Narsist liderler…

Editör ne diyor?

Narsistik liderler çağında yaşıyoruz. Dünyanın dört bir yanında narsistik liderlerin yükselişine ve çöküşüne tanık oluyoruz. Narsistler kendilerini herkesten üstün görme eğilimindedir; hatta yasa ve kurallardan muaf olduklarını düşünürler; takipçilerinin saygı ve hayranlığına sürekli ihtiyaç duyarlar. İşin ilginci insanların da aslında narsistlik özellikler taşıyan insanları lider olarak seçme eğilimde olması. Ancak gerçekten narsistler başırılı liderler mi? Narsistler ilk başlarda başarılı bir lider olabilecekleri doğrultusunda olumlu bir izlenim uyandırsa da, araştırmalar uzun vadede aslında hiç de iyi bir yönetici olmadıklarını ortaya koyuyor. Karizmaları iktidarlarını korumaya yetmiyor... Reyhan Oksay derledi.

HIV aşısını hâlâ niçin bulamadık?

HIV aşısı için çalışmalar bundan tam 40 yıl önce başladı. Ne var ki AIDS’e yol açan HIV virüsünün yapısı ve çok sık mutasyon geçirmesi gibi (tek bir insanda bile) biyolojik etmenler başta olmak üzere, çok sayıda sorun aşının bugüne dek geliştirilmesini engelledi. Ancak 40 yıl boyunca kesintisiz olarak sürdürülen aşı çalışmaları yakında meyvesini vermek üzere. Araştırmacılar bugün tünelin ucunda ışığın görüldüğünü söylüyor.


Sıtma, dünya çapında her yıl 200 milyondan fazla insanı hasta ediyor. En az 400.000 kişiyi ise öldürüyor. Bunlar korkunç rakamlar. Vakaların büyük çoğunluğu Sahra altı Afrika’da yaşanıyor ve bu hastalıktan en çok da çocuklar etkileniyor. Sıtma konusunda 37 yıldır geliştirilen bir aşı var. Ve büyük olasılıkla sona doğru yaklaşıldı. Peki sıtma tarihe karışacak mı? Engeller nedir? Batuhan Sarıcan derledi.

Delta varyantı korkutucu. Ve ülkeler 3. Doz yolunda. Aşılama hızının düşük olduğu ülkeler ise büyük risk altında. Son araştırmalar Pfizer ve Moderna aşılarının koruyuculuğunun yıllarca sürebileceğini gösteriyor.

Yazın en büyük kabusu: Yüksek nem

Sıcaklar bastırdı. Herkes yapış yapış. Yüksek sıcaklara bir de yüksek nem eklendi mi vay halimize.. Kötü haber; küresel ısınma ile bu durum daha da artacak. İyi haber; insan bedeni 9 gün içinde yeni duruma uyum sağlayabiliyor. Ama nasıl?

Lale Akarun yazıyor: “Türkiye’de 207 üniversite var; 74 Vakıf Üniversitesi; 133 kamu üniversitesi. Büyük bir çeşitlilik. Böyle sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Türkiye’de aslında tek bir üniversite var. Ankara’da YÖK üniversitesi; her ilde de kampüsleri var. Üniversitenin bütçesine, kadrosuna, akademik programlarına karar verdiği gibi, her birinin hangi alanda araştırma yapacağına da karar veriyor.”

Ve, Bu mümkün mü? Öğretim üyelerine “şu alanda araştırma yapın, bu alanda yapmayın denilebilir mi?’ diye soruyor. Konu son derece önemli.

Doğan Kuban hoca ‘İnsan’ın, mutlu olmak için birikimi de var’ diyor: “Geleceğin yolunu açmak, kanımca cahillere merak aşılamaktan geçiyor. Sora sora belki bir yere ulaşabiliriz. Önce kendinizi sorgulayın, sonra toplumu, sonra dünyayı, sonra ağırlıklı olarak yakın geleceği. Sizi bu güne getiren geçmişe kızmayın...”.

Ali Akurgal çok önemli bir konuyu gündeme getiriyor: “Kod yazmak iyi güzel de, herkes Linux’cu. Neredeyse, Linux olmazsa tuvalete gidemeyecekler. Eğer geleceğin kolaylıklar getiren yaşam tarzı, “IoT” (Internet of Things / Nesnelerin İnterneti) üzerine kurulu olacaksa.. biz bunları özgün donanım üzerine, gömülü yazılımını kendimiz yazarak yapamıyorsak, gene uzak doğuya mahkûm olacağız. Buradan üniversitelerimize seslenmek gerek: lütfen işletim sistemine gerek duymayan gömülü yazılım geliştirmeyi teşvik edin.”

Yeni bir hayat nasıl tasarlanır?

Tabii sentetik biyoloji sayesinde..

Sentetik biyoloji (SynBio), “insan yararı için” mühendislik çalışmalarına işaret eden bir bilim dalı. Gıdayı üretme şeklimizden hastalıkları nasıl tespit edip tedavi ettiğimize kadar toplumun birçok yönünü yeniden şekillendirme potansiyeline sahip. Hal böyle olunca da hızla gelişen bir bilim ve teknoloji alanı olarak dikkat çekiyor. Öyle ki 2026 yılına kadar SynBio pazarının küresel gelirinin %21,9’luk bir yıllık büyüme oranı (CAGR) ile 34.5 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Peki neler oluyor?

Tehlikeli virüsler dışarıya sızabilir!

Biyo-güvenlik açığı korkutuyor! Dünyanın dört bir yanında biyogüvenlik düzeyi 4 (BSL4) olan 59 laboratuvar, en ölümcül patojenleri depoluyor. İlaç araştırmaları ve gelecekteki pandemilerden korunmak için bu merkezler olmazsa olmaz. Ancak güvenlik açısından yalnızca dörtte biri yüksek puanlara sahip. Peki Türkiye’de?

Kahve sever misiniz? Yanıtınız evetse şanslısınız. Parkinson, melanoma ve prostat kanserine yakalanma riskinizi azalıyor. Kahvenin sanılanın aksine o kadar yararları var ki.. Bilim ve Beslenme’de.. Sevda Deniz Karali derledi.

Bahçeşehir Üniversitesi’nden Fırat Kara özelleştirme üzerine yazdı; tarihi tanımı, ekonomiye ve verimliliğe etkisi..

Kültür Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nihal Sarıer mRNA aşılarına ilişkin yazdı.

Egzersiz ile beyin arasındaki ilişki sanılandan çok daha yakın. Biz de yine bir yazı serisini bu konuya ayırdık. İlk yazı bu hafta: Pineklemenin bedeli çok ağır.

Meraklı Çocuk’ta kaşlar var. Kaşlarımız göründüğünden çok daha fazlasını anlatır. Mercan Bursalı derledi. Saçlarınız eski haline geri dönebilir, ilginç bir haber...

Sahne 3: Marmara’dan uzak durun

“Marmara Denizi’nde yıllardır söylediğimiz kirlenme olgusu yetkililerce pek dikkate alınmadı, ne yazdık ne söylediysek olmadı ama bu sefer bizim yapamadığımızı doğa yaptı. Suyun üstü ve içi her taraf salya, her taraf sapsarı her taraf çamur rengine gelince bu sefer kirlenmenin önemi ve ciddiyeti anlaşıldı. Kurullar, toplantılar projeler hava da uçuşmaya başladı” Bayram Öztürk’ün değerlendirmesi.. Marmara’dan uzak durun, diyor.

130.000 yıllık yeni bulunan fosiller arkaik ve Neandertal özelliklerinin karışımını taşıyor, yeni bir insan, evrim kronolojisinde yerini alıyor Dinozorlar kuzey kutbunda bile yaşamışlar... Yerli halkların beslenme biçimi çevreye zarar vermiyor... Karbondioksit stratosferi inceltiyor... En küçük yabandomuzun soyu kurtarıldı.. 8 metrelik 24 tonluk dev gergedan keşfedildi... Araştırma Gündemi’nde Nilgün Özbaşaran Dede hazırladı.

Hayvanların kalp atışlarından yola çıkarak duyguları tespit edilebiliyor. Avustralya’da 150 yıl önce yok olduğu düşünülen fare türü yeniden ortaya çıktı. Murat Altaş’ın hazırladığı Hayvanlar Dünyası’nda...

Pek çok şeyin girdiği evlere HBT haydi haydi girmeli.. Ailenin her ferdine yönelik bir yazı haber mutlaka bulacaksınız. HBT akıl ve bilimin yol göstericiliği ile yayımlanıyor. Atatürk ilke koydu, biz uyguluyoruz.

Gelecek Perşembe yeniden buluşmak dileğiyle, bilimde ve sevgiyle kalın...