Orta Avrupa’nın en eski Neolitik kültürünün sahipleri gerçekten Avrupalı mı? İlk kez bu insanların kalıtımlarını incelemeye başaran bilim insanları, ilginç sonuçlara ulaştılar ama Avrupalı'nın kökeni yine belirsiz kaldı.
Almanya, Avusturya ve Macaristan’daki buluntu yerlerinden çıkarılan iskeletler, orta Avrupa’da tarım ve hayvancılığın doğduğu döneme ait. Tarımın ortaya çıkışından sonra çiftçilerin yaşam biçimi kısa bir süre içinde geniş bir alana yayıldı.
Hayvan ve tarımcılığın günümüzden yaklaşık olarak 12.000 yıl önce Arap Yarımadası'nın kuzeyinde yer alan ve Verimli hilal olarak adlandırılan bölgede ortaya çıktıktan sonra, Anadolu’ya buradan da Avrupa’ya yayıldığı kabul edilir.
Arkeologlar, antropologlar ve genetikçiler on yıllar boyu günümüz Avrupalı'nın soyunun, bölgeye göçen çiftçilere mi yoksa günümüzden 40.000 yıl önce Avrupa’da yaşayan avcı ve toplayıcı topluluklara mı uzandığını bulmaya çalışıyorlar.
Bugüne kadar elde edilen buluntular ışığında, tarım ve hayvancılıkla birlikte sadece diğer kültür tekniklerinin değil, kalıtımın ve dilin de yayıldığı sanılıyordu. Orta Avrupa’da tarım ve hayvancılığın başlangıcı yaklaşık olarak 7.500 yıl önceki şeritli bant seramik kültürüyle temsil edilir.
Neolitik dönemin en eski kültürlerinden biri olan ve kökeni Macaristan ve Slovakya’ya kadar uzanan şeritli bant seramik kültürü, sadece 500 yıl gibi kısa bir süre içinde Paris havzasından Ukrayna’ya kadar yayılmıştır.
Şeritli bant seramik
Şeritli bant seramik kültürünün (kültürün adı çanak çömlek üzerinde görülen bezek türüne uzanır) bu hızlı yayılışı ve arkeolojik buluntuların neredeyse bir milyon kilometrekarelik bir alanda hemen hemen hiç fark göstermemesi, önemli ölçüde göçle ilgili olabilirdi.
Diğer bazı araştırmalara göreyse, Avrupa’da yaşayan avcı ve toplayıcı topluluklar, ilk çiftçilerle önemli bir gen alışverişinde bulunmadan tarıma geçmişlerdir.
Science dergisinde yayımlanan bir araştırma (“Ancient DNA from the First European Farmers in 7.500 Year Old Neolithic Sites” Wolfgang Haak et.al. Science, sayı 310, s.1016-1018) ikinci tezi destekliyor.
Bilim insanları, incelenen 57 iskeletten, 24 tanesinde kullanılabilir DNA malzemesi ayrıştırmayı başardılar. Analizler özellikle de sadece anneden geçen mitokondriyal DNA ile gerçekleştirildi. Ve bu şekilde ilk kez Neolitik dönem insanlarının kalıtımı incelenebildi.
Hayvancılık dönemine ait
Almanya, Avusturya ve Macaristan’daki buluntu yerlerinden çıkarılan iskeletler, orta Avrupa’da tarım ve hayvancılığın doğduğu döneme ait. Tarımın ortaya çıkışından sonra çiftçilerin yaşam biçimi kısa bir süre içinde geniş bir alana yayıldı. Yaklaşık olarak 7.600 yıl önce Ren ve Oder civarındaki sık ormanlarda geriye çok az sayıda avcı kalmıştı.
İncelenen örnekler içinde, günümüz Avrupalılar arasında son derece ender olan bir DNA tipi sürpriz oldu.
Bu karakteristik ve ender N1A kolu, 24 iskeletten 6’sında görüldü. Cambridge Üniversitesi genetikçisi Peter Forster, 35.000 modern DNA dizisini içeren veri bankasında, sadece 50 Avrupalı'nın kalıtımının bu eski DNA tipiyle örtüştüğünü söylüyor.
Japon meslektaşı Shuichi Matsumura’nın bilgisayar simülasyonları ise ilk çiftlerin, günümüz Avrupalı'nın gen havuzunda çok az katkısı olduğunu gösteriyor.
Mercimeği getirenler
Son araştırmadan elde edilen sonuçlara göre araştırmacılar, tarımın, Avrupa’nın bazı bölgelerine küçük gruplar tarafından getirildiğini düşünüyor.
Ancak bu insanlar daha sonraları avcı ve toplayıcı topluluklar tarafından uzaklaştırılmışlar. Böylece ilk çiftçiler bölgeye tarımı getirmelerine rağmen, genetik iz bırakmamışlar.
Peki Einkorn ve Emmer buğdayını, mercimeği getirenlerden sonra nasıl bir tablo çıkmıştı ortaya?
Şeritli bant seramik kültürünün karakteristik uzun evleri, insanların göçebelikten uzaklaşarak yerleşik yaşamı benimsediklerini kanıtlıyor. Tarım sayesinde daha fazla besin elde edildiği için çiftçi topluluklar, avcı ve toplayıcılara kıyasla daha kalabalıktılar.
Yerleşik düzene geçiş öte yandan iş bölümü ve ince tekniklerin gelişmesi de demek. Tabii insanların toplu halde bir arada yaşamaları kızamık, çiçek veya kolera gibi salgın hastalıkların daha kolay yayılmasına yol açıyordu.
Hatta bazı hastalık etkenleri büyükbaş hayvanlardan insanlara bulaşıyordu. Çiftçiler bu salgınlara karşı bir kez bağışıklık kazandıktan sonra, hayvancılık, avcılıktan çok daha kolay geliyordu.
Daha gelişkin yaşam
Fakat son bazı araştırmalar ve Stuttgart yakınında bulunan şeritli bant seramik kültürüne ait mezarlıkların incelenmesi, avcı ve toplayıcılıkla geçinen toplulukların da aslında daha “gelişkin” bir yaşam sürdüklerini gösteriyor. Mesela küçük bahçelerinde tahıl ekiyor ve keçi besliyorlardı. Hatta çanak çömlek bile o kadar yabancı değildi onlara.
Dişlerdeki stronsiyum izotoplarından, hangi iskeletlerin “dışarıdan” gelenlere ait olduğu saptanabilmiş.
Buna göre üç çiftçiden biri avcı toplayıcı topluluklara aitti. Bu sonuçlardan yola çıkan tarih öncesi araştırmacısı Jens Lüning, Avrupa’ya yeni bir halkın değil yeni bir fikrin geldiğini savunuyor.
Bu fikirle, avcı ve toplayıcılar günümüz misyonerlerinkine benzer bir çabayla, tarım ve hayvancılığa yönlendirilmiş olabilirlerdi.
Nereye uzanıyor?
Yani çiftçilere özgü bir dinin yayılışını gören Lüning, bu tezin oyuncak bebek büyüklüğündeki boyalı kil figürlerle desteklendiğini söylüyor. Bu figür kültün merkezinde yer alıyordu ve uzun evlerin her birinde bu idollerden bir tane bulundu.
Bu tezin ne şekilde kanıtlanacağı henüz bir tartışma konusu, fakat bilim insanları DNA analizleriyle elde edilen sonuçlarla başka bir noktaya dikkat çekiyorlar.
Şeritli bant seramik kültürünün hızlı yayılışı, insanlara pek yararlı olmamıştı. Sonunda soyları tamamen tükenmişti. Son olarak incelenen iskeletlerin dörtte birinde bulunan DNA varyantları, bugün dünyanın hiçbir yerinde görülmüyor.
Bu açıdan bakacak olursak, merak edilen birçok soru yine yanıtsız kalmış oluyor. Avrupalı'nın kökeni nereye uzanıyor?