William Harvey ve Kan Dolaşımı’nın keşfi – 1

Öne Çıkanlar Sağlık
William Harvey ve Kan Dolaşımı’nın keşfi – 1

Kalp, binlerce yıl önce ruhsal ve duygusal aktivitenin odağı olarak görülmüş ve eğer insanın bir ruhu varsa o, göğüsün içinde atan kırmızı kütlenin içinde olmalı diye düşünülmüştür. Bu görüşe göre kalbin durmasıyla ruh da bedeni terk ediyor ve ölüm gerçekleşiyor, ya da ruhun bedeni terk etmesiyle kalp duruyor ve insan cansızlaşıyordu.

Fakat böyle düşünen antik Mısırlılar ve Romalılar, ilginç bir şekilde, kalbin atmasının aslında ne anlama geldiğini asla sorgulamamışlardır ve kalp atışının ardındaki fonksiyonel nedenlerin sorgulanması yaklaşık 2. yüzyıla kadar beklemek zorunda kalmıştır.

Bununla birlikte hiçbir antik Mısırlı ya da Romalı, kanın kalp ile doğrudan ilişkisinin varlığından şüphelenmemiştir. Bu durum onların henüz, yaşayan bir hayvanın diseksiyonunu yapabilme teknik becerisine sahip olmamalarından kaynaklanır.


Bu dönemde, insan cesetlerinin disekte edilip incelenen organlarının sağladığı bilgiler ışığında, damarların kan taşıdığını öngörmeleri güç olmuştur, öldükten sonra atardamarların içinde kan kalmaması, onları damarların aslında kan değil de hava taşıdığına yönelik fikirler üretmeye itmiştir. İnceledikleri insan cesetlerinde karaciğerin etrafında daha fazla kan görmeleri onlara, aslında karaciğerin bu kırmızı sıvıyı ürettiğini ve kendini damarlar yoluyla diğer organlara bağladığını düşündürmüş ve kanın fonksiyonunun aslında damarların yapımı olduğuna dair görüşler ileri sürmelerine sebep olmuştur.

Galen ve gladyatörler ve ilk keşifler

2. yüzyılın ortalarında Yunan doktor Galen’in yaptığı keşifler o ana kadarki fikirleri sonuna kadar değiştirmiştir. Arenada dövüşen gladyatörlere de doktorluk yapan Galen gördüğü yaralanmalar ve ölmek üzere olan gladyatörler üzerinde yaptığı gözlemlere, hayvan diseksiyonları ve ölmüş gladyatörlerin parçalanmış vücutları üzerinde yaptığı incelemelere dayanarak, tıp tarihinde kırılma yaratacak çok önemli keşiflerde bulunmuştur. Bunların ilklerinden biri olan kalbin sağ tarafının kendisine bağlanan geniş toplardamarlar tarafından kan ile doldurulduğunu ve bu kanın sağ kulakçık tarafından pulmoner arterle (atardamar) akciğere gönderildiğini anlatan keşif, kan dolaşımına yönelik ilk fonksiyonel keşiftir.

Galen bunun dışında, kalp ve kan dolaşımı ile ilgili oldukça önemli iki keşif daha yapmıştır. Bunlardan biri kalbin aslında kasılarak içindeki kanı akciğerlere ve daha sonra da aorta gönderen bir kas kitlesi olduğunu fark etmesi, yani kalbin aslında bir pompa olduğunu keşfetmesidir. Diğer önemli keşfi de antik Yunan ve Romalı bilginlerinin düşüncelerinin aksine, arterlerin hava değil de kan taşındığına yönelik keşfidir.

Canlı hayvan incelemeleri

Galen, gladyatör dövüşleri esnasında tanık olduğu ciddi travmalar sayesinde atardamarların hava değil de kan taşıdığını ve göğüs bölgesi dövüş esnasında yaralanan ve organları açığa çıkan gladyatörleri gözlemleyerek kalbin davranışlarını görme fırsatı bulmuştur, fakat hiçbir zaman yaptığı keşifleri bu gözlemlere dayandırmamış bunun yerine canlı hayvan diseksiyonları sırasında yaptığı incelemelerin kendisini bu keşiflere yönelttiğini belirtmiştir.

Bu durum kendisinden sonra gelen doktorların, onun açıklamalarını insana uyarlamamasına ve bu yapının hayvanlarda işleyen bir sistem olduğuna inanmalarına sebep olmuştur. Böylece, Galen’in yazdığı ciltlerce kitap, yaptığı keşiflerin insan kalp damar sistemine uyarlanamamıştır. Kendisinden sonraki 14 yüzyıl boyunca Avrupalı doktorlar, Galen’in yazdıkları tamamen doğru kabul etseler de, kalp ve damar sisteminin işleyişi ile ilgili fikirler Galen öncesi zamanlardakinden, yani karaciğerin kanı üreten ve vücudun değişik bölümlerine gönderen organ olduğunu iddia eden görüşten ileri gidememiştir.

Şamlı Ibn el-Nefis sahnede

13. yüzyılın ortalarında Şam’da yaşayan ve çok yönlü bir bilim adamı, felsefeci ve teolog olan Ibn el-Nefis, pulmoner dolaşım (kalp ve akciğerler arasında kanın dolaşımı), koroner dolaşım (kalbi besleyen damarlarda kan dolaşımı) ve kılcal damarların fonksiyonlarına ilişkin önemli keşifler ortaya koymuş ve metabolizma ile ilgili ilk önemli cümleleri kuran kişi olmuştur.

Pulmoner kan sirkülasyonu ile ilgili çok keskin gözlemleri, Galenik dönemde yapılmış hatalara yer vermemiş ve kanın izlediği rota ve bunun fonksiyonel anlamı doğru bir şekilde ortaya konmuştur. Bunun yanı sıra kalbin beslenmesinin de kalbi sarmalayan damar ağı tarafından sağlandığı ve nabız konusundaki gözlemleri ve fikirleriyle Ibn el-Nefis oldukça doğru ve yeni bir kalp ve damar sistemi teorisi ortaya atmıştır. Ibn el Nefis’in teorileri uzun süre farklı dillere çevrilmediğinden bir çok bulgusu uzun bir süre fark edilmemiştir. Daha sonra çevrilen eserleri Avrupalı birçok bilim adamı ve doktoru bilimsel anlamda etkilemiştir.

Ibn el-Nefis’in kitaplarından bazıları bugün Stanford Üniversitesi’nin kütüphanesinde bulunmaktadır.

Yakılarak idam edilen bilimci: Servetus

Ibn el-Nefis’ten bağımsız olarak pulmoner dolaşımın keşfi 16. yüzyılda Michael Servetus tarafından tekrarlanmıştır. Servetus, inanılanın aksine kalbin karıncık bölümlerini ayıran “septum”un üzerinde porlar bulunmadığını, kanın kalbin sağ karıncığından akciğerlere ve buradan kalbin sol tarafına geldiğini cesurca iddia etmiştir. Servetus’un bu bulguları 1546’da yazdığı bir yazıda sadece iki paragraflık bir yer kaplamaktadır.

Servetus yazısında anatomi konusunda yaptığı keşiflerden çok, teolojik metinlere yer vermiş, Teslis kavramı ve vaftizi sorgulamıştır. Bu yaklaşımı o dönemki konservatif Hıristiyan bilginler tarafından oldukça sert tepkilerle karşılanmış ve bu yazılarının basılması engellenmiştir. Buna rağmen Servetus kendi kaynaklarını kullanarak yazılarını bastırmıştır.

Bu sırada Katolik otoriteler Servetus’un tutuklanması ver öldürülmesi emrini vermişler ve 1553 yılında kitabının basılmasından 9 ay sonra Servetus yakılarak idam edilmiştir. Kitaplarından bulunan kopyalar da Servetus ile birlikte yakılmıştır fakat yine de Lyon ve Frankfurt’a gönderdiği kopyalar sayesinde Servetus’un kalp ve vasküler sistem ile ilgili keşifleri kısmen tıbbi çevrelere ulaşmayı başarmıştır.

Kardiyak Döngü

Servetus’un çağdaşı olan Padua Üniversitesi’nden Realdo Colombo 1559 yılında çıkardığı “De re Anatomica”da, Servetus’un söylediklerine ek olarak, kalpteki kulakçık ve karıncık bölgeleri arasında kapakçıkların bulunduğunu ortaya koymuştur. Bunun yanı sıra kalbin kasılmasını fonksiyonel olarak incelemiş ve bunu, kasılma (sistol) ve gevşeme (daistol) fazlarına ayırmıştır ve buna kardiyak döngü adı verilmiştir.

Colombo’un önemli takipçisi Girolamo Fabricius, ilk defa insan toplardamar kapakçıklarını gösteren kitabını tıp öğrencilerini eğitmek amacıyla yayınlamıştır. Fabricio’nun en sevdiği öğrencilerinden biri bu kapakçıkların varlığından çok etkilenen William Harvey’dir. Fakat o dönemde ne Harvey ne de başka bir öğrenci bu kapakçıkların görevi hakkında bir fikre sahip olamamıştır. Toplardamar kapakçıklarının aslında ne işe yaradığını Harvey, bir süre sonra insan vücudunda kan dolaşımının nasıl olduğunu çözmeye çalıştığı sırada anlamıştır.

Kutay Deniz Atabay / Massachussetts Institute of Technology (M.I.T.), Beyin ve Bilişsel Bilimler Bölümü
Prof. Dr. Türker Kılıç / Bahçeşehir Üniversitesi, Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı

William Harvey ve Kan Dolaşımı’nın keşfi - 2