bilimin 4 normu, sözdebilimlerde yok

Bu normları kısaca açıklamak gerekirse; evrenselcilik, bilim insanlarının katkılarını din, dil, ırk gibi ayrımlar gözetmeden tüm insanlar için yapmalarını ifade eder. Komünalizm bilim insanlarının çalışmalarını başkalarının da kullanabilmesi için yayımlamalarını içerir. Örgütlü kuşkuculuk bilimsel araştırmaların diğer tüm bilim insanlarının hakemliğine açık olmasını tanımlarken, çıkar gözetmeme ise bilim insanlarının araştırmalarını şahsi çıkar gözetmeden, nesnel olarak gerçekleştirmesini ifade eder.

Bu normlar sözdebilimler için tamamıyla geçerli değildirler. Astrolojiyi ele alırsak, astrologlar çoğunlukla evrenselci değil, yereldirler ve hizmetlerinden faydalanma potansiyeli olan sınırlı bir kitle için bilgi üretirler. Mesela astroloji yorumlarını incelerseniz, plaza çalışanı orta sınıfa hitap ettiği görülür. Bir köylü için astroloji anlamsızdır. Boğa’lara “Bu hafta yurtdışına tatile çıkacaksınız” diyen bir astrolog, belli bir gelir seviyesinin altında olan milyarlara, Giresun’daki bir köylüye ya da mapushanedeki bir mahkûma seslenmemektedir.

Etik sorumlulukları da yok

Astrologlar yöntemlerini ve verilerini tartışmaya açmak istemediklerinden yayımlamazlar. Örgütlü bir kuşkuculuktan ziyade örgütlü bir sessizliği norm edinmiş gibi görünmektedirler ve birbirlerinin çalışmalarını eleştirmelerine pek az rastlanır. Pek çok sözdebilim uygulayıcısı için, uğraşları aynı zamanda bir gelir kaynağıdır, lakin bilim insanları da bir şekilde hayatlarını bilimsel uğraşlarından kazandıklarından çıkar gözetmeme normunun ayırıcı bir ölçüt olduğu net bir biçimde söylenemez.

Son olarak, astrolojide etik sorumluluk da sıkıntılıdır. Bilim insanları, bilimsel araştırmaları sırasında yaptıkları etik ihlallerden sorumlu tutulabilirken, astrologlar için geçerli değildir. Astrolojiye bağlı politik söylemlerle insanları yanlış yönlendirirler, insanlara sağlık uyarılarında bulunurlar, yatırım tavsiyeleri verirler, ırkçılık benzeri bir davranışla insan kaynakları birimlerine burçlar hakkında tavsiye vererek fırsat eşitliğini zedeleyebilirler. Lakin bu davranışlarından sorumlu tutulmaz ve yargılanmazlar. Bilimsel etik sorumlulukla ilgilenmemesi bakımından da, tam bir sözdebilimdir, ‘kadim astroloji’.

Tevfik Uyar / @tevfik_uyar


Tevfik Uyar

İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini İstanbul Kültür Üniversitesi İşletme Yönetimi Anabilimdalı'ndan almıştır. Çalışmaları risk algısı, belirsizlik altında karar verme ve emniyet yönetimi üzerinedir. Açık Bilim'in kurucusu, Yalansavar editörü ve Herkese Bilim Teknoloji Dergisi yayın kurulu üyesi olan Uyar, "Astrolojinin Bilimle İmtihanı", "Safsatalar: Aklın Kırk Haramisi" gibi popüler bilim kitaplarının, “Tek Kişilik Firar”, “Kızıl Sürgün” gibi bilimkurgu eserlerin yazarı, "İrrasyonel", “Yalancılar ve Sahtekarlar Ansiklopedisi”, "Başkalarının Aklı" gibi kitapların çevirmenidir.