Tüp bebek teknolojileri

Öne Çıkanlar Sağlık
Tüp bebek teknolojileri

Tüm insanların yüzde 10’unu etkileyen çocuk sahibi olamama problemi, son 30 yılda baş döndürücü bir hızla gelişen tüp bebek teknolojileri sayesinde oldukça başarılı tedavi alternatiflerine kavuştu. Her ne kadar etik tartışmalar teknolojiyi yavaşlatsa da başarılı sonuçlarla artan talep, etik anlayış ve kanunların da değişmesini sağlayacaktır.

Tüp bebek merkezleri teknoloji üssü oldu

Aslında yüksek çözünürlüklü ultrasonografilerin gelişimi, erkek ve kadından gamet toplamak için özel iğne ve ameliyat tekniklerinin gelişimi, oosit, sperm gibi gametlerle, embriyoları laboratuvar ortamında vücut ile eş sıcaklık, oksijen ve karbondioksit seviyesinde tutabilen enkübatörler, laboratuvara giren havadan tozu, hatta mikropları temizleyen havalandırma ve HEPA filtre sistemleri, 6000 büyütmeli mikroskoplar, yumurta duvarını delmek veya embriyolardan hücre biyopsisi yapmak için kullanılan lazer sistemleri, 24 saat embriyo gelişimini takip eden mikrokameralar, içerideki havadan serbest uçucu kokuları temizleyebilen karbon filtreleri, laboratuvar hava akımını dışarıdan içeri hava girmeyecek şekilde tutan pozitif basınç sistemleri, hava akımının dairesel değil yatay akımını sağlayıp yerden yukarı toz kalkmasını engelleyen sistemler, -196 derecede gamet, embriyo dondurma odaları ve saklama tankları, nano teknoloji toksik olmayan boya ve koruyucu filmlerle kaplanmış masa, yer ve duvarlar, enkübatörlerin ve ortamın kontrolünü sağlayıp değişim durumlarında cebinize uyarı mesajı gönderen otomatize sistemler ile her tüp bebek merkezi iyi tasarlanmış, düzenli kontrol edilen bir teknoloji üssüdür.


Kadere razı olmamak bilim insanının temel özelliğidir. Güncel çaresizliklere boyun eğmeyip kader sanılan sonuçların üstesinden gelmek; işte bunun en canlı örneğidir tüp bebek teknolojileri. Kanser olan, üremek için kendine eş bulamayıp yaşı ilerleyen, yumurtalıkları farklı hastalıklar nedeniyle alınması gereken bireyler için kadınlarda yumurta dondurma erkeklerde ise sperm dondurma teknolojileri gelişti.

Sıvı nitrojen ve vitrifikasyon (camlaştırma) yöntemi ile dondurma artık insan embriyosundan sonra gametlere de uygulanabilir hale geldi. Tedavi öncesi tüp bebek işlemleri ile genetik kodlarınızı saklayan hücreleriniz veya eşiniz varsa oluşturulacak embriyolar, teorik olarak sonsuza kadar saklanabilir.

Embriyoda gelişen hastalıklar saptanabiliyor

Halen gelişmeye devam eden bir başka alan ise embriyolar üzerinde yapılan genetik taramalar. Temel dogmalarımızdan biri hayat ile bağdaşan küçük problemleri olan veya genetik olarak normal olan embriyonun “güçlünün” hayatta kalıp doğabildiği yönünde. Bu dogma kısmen doğru olmakla birlikte zihinsel ve fiziksel birçok problemi olan çocukların da doğduğu ve bunların birçoğunun aslında genlerle ilişkisinin olup, önceden saptanabileceği gerçeğidir.

Dahası, ailenizde kalıcı problemlere yol açan, bir iki nesilde bir hastalıklı bireylerin doğmasına yol açan tek gen hastalıkları, mutlaka hastalığa neden olan baskın geçişli genetik problemler, ailesel meme, rahim ve kalın bağırsak kanserine yol açan BRCA, HNPCC gen bölgelerindeki değişiklikler aslında embriyo daha laboratuvar ortamında iken test edilip hastalıklı olanlar ayrılıp sağlıklı olanlar saklanabilmektedir.

Önceden floresan in situ hibridizasyon ve polimeraz zincir reaksiyonu kullanılarak bilinen mutasyon bölgelerini tarayabilen bu testler, tüm gen sekanslama yöntemi sayesinde, ailede olmayıp test edilen embriyoda yeni gelişen hastalık alanlarını da saptayabilme potansiyeline sahip olmuştur.

10 yıl içinde genetik kimliklerimiz olacak!

Hastalıkların genetik ile ilişkisi netleştikçe obezite, yüksek tansiyon, kalp damar tıkanıklıkları gibi kronik hastalıklara genetik yatkınlığı olan kişiler saptanabilecek önümüzdeki on yılda herkesin bir genetik kimliği çıkarılacaktır.

Bu sayede üremek için seçilen eşin genetik kimliği ile karşılaştırma yapılarak doğacak çocuğun hangi hastalıklara yatkın olduğu anlaşılabilecektir. Tüp bebek yöntemi ile embriyoların bu hastalıkların herhangi birine sahip olup olmadığı tanınabilecek, daha az hastalığa sahip veya ciddi bedensel zihinsel kapasite azalmasına sahip olmayan, ölümcül kanser riski olmayan embriyoların seçilerek anne rahmine konması sağlanabilecektir. Günümüzde tüm gen teknolojilerinin tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan çiftlerde uygulamasına başlanmıştır.

Çip teknolojisi sağlıklı spermleri hedefliyor

Son zamanlarda “çipbebek” diye popüler pazarlama stratejisi ile piyasaya sürülmüş sloganın arkasında yatan teknoloji ise erkek spermlerinin seçilmesinde kullanılan ve ülkemizde üretilen mikrokanalları olan çip teknolojisidir. Spermler bu teknolojide başlangıç ve bitiş çizgileri arasında mikrokanallardan geçmek zorunda bırakılırlar. Başı büyük, boynu bozuk, ileri hareketi olmayan spermler kanallara giremezken, kanallar içinde düz hareket etmeyen spermlerde açılı yan kanallara girip tahliye olmakta, bitiş çizgisine birim zamanda en hızlı ve düz hareket eden spermler ulaşabilip yumurta döllenmesinde kullanılmaktadır.

Bu teknoloji öncesi de farklı yoğunlukta ortamları geçebilen ve mikroskop altında düzgün gittiği gözlenen spermler toplanıp mikroenjeksiyon yöntemi ile yumurta içine veriliyordu. Çip yöntemi ile seçilen spermlerin DNA kırık oranının daha az olması nedeni ile yumurta döllenme oranı ve oluşan embriyoların genetik olarak daha normal olması olasılığı doğmuştur. Bu teknolojinin klinik başarısı daha fazla bilimsel araştırma ile kanıtlanmaya muhtaçtır.

Tek tip insan mı yaratılıyor gibi “genetik ırkçı ayrıştırma” etik tartışmaların en alevli odağı olmakla birlikte tercih ailelere bırakıldığında herkes en sağlıklı, en akıllı çocuğu istemekte, çocuğunun yaşlanmadan kanser olup ölmesini istememektedir. Önümüzde sağlıklı embriyo seçme dışında var olan embriyolardaki genetik bozuklukların gen tedavileri ile düzeltilmesi bilimin ilerleyebileceği heyecan uyandıran diğer alanlardır. Bu durum ancak bireyleri farklılaştıran fenotipik yapıların, örneğin dış görünüş değiştirilmeden bozuk genetik alanların düzeltilmesine, kesilmesine veya bloklanmasına imkan sağlamakla gerçekleştirilebilecektir.

Prof. Dr. Eray Çalışkan
Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi

Bu yazı HBT'nin 76. sayısında yayınlanmıştır.