Zihinsel dayanıklılık, güç ve esneklik: Novak Djokovic

Editör ne diyor?

Bu sayıda, zihinsel dayanıklılık ve kontrol ile başarı, belki her türlü başarı arasındaki ilişkiyi, ünlü bir raket örneğinde inceleyen bir makaleyi kapak yapıyoruz.

Sırp raket Novak Djokovic, geçen ay Roland Garros (Fransa Açık) finalinde erkeklerde 4 numaralı seribaşı Norveçli Casper Ruud’u mağlup ederek “en fazla Grand Slam kazanan tenisçi” unvanını, bir başka yaşayan efsane İspanyol raket Rafael Nadal’ın elinden aldı. Djokovic, geriye düştüğü, kötü oynadığı veya çok büyük zorluklarla karşılaştığı zamanlarda bile yenilmesi zor bir isim olarak karşımıza çıkıyor. Peki ama onu farklı kılan, daha doğrusu bu olağanüstü başarısını mümkün kılan ne?

Teniste bir kez bile olsa “Grand Slam” kazanmak, her tenisçinin hayalini kurduğu ve buna ulaşmak için canla başla çalıştığı büyük bir başarıdır. Bunu 23 kez başarmak ise bambaşka bir seviyeye işaret eder ve bunun nedenini de merak ettirir.


Biz de buradan yola çıkarak bu hafta kapağa sporda başarının sırrının peşine düştük. Sporun birçok alanında dünya başarılarımız ne yazık ki pek fazla değil. Konu hem spor camiası açısından önemli hem de spor dışı her alanda başarılı olmak isteyen herkesin çıkaracağı dersler olduğunu düşünüyoruz. Batuhan Sarıcan hazırladı.

Bilimsel başarı

Başarı dediğimiz gibi her alanda önemli. Hazır konu açılmışken biraz da akademik dünyaya gözleri çevirelim. Denizli’nin küçük bir kasabası olan Bekilli de yetişerek dünyanın kendi alanında en önemli bilim insanlarından biri haline gelen Prof. Dr. Yusuf Altıntaş halen Kanada Vancouver’da British Columbia University’de öğretim üyesi. Kendi kurduğu laboratuvarlarında katma değerli sanayi üretiminin itici gücü olan 5 eksenli CNC tezgahlarının gelişimi üzerine araştırmalar yapıyor, öğrenciler yetiştiriyor.

Altıntaş, Herkese Bilim Teknoloji dergisi için bir yazı kaleme aldı. “Türkiye’nin sadece yönetiminde değil, akademik kültüründe de reformlar yapması elzem. Bir ülkede üniversiteler bilgisiz diplomalı mezunlar üretiyorsa, o ülkenin geleceği karanlıktır, fakirliktir. Sömürüye açık dışa bağımlı ucuz işçi depoluğudur.

Akademik kültürün ve kalite kontrolün zayıf olduğu ülkelerde ve üniversitelerde sistemi dejenere eden “akademisyenler” ortaya çıkar’” diyor akademik makalelerin kalitesi ve atıf sayıları ile ilişkinin irdelendiği yazısında.

Temel mesele

Ali Akurgal ekonomik krizin üretim ayağını, özellikle katma değerli üretime geçemememizi gündeme getirerek ne yapacağız şimdi diye soruyor. Tabii önerileri de var.

Dünyada temel mesele: Yiyen ve bakan. Doğan Kuban hoca 2016 tarihli yazısında aydınları ve sorumluluklarını anlatmış. “Türkiye çağdaş dünya konusunda yeni uyananlar ve uyandıklarını sananlar, 10-15 yıl kendilerini aldatıp yeniden uyandıklarında, son 10 yılda Türkiye’nin özgür bir demokratik yasaya tümüyle sırtını dönmüş bir ülkeye dönüştüğünün farkına vardı. O zaman liberalizm ve özgürlüğün soyut bir şey olmadığını ve despotizmin sade askerlere özgü bir davranış olmadığını, geç de olsa herhalde anladılar...” demiş.

Büyük İskender'in çocukları

Büyük İskender 32 yaşında yaşamına veda ettiğinde ardında büyük bir imparatorluk bıraktı. Peki, ölümünün ardından bu koca imparatorluğu yönetebilecek çocukları var mıydı? Rita Urgan derledi. Araştırma gündeminde birbirinden ilginç konular yine Nilgün Özbaşaran Dede imzasıyla…

Bilim dünyasından 4 yıldız kaydı. Geçtiğimiz günlerde dört büyük bilim insanını kaybettik. Çalışmaları, mühendislikten uzay bilimlerine, paleoantropolojiden malzeme bilimlerine kadar bilimin pek çok alanına yön verdi, çığır açtı ve kitlelere bilim merakı aşıladı. Bilim tarihine isimlerini altın harflerle yazdıran bu dört isme ve çalışmalarına yer veriyoruz.

Ekosistemler hızla çöküşe doğru gidiyor: Nature’da yayımlanan kapsamlı bir çalışmaya göre, Amazon yağmur ormanlarının kaybı veya Grönland buz tabakasının çökmesi gibi “devrilme noktaları”nın beşte biri sadece 15 yıl içinde gerçekleşebilir.

Ülkenin tapusu: Lozan

Lozan, iki savaşın masada hesaplaşmasıydı. İlki Birinci Dünya Savaşı’nda mağlup olan Osmanlı’nın; diğeri Kurtuluş Savaşı’nı kazanan Türk devletinin… Bir yanımızla zayıf diğer yanımızla güçlüydük. Ulaşılmak istenen hedef ise açıktı: Bağımsızlığı ve egemenliği sağlamak. Ahmet Yavuz’un önemli bir yazısı.

Kaplumbağa embriyoları kendi cinsiyetlerini seçebiliyor: Hayvanların nasıl, ne zaman ve neden erkek veya dişi olarak geliştiği, hayal ettiğimizden çok daha karmaşık... Hayvanlar Dünyası’nda.

25 yıllık bilinç bahsi sona erdi: Felsefeci 1, sinir bilimci 0. 1998 yılında nörobilimci Christof Koch, beyin hücrelerinin bilinci nasıl ürettiğine ilişkin mekanizmanın 2023 yılına kadar keşfedileceği konusunda filozof David Chalmers ile bahse tutuşmuştu. Beynin bilinci nasıl ürettiği konusu hala açıklığa kavuşmadığı için bahsi kaybeden Koch oldu; şimdilik! Balonda 5 hafta’yı Ergun Akleman’in çizgileriyle bulacaksınız.

Teknoloji uykuyu kökünden değiştiriyor

Uyku izleme aygıtlarından uyanık kalmayı sağlayan ilaçlara, 21. yüzyıl uyku düzenimizde köklü değişiklikler yaratan yeni teknolojilerin akınına uğradı.

Yapay Öğrenme yoluyla deprem tespiti mümkün mü? Yapay Öğrenme tekniklerinin sismoloji problemlerine uygun yaklaşımlar kullanılarak uygulanması, farklı disiplinlerde gözlenmiş türden büyük atılımların deprem ile ilgili araştırmalarda da gerçekleşme potansiyelini taşıyor. Kültür Üniversitesi’nden Birsen Can yazdı.

Aşırı iyot alımı tiroid bezi sorunlarına yol açabilir. Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Doç. Dr. Sema Tülay Köz kaleme aldı.

Peynirin gizli yaşamı: İlginç bir ekolojik yaşam alanı. İnsanlar en az 7000 yıldır peynir üretiyor olsalar da, tadına doyamadığımız bu karmaşık ekosistemin iç yüzü ancak yeni yeni anlaşılıyor. Bilim ve Beslenme’de.

Gürültülü bir odadasınız. Peki beyniniz sohbete nasıl odaklanıyor? Su ateşi nasıl söndürür? Meraklı Çocuk sordu Mercan Bursalı yanıtladı. Bir soru daha: Mikropları böcekler gibi ayağımızla ezebilir miyiz? Meraklının Köşesi’nde...

***

Bir yandan yaz sıcakları bir yandan siyasi, toplumsal yılgınlık. Ali Akurgal “HBT gibi dergilerin yaygınlaşması, sayıca çoğalması, okunur olması görünen tek çıkış yolu” saptamasını yapıyor.

Dergimiz bu zorlu günleri sizlerin desteği ile aşacak. Biliyoruz. Okumanız ve okutmanız dileğiyle...