Geleceği icat edebilen, geleceğin de liderin olacak

Öne Çıkanlar Teknoyaşam
Geleceği icat edebilen, geleceğin de liderin olacak

Geçenlerde gazeteleri karıştırırken, gelişmiş ülkelerin Endüstri 4.0 ile koştukları dünyada sanayicimizin hayatta kalabilme çabalarını okudum: Zekâ ve yetenekte geri olmayan bizler, Cumhuriyet’in ilk yıllarında her türlü yokluğa rağmen mucizeler yaratmışız.

Ancak her nedense bugün, Endüstri 4.0 içerisinde ülkemize başkalarının biçeceği rolün ne olacağını düşünür ve bekler hâle gelmişiz.

Acaba başarının reçetesini neden kaybettik?


Başkan Obama, konuk editör olduğu bir derginin 12 Ekim sayısında diyordu ki: “Geçtiğimiz yıl en beğendiğim film “the Martian” idi. Beni filmde en çok etkileyen şey, insanların yaratıcılığa, gerçeğe, düşünmeye ve en önemlisi birbirlerine olan güvene dayalı bir yaklaşımla, neredeyse tüm problemlerin müspet ilim ile çözülebileceğini göstermesiydi”. 

Dünyaya ilham olan kişiler bizler olamaz mıyız?

Daha 1971’de, Xerox’un Palo Alto Araştırma Merkezinde (PARC) görevli olan Alan Kay, “Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu geleceği icat etmektir” demişti. İşte lider olabilmenin sırrı da burada: Geleceği icat edebilen geleceğin de liderin olacak. 

Endüstri 5.0 devrimi başladı

Dünya Endüstri 4.0’e ayak uydurmaya çabalarken, ABD’de Endüstri 5.0 devrimi ile geleceği icat etme konusunda çoktandır çalışıyor. Kimileri hâlâ Endüstri 5.0 için insan ve robotların işbirliği yapacakları bir üretim modelini tanımlarken, ABD’de bu devrim, köklü değişimlerin birden fazla cephede eş güdümü ile sürüyor.

Endüstri 5.0, kendinden önceki devrimler gibi anî olmayacak: Yıkıcı teknolojilerin Endüstri 4.0’ü belli alanlarda geliştireceği, bir kısım alanlarda ise onun yerine geçeceği bir süreci yaratarak oluşuyor.

Örneğin, biyonik bilimi, uzayda kolonileşme, uzay madenciliği ve nano teknoloji gibi dallar, bilişim ve sosyal medya uygulamalarının ekonomik kaldıraç görevi yaparak dolaylı olarak desteklediği bir ortamda yeşeriyor.

Doğadan ders alınıyor

ABD’nin başı çektiği biyonik alanında, doğayı taklit eden teknolojiler ve sentetik biyoloji ile yepyeni hammaddeler, sentetik yakıttan ilâca birçok ürün sürdürülebilir şekilde üretiliyor. Hattâ genetiği programlanmış canlı varlıklar bu süreçlerde kullanılıyor. Yapay DNA kullanarak datayı kodlamak ve çok uzun süre saklamak mümkün oluyor.

Örneğin Microsoft® ile Washington Üniversitesi’nin ortak çalışmaları ile, şu ana dek her 10 yılda bir yenilenmesi gereken data arşivleri, yapay DNA’ya kodlanarak on binlerce yıl saklanabilecek hâle geliyor.

Ay’a dönülüyor

Asteroidlerin uzay madenciliği limanları olarak kullanımı uzun süredir gündemde. İnsan türünün devamı için uzayın kolonileştirilmesi düşüncesi de yeni değil. Özel sektör 2018 yılından itibaren insanlı uçuşlara hazırlık için gerekli malzemelerin Mars’a gönderilmesini, 2024’te de ilk insanlı uçuşunu planlıyor. Bu amaçla Ay’ın bir uzay istasyonu olarak kullanılması için Ay’a dönüş konusunda çalışmalar sürdürülüyor.

Bütün bu çabalar yenilikçi yan teknolojileri de davet ediyor. Örneğin, sonuçları henüz tartışmalı olsa da, İngiliz Roger Shawyer’in buluşu olan EM Motoru üzerinde NASA’nin yaptığı çalışmalar ile uzay yolculuklarının daha hızlı ve verimli yapılabilmesi konusu araştırılıyor

Uzay asansörü gerçek oluyor

Nanoteknoloji konusunda geçen hafta çıkan bir habere göre, MIT (Massachusetts Institute of Technology) çeliğin sadece yüzde 5’i kadar yoğun ve çelikten 10 kat daha sağlam bir malzeme geliştirdi. Bu roketsiz uzay yolculuğunu mümkün kılacak uzay asansörü için çok önemli bir adım.

Ancak her şeyin başında bütün bu çabaları destekleyecek ekonomik güçlülük şart. 

Bilişim teknolojilerindeki gelişmelere paralel olarak, ortaya çıkan Whatsap, Twitter, Facebook gibi sosyal medya uygulamaları, yaşamsal önemi olan ekonomik güç için kaldıraç görevi yapıyorlar. Örneğin bir avuç insanın kurduğu Whatsap, 1 milyar kullanıcı kitlesi ile 19 milyar USD değere ulaştı.

Peki bu çabalarda bizler neredeyiz? Yüksek teknoloji için gerekli olan ekonomik gücü tetikleyecek yenilikleri Türkiye icat edemez mi? İsterse eder.

Ancak geleceği icat etmek için önce hayâl etmek gerek. Bunun için de hayâl etmeyi sağlayacak ortamı oluşturmak şart.

Serdar Kıykıoğlu / [email protected]

 

*Bu yazı Ocak 2017'de HBT Dergi'de yayınlanmıştır.