Evren’in görmek için göze ihtiyacı yok, kara deliği biliyor

Editör ne diyor?

Kendinizle dışınızdaki dünyayı, mesela evren ile ilişkinizi kıyasladığınız olur mu? Evren içindeki yerimizi veya evrenle ilişkimizi anlamak için kara delikler iyi bir örnek olabilir mi? Mesela bizler kara delikleri göremiyorduk düne kadar, ama “var olduklarını” biliyorduk. Bu şüphesiz olağanüstü bilimsel teorilerin, bilgi birikiminin, dehaların durmak bilmeyen beyin çalışmalarının ürünü. Fakat bilim bununla yetinmiyor, orada varsa görebilmeliyiz, bunu nasıl yapabiliriz diye kafa yoruyor.

Evren’de bütün cisimler, oluşumlar, galaksiler, bulutsular, güneşler aylar hemen hepsi kara deliklerin farkında, onu görmek zorunda değiller. Bütün cisimlerin arasında büyük bir denge, ilişki var. Bazen dengeler bozuluyor, patlamalar, çarpışmalar, birleşmeler, sönmeler, ölümler ve yeni dengeler kuruluyor.

Ama bize hissetmek yetmiyor, görmeliyiz, ancak böylece fotoğrafın bütününü algılayabiliyoruz...


Bilim Yerküre’de bütünsel sistemini kurmuş, büyük bir işbirliği ile 2 yıllık çalışma ile gerçekten bir zafere imza atıyor.

İnsanoğlu, bir kez bilgi üretmenin, bilmenin araştırmanın kapılarını, bilimi kurumsallaştırarak açtıktan sonra, sonu gelmez bir maceraya da atıldı. Gelinen noktaya bakın: 55 milyon ışık yılı uzaklıktaki varlığı hissedilen bir cismi de net tanımlama aşamasına ulaşıldı ve şimdi ötesine geçiliyor. Kara delik deyip geçmeyin, bizim Güneş Sistemi içinde minnacık bir bölge kadar yer tutuyor.

Arkadaşımız Batuhan bu büyük olayın hikayesini, geçmişiyle birlikte iyice derleyip toparladı ve size de okumak düşüyor. Bizim basında okuyamayacağınız bir bakış ve hacimde.

Kara deliğin keşfi, en az 100 yıllık bir öngörünün de doğrulanması demek. Einstein’ın ve diğer bilimcilerin kulaklarını çınlatalım. Einstein, yanlışlanamayan bir adam olarak binlerce kez tarihte yerini alıyor.

Ya bilim yanlışsa? 

Genel kabul gören teorilerin, varsayımların, senaryoların yarattığı büyük bilimsel bilgi yığını, çok önemli bir yönü açısından ya yanlış çıkarsa? Şüphesiz iskambil kağıdından şato gibi bir sürü şey yıkılır. Yıkılır mı? İşte bu olasılığı, biriktirdiklerimize bu açıdan bakan çok temel bir yazıyı Meltem Bilikmen derleyip toparladı. Bu bağlamda yine çok iddialı bir tezi daha size sunuyoruz: İnsanoğlunun varoluş yazgısı ile dinozorların yok oluş yazgısı birbiriyle ilişkili mi? Dinozorlar yok olmasaydı, belki de yeryüzünün kapısı insanoğluna açılmayabilirdi... Öyle mi?

Doğan Kuban Hoca geçen sayıda toplumun parçalanmasına ilişkin yazmıştı. Bu sayıda gökdelen yapma kapasitesine sahip olan toplumun çözülme alametleri gösterdiğini ileri sürüyor ve yaşama şansı en kesin olan, bütünleşmiş bir toplum olduğunu söylüyor.

Prof. Dr. Nebi Sümer, geçen kapak konumuza önemli bir katkı sunuyor: Zekâ, başarı ve doğru kararın garantisi mi? Özetle doğru karar alabilmek için zeki değil, “akıllı” olmak gerektiğine dikkat çekiyor. Ve daha önemli saptamalar. 

Ali Akurgal, cep telefonlarımızın evrimine, ama gelecek açısından bakıyor.

“Anlatılan senin hikâyendir” başlıklı yazıyı kaleme alan Çağlar Kuzlukluoğlu, davranışsal iktisadın günümüzdeki işlevselliğine dikkat çekiyor. 2017 Nobel Ödülü’ne layık görülen Richard Thaler’ı ekonomiyi davranış bilimi ile buluşturarak ekonomiye yeni bir boyut kattığını söylüyor.

Bu hafta beslenme konusunda rezenenin yararlarına göz atıyoruz. Kolik bebeklerde gaz sancısını gidermek için sıklıkla kullanılan rezene aslında bağışıklık sistemini güçlendiren çok sıkı bir antioksidan deposu. Bir diğer önemli yararı da lifli yapısına bağlı olarak bağırsakların çalışmasını düzenliyor olması…

Gülşen Çalış, Endüstri 4.0’ün ancak tüm sosyal boyutları ile beraber düşünüldüğünde başarıya götüreceğini söylüyor. Üniversite içindeki kişiler ile dışarıdaki paydaşlarının Ar-Ge projelerini yürütmesi, projeler geliştirmesi konularında kapsamlı bir işbirliğine girmesi gerektiğine parmak basıyor.

Son günlerin en ilgi çeken olayı antropolojide yaşanıyor. Filipinler’in Luzon Adası’ndaki bir mağarada yeni bir insan türüne ait olduğu sanılan kemik fosillerinin bulunması, insanın evrim tarihine ilişkin yerleşik görüşlerde ciddi hatalar yapıldığını ortaya koyuyor. Yeni insan türü 67.000 yaşında ve hobbit’lerden daha küçük.

Hayvanlar ve bizler

İnsanların hayvanlara uyguladıkları işkenceler bitmiyor. Fillerin dişleri, gergedanların boynuzları vahşice sökülüyor. En büyük hayvan hakları ihlali yasadışı avcılıkta görülüyor. Uluslararası hayvan koruma örgütleri, bu yasadışı avlanmaya son vermek için yeni yollar denemek zorunda. Dünya nüfusunun %36’sının Çin ve Hindistan’da yaşadığını biliyor muydunuz? Grafik-Bilgi’de hangi anakaranın, hangi ülkelerin daha kalabalık olduğunu göreceksiniz.

Erhan Karaesmen bu haftaki yazısında mühendislik ve tatbiki bilim dünyasından sanat-kültür dünyasına geçiş yapmış ünlüleri yazmış. Ülkemiz bu açıdan hiç de yoksul sayılmaz. Örneğin Tahir Aydoğdu, Erkan Oğur, Mehmet Suavi Saygan….

Tanol Türkoğlu, Dijital Kültürde Assange’ın dramına değiniyor. Assange’ın gözaltına alınması yeni tartışmalara kapı araladı: ABD gerçekten tüm acısını Assange’dan çıkartacak mı? Wikileaks’in bir medya kuruluşu, yaptıklarının da yeni medya gazeteciliği olmadığı görüşü kabul görecek mi? Soruların yanıtları gösteriyor ki “Güneş’in altında yeni bir şey yok”.

HBT geleceği yazıyor. Bilim gerçek güç. Ürettiği bilginin büyüklüğü dünyayı değiştiriyor.

HBT’yi okuyalım, yayalım...