Hiçbiriniz “saf Homo sapiens” değilsiniz, kimlerden ne miraslar aldınız neler…

Editör ne diyor?

Bilim eğlenceli bir şey, her hafta binlerce araştırmadan en ilginç, en süzme haberler, yenilikler önümüze gelince, pek çoğunu heyecanla okuyoruz, üzerinde tartışıyoruz, gülüyoruz, eğleniyoruz, okur acaba ne diyecek diye de sayfaya koyuyoruz. HBT’yi her hafta hazırlamak, matbaaya göndermek, ertesi gün sabah da elimize alıp ürettiğimiz dergiyi –tabii ki kendimizi– eleştirmek keyifli oluyor.

Bu kapak konumuz da öyle öyle oldu.

Kelimiz, depresyonumuz, güneş lekeleri, alerjilerimiz, sigara içme eğilimimiz ve benzeri bir dizi biyolojik ve genetik özelliğimizin kaynağı, soyunu kuruttuğumuz veya kendilerinden sonraki dünyaya alışamadan yok olan Neandertal türünden aldığımızı gösteriyor araştırmalar. Ama yine bir kel kafa gördüğünüzde "Vay, Neandertal'den geçmiş!" demeseniz iyi olur!


Bu türün genetik kalıtımı elimizde. İki genetik kalıtımı dizileyip karşılaştırıldığında, bazı özelliklerin Neandertaller'den geçtiği görülüyor. Bu durum aslında bu tür ile Homo sapiens’in çiftleştiklerinin de kanıtı.

Her neyse, eğlenceli bir yazı okuyacaksınız ve biyolojik olarak türlerin birbiriyle nasıl etkileştiklerini ve ortak gen havuzundan alışveriş içinde olduklarını düşüneceksiniz. Biliyorsunuz daha neler var neler, bir dizi canlıdan alıp kendimize uydurarak kullandığımız... Ve uzun yaşamanın genleri...

Koşun dış fırçalamaya! 

Geçen haftanın heyecanlı bilim haberi buydu. İç sayfalarımıza taşıdık. Reyhan Oksay toparladı. Öyle ki, İngiltere’de  bir bilim dergisi “Bunu okuduktan sonra bir daha diş fırçalamayı ihmal etmeyeceksiniz” başlığı ile kapaktan duyurdu! Haberde dişeti hastalıklarına yol açan bakterilerin Alzheimer’a yol açabileceği iddia ediliyordu. Araştırma fareler üzerinde yürütülmüştü. Alzheimer’dan yaşamını yitirmiş hastaların beyinlerinde bol miktarda söz konusu bakteri bulunmuştu.

Fakat iyi ki ihtiyatı elden bırakmayan bilimciler var: Alzheimer hastalığının altında bu kadar basit bir nedenin bulunuyor olmasının gerçekçi görünmediğine dikkat çekiyorlar. Dünyada yaklaşık 50 milyon kişiyi etkileyen Alzheimer’a neyin yol açtığını araştırmak için bugün müthiş bir çaba harcanıyor. Geçen haftalarda Alzheimer’dan herpes (uçuk) virüsünün de sorumlu olabileceği ileri sürülüyordu. Geçen günlerde yeni bir tetikçi daha bulundu: Yüksek tansiyon. Bütün bu bulgular neyi gösteriyor? Öncelikle Alzheimer’ın bir beyin enflamasyonu olduğunu. İkincisi, sanık sandalyesinde bu kadar fazla zanlının oturtulduğu bir davada, gerçek suçlunun bulunmasının an meselesi olduğunu.

İnşallah yukarıdaki zanlılardan biridir ve bizleri fazla uğraştırmaz!

Galaksimize çarptı 

Evet Samanyolu galaksimize bir küçük galaksinin çarptığını 8 milyar yıl sonra öğreniyoruz. Bu olayın güneş sistemini etkileyip etkilemediğini bilmiyoruz, olay epeye uzakta gerçekleşti. 4,54 milyar yıl yaşındaki dünyamız da henüz “doğmamıştı”. Şimdi kalkıp, Güneş sistemimiz ve yerküre bu sayede doğdu gibi bir fantastik ukalalık yapmaya hiç niyetimiz yok!

Doğan Kuban

Doğan Kuban, yine geçmişe bakarken “Yenilikçi padişahlar öldürüldü” saptamasını yaparak, uygarlık yarışında neden geri kaldığımızı düşünürken, bugün ne yapmamız gerektiğini gündeme taşıyor. Ali Akurgal, yine Türkiye’nin dijitalleşmede ne yapması gerektiğini hayati bir konuyu ele alarak yazarken, Tanol Türkoğlu internetin eskinin tek yönlü interneti olmadığını ve sağladığı yeni olanakları gündeme getiriyor.  Mustafa Çetiner, yapay zekâ doktorların pabucunu dama atacak mı, diye soruyor.

Her ay düzenlediğimiz HBT Konferans dizisinde geçen hafta “Bilim ne işe yarar, bilim dünyayı kurtarır mı?” konusu vardı. Türker Kılıç, Cem Say ve Tevfik Uyar’ın konuştuğu, Orhan Bursalı’nın sunduğu konferans üzerine bir özet bilgiyi Batuhan toparladı.

Durun yemeğe saldırmayın!

“Durun, stres ve sıkıntılı olduğunuzda kendinizi yemeğe vurmayın, şeker eroin etkisi gibi”, sanıyoruz bu konu çoğunuzu ilgilendirecek!

Ama en önem verdiğimiz konu, Tayfun Güldür’ün “Bilim iletişimi: Bilim gibi zor konuları halka nasıl anlatırız?” Güldür bu konunun uzmanlığını yaptı ve yazdı. Bu yazı herkese lazım! “Anılar aslında bir yanılsama” köşemiz, Kadircan Keskinbora’nın Sokrates’in ölümü üzerine ilginç yazısının ikinci bölümü, Elif Arslan’ın yabancı dil bilmenin dünyayı izleyebilmek için zorunluluğu yazısı, Öykü Ezgi Yıldız’ın “Markaların sosyal medya stratejilerinde kullanıcının rolü” yazısı…

Dolu bir dergi, her haftaki olduğu gibi. Türkiye içinde başka bir gezegende gibiyiz! Bu nedenle her hafta bir kez dünyanızı değiştirin istiyoruz.

Her Cuma, kendinize bir iyilik yapın, bununla yetinmeyin ve çevrenize de birçok iyilik yapın...

Dostlukla kalın.