Türler arasında geçiş yapan en ölümcül 7 hastalık

Öne Çıkanlar Sağlık
Türler arasında geçiş yapan en ölümcül 7 hastalık

Hastalık taşıyan parazitler, konakçıları hakkında seçici değildir. Hayvandan insana ve insandan hayvana bulaşabilir ve iki türde de büyük popülasyon kayıplarına neden olabilirler. Bilim insanları, ısınan iklimin, durumu daha da kötüleştireceğini söylüyor. Söz konusu hastalıkların birkaç örneğini inceliyoruz.

Bir canlı için ölümcül olan bakteri veya virüsler, başka bir canlıya bulaşmak için hızlı bir şekilde mutasyon geçirebilir. Yeni koronavirüs salgını en son örnek olsa da daha önce de bir dizi bulaşıcı ve ölümcül hastalık, hayvanlardan insanlara ve insanlardan hayvanlara sıçramıştı. Türler arası enfeksiyonlar, koşulların patojenleri bir araya getirdiği yerlerde, örneğin hayvan pazarlarında geçiş yaparak yabancı konakçı bulmak için tetikte olabiliyor. Henüz kesin olmasa da yeni koronavirüsün de Wuhan’daki bir hayvan pazarında insana bulaştığı düşünülüyor.

Virüsün türler arası transferi, bazı turistik etkinlikler sırasında da gerçekleşebiliyor. Örneğin, egzotik bir ülkedeki bir maymununun kafanızın üstüne tırmanmasına izin vermeniz gibi görünüşte iyi niyetli etkileşimlerde de meydana gelebiliyor; böyle bir durumda iki çeşit mikrop, bağırsağınızda toplanır, viral danslar yapar ve sizi ölümcül, bulaşıcı bir konakçıya dönüştürebilir.


Bunlar felaket senaryosu gibi görünse de geçmişte yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Hayvanlardan insanlara geçen hastalıklara zoonoz deniyor. Doğrudan dokunuşla veya yemeyle yakalanabildiğimiz üç düzineden fazla ve ısırıklardan kaynaklanan dört düzineden fazla zoonoz hastalık var. Buna karşın insanlardan hayvanlara geçen hastalık örnekleri de var. Bunlara da ters zoonoz deniyor. Birkaç başlık altında inceliyoruz.

  1. Grip salgınları

Gribin geçmişi korkutucudur; 1918’de yaşanan grip salgını dünyayı aylar içinde kırıp geçirirken ardında tahmini olarak 50 milyon ölüm bırakmıştı. Bu, kısa bir zaman dilimi için kaydedilmiş tarihteki en ölümcül gripti. Dünya nüfusunun beşte biri enfekte oldu. Esas olarak yaşlıları, çocukları ve bağışıklık sistemi zayıf olanları öldüren bazı grip türlerinden farklı olarak 1918’deki salgın, genç yetişkinleri de sert bir şekilde etkiledi. Bir yıl içinde ortalama yaşam beklentisi 12 yıl kadar azaldı.

Bu açıdan baktığımızda, günümüzde birçok ülkede ortaya çıkan domuz gribi salgınları, tarihsel süreçte bugüne değin yaşanan grip salgınlarına kıyasla daha az sayıda ölüme neden olması sebebiyle pek de büyük sayılmaz. Ancak küreselleşmeyle birlikte daha fazla insanın şehirlerde toplanması ve kolayca seyahat etmesiyle birlikte pandemi riski daha çok arttı. Bugün, hükümetler grip salgınlarını ele almak için bilimsel ve lojistik olarak daha hazırlıklı. Yine de domuz gribi halen çok öldürücü ve bu tip salgınlarda bir tane bile aşı geliştirmek aylar ve hatta yıllar sürebiliyor. Bunun bir örneğini de şimdiki yeni koronavirüs salgınında görüyoruz.

  1. Veba

Hiçbir hastalık, tek bir salgınının küresel etkisi ve uygarlıkları dize getirmesi açısından 14. yüzyıldaki hıyarcıklı vebayı geçemez. Bu haliyle “kara ölüm” lakabını alan bu hastalığa, bubonik veba da deniyor. O dönemde Avrupa’dan Mısır’a ve Asya’nın dört bir yanına yayılarak 75 milyon kişinin canını aldı. Ölüm birkaç gün içinde geldi ve çok acı vericiydi. Veba, Yersinia pestis denen bir bakterinin neden olduğu bir hastalıktı. Kemirgenler ve hatta kediler tarafından taşınıyordu. Ancak bu hastalık, insanlar arasında aktarıldığında insan ırkı için en ölümcül halini alıyordu. Semptomlar ateş, titreme, halsizlik ile şişik ve ağrılı lenf düğümleriydi. Bugün bile tedavi edilmezse ölüme neden olabilecek korkunç bir hastalıktan bahsediyoruz.

14. yüzyılın vebası, nadir bakterilerin asırlarca Gobi çölünde uykuda kalmasından sonra ortaya çıkmıştı. 1320’lerde uyandıktan sonra, Çin’den, Asya’nın geri kalanına ve ardından 1347’de İtalya’ya, daha sonra Rusya’ya ticaret yolları boyunca uzanmasıyla dünya çapında yayılım göstermişti. Hastalığın çözümü için bilimden ziyade Tanrı’ya güvendikleri için bazı toplumların iyileşmesi yüz yıllar aldı.

  1. Isırıkla bulaşan hastalıklar

Her yıl yüzbinlerce insanı öldüren hayvan ısırıkları, yükselişte olduğu düşünülen bir dizi zoonotik hastalığa neden oluyor. Sivrisinekler bu tip taşıyıcılığa öncülük ediyor: Sıtma her yıl 350 milyondan daha fazla insana bulaşıyor ve çoğu Afrika’daki küçük çocuklar olmak üzere 1 milyondan fazla insanın ölümüne neden oluyor. Sivrisinek kaynaklı dang humması ise yılda yaklaşık 50 milyon insanı enfekte ediyor ve bunların yaklaşık % 2,5’i ölüyor.

Sorun büyüyor; böcek kaynaklı hastalık salgınları daha yaygın ve daha şiddetli hale geliyor. Bilim insanları, ısınan iklimin durumu daha da kötüleştireceğini söylüyor. Hayvanlarla ve özellikle de evcil hayvanlarla olan hastalık bağlantımızı gösteren kuduz ise her yıl, çoğunlukla Asya ve Afrika’da olmak üzere, dünya çapında yaklaşık 55.000 kişiyi öldürüyor. Çoğu ölüm, enfekte bir evcil köpekten bir ısırıkla başlıyor, ancak vahşi hayvanlar da kuduz taşıyabiliyor. Ve Meksika’dan Arjantin’e yaklaşık 16 milyondan daha fazla insan, triatominlerin (genellikle “öpen böcekler” olarak adlandırılıyorlar) dışkısından bulaşan kronik, sıklıkla ölümcül bir enfeksiyon olan Chagas hastalığından etkileniyor. Chagas, genellikle geceleri içeride tutulan köpekler ve hatta tavuklar tarafından yayılıyor.

Bu ölümcül hastalıkları kapmak için böcek veya diğer hayvanlar tarafından ısırılmanıza bile gerek yok. Hantavirüs çoğunlukla geyik fareleri tarafından taşınıyor. Fare dışkılarıyla kontamine olmuş tozu soluyarak bile yakalanabilirsiniz. İştahsızlık, ateş, kusma ve kas ağrıları Faz 1’i karakterize ediyor. Daha iyi hissetmeye başladığınızda ise hastalık yeni bir aşamaya geçiyor; yeni bir ateş ve konfüzyon gelişebiliyor ve hareket etmekte zorluk çekiyorsunuz. Tam olarak tedavi edilemiyor ancak çoğu insan iyileşiyor. Hastalığa yakalananların yaklaşık %1’i ölüyor.

  1. HIV/AIDS

AIDS’e neden olan virüs HIV, şempanzelerden ve diğer primatlardan kaynaklanıyor ve ilk olarak -en az bir yüzyıl önce- insanlara bulaştığı düşünülüyor. Bağışıklık sistemini yok ediyor, bir dizi ölümcül enfeksiyon veya kansere kapıyı açıyor. Sözgelimi, tüberküloz, her yıl HIV pozitifle yaşayan milyonlarca insanın yaklaşık dörtte birini öldürüyor. 2007 yılının sonunda -yılda 2,7 milyon yeni vaka dahil olmak üzere- yaklaşık 33 milyon insanda HIV vardı ve yıl boyunca yaklaşık 2 milyon (270.000’i çocuk) insan ölmüştü. HIV enfeksiyonlarının üçte ikisi Sahra altı Afrika’da vuku buluyor.

  1. Kedi-insan etkileşimli hastalıklar: Toksoplazma ve helicobacter

Toxoplasma gondii tuhaf bir parazit; insan nüfusunun yarısından fazlasının beynini enfekte ediyor. Nevrotiklik riskini arttırdığı ve şizofreniye katkıda bulunabileceği düşünülüyor. Birincil konakçı ise mikrobun cinsel olarak ürediği ev kedileri. Dışarıda dolaşan kediler bu paraziti almaya daha yatkın. İnsanlar ise bu hastalığı, kedinin dışkısından alıyor. Söz konusu parazit ayrıca diğer birçok memelide de bulunuyor. Başlangıçta, insanlarda tipik olarak grip benzeri semptomlar veriyor. Bazı bilim insanları, bu parazitin insan davranışını tüm kültürleri etkileyecek kadar değiştirdiğini düşünüyor. Bir çalışma, T. gondii enfeksiyonu prevalansı yüksek olan ülkelerin de ortalama nevrotiklik puanlarının daha yüksek olduğunu buldu.

Bir de işin diğer boyutu var; yani insanlardan kedilerden bulaşan hastalıklar. Helicobacter pylori de bunlardan biri. Bilim insanları, binlerce yıl önce erken atalarımızdan birini yiyen büyük bir kedinin bağırsaklarında, midede ülsere neden olan bu bakterileri buldu. İnsanlardan kedilere geçen bu hastalık aslanlara, çitalara ve kaplanlara kadar yayıldı. Büyük kedilerde halen devam ediyor.

  1. Ebola

Ebola, Orta Afrika’daki goril ve şempanzeler için yaygın bir tehdit olmakla birlikte, enfekte hayvanı yiyen insanlara da bulaşıyor. Enfekte olmuş bir kişinin kan veya vücut sıvılarıyla temas ederek insandan insana da bulaşıyor ve 1970’lerin ortalarına kadar uzanan birkaç salgının her birinde birkaç yüz kişiyi birden öldürdü. Korkunç semptomlar gösteriyor; ani ateş, şiddetli halsizlik, kas, baş ve boğaz ağrısı, ardından kusma, ishal, döküntü, böbrek ve karaciğerde fonksiyon bozukluğu ve bazı durumlarda hem iç hem de dış kanama. Suşa bağlı olarak % 25 ila % 90’ı arasında bir ölümcüllüğe sahip. Araştırmacılara göre Ebola, yarasalar tarafından da taşınabiliyor çünkü yarasalara bulaştığında ölmüyorlar.

  1. Primatlar ile insanlar arası geçişler

Vahşi hayvan popülasyonlarını incelemek zor olabilir. Ancak bilim insanları Tanzanya’daki Gombe Deresi Milli Parkı’ndaki şempanzelerin çocuk felcini insanlardan kaptığını düşünüyor. Almanya’daki Robert Koch Enstitüsü ve Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden yaban hayatı epidemiyoloğu Fabian Leendertz, gorillerin, insanlardan -cinsel yolla bulaşmayan- Ekvator frengisini kaptığına yönelik şüpheleri bulunduğunu söylüyor.

Dahası Batı Afrika’daki goril ve şempanzeler, insanlar tarafından sürülen sığırlardan kaynaklanmış olabilecek şarbon salgınları tarafından öldü. Ancak Leendertz bu olaylara ormanlarda doğal olarak bulunan şarbonun neden olabileceğini ifade ediyor.

Bununla birlikte ekoturizm, Afrika şempanzeleri arasında solunum yolu hastalıklarının patlak vermesine neden oluyor. İnsan Solunum Sinsisyal Virüsü (HRSV) ve İnsan Metapneumovirus (HMPV), gelişmekte olan ülkelerdeki bebeklerin ölümüne neden oluyor. Neredeyse tüm insanlar bu mikroplarla temas etmiş halde ve bu nedenle doğal olarak onlarla savaşmak için tasarlanmış antikorlar geliştirmiş durumda. Doğrudan insanlardan büyük vahşi maymunlara bulaşan virüsler, 1999 ve 2006 yılları arasında Batı Afrika’nın bir bölümünde şempanzelerin tüm popülasyonlarını öldürmüştü.

İnsanlar da primatlardan hastalık kaptı. Kasık biti de bunlardan biri. Bilim insanlarının 2007 yılında yaptığı açıklamaya göre, muhtemelen gorillerle uyuyarak değil ama goril yuvalarında uyuyarak veya gorilleri yiyerek bu hastalığı kaptık.

Derleyen: Batuhan Sarıcan / [email protected]

Kaynak