Çevrenizdeki narsisistleri ne kadar tanıyorsunuz?

Öne Çıkanlar Sağlık Toplum
Çevrenizdeki narsisistleri ne kadar tanıyorsunuz?

Son günlerde özellikle de Donald Trump ile ilgili haberlerde narsisist sözcüğüne sıklıkla tanık olduk. İyi de, narsisist tam olarak ne anlama geliyor? Aşağıdaki metin bu tür haberleri yapan kitle iletişim araçlarının ya da uzmanların haklı olup olmadıkları, sizin çevrenizde de salt kendilerini düşünen narsisist kişilerin bulunup bulunmadığı konusunda daha sağlıklı yorumlar yapmanıza yardımcı olabilir.

Narsisizmin kökeni

Özseverlik olarak da bilinen narsisizm teriminin kökenleri, Yunan mitolojisinde güzelliği dillere destan Narkissos adlı bir delikanlıya uzanıyor. Mitolojiyegöre Narkissos’u gören herkes gönlünü ona kaptırıyor, ama delikanlı hiç kimseye yüz vermiyor. Günün birinde Narkissos sudaki yansımasını görüyor (o dönemde henüz ayna bulunmamıştır) ve görür görmez de kendisine âşık oluyor ve suyun başından ayrılamıyor.


Sonuçta Narkissos kimi kaynaklara göre suyun başında kala kala solup gidiyor, kimilerine göre o güzel görüntüye daha yakın olmak isterken suya düşüp boğuluyor, ya da kendisiyle duygusal bir ilişkiye giremeyeceğini fark edip canına kıyıyor. Nedeni her ne olursa olsun, yaşamı yoğun sıkıntılar içinde geçen Narkissos tek başına ölüyor. Öldüğü yerde de nergis olarak bildiğimiz çiçek bitiyor.

Mitolojiden gerçekliğe

1900’lerin başlarında Sigmund Freud narsisizm kavramını ruhsal çözümleme kuramının bir parçası olarak gündeme getirdi. Daha sonraki yıllarda narsisizm teriminin yerini megalomani (kendini olduğundan çok daha büyük görme hastalığı) ya da aşırı benmerkezcilik gibi daha incelikli terimler aldı. 1968 yılından sonra bu durum tıp dünyasında narsistik kişilik bozukluğu adı verilen tanımlanabilir bir rahatsızlığa dönüştü. Bu tür kişiliğe sahip olanlar kendilerine büyük bir hayranlık duyarken, başkalarına tepeden bakar ve onları küçümserler. Bu dengesiz kişilikler aşırı duygusal ve coşkulu olurlar, ancak sevecenlik ve eşduyum gibi başkalarıyla ilintili duygulardan genelde yoksundurlar.

Günümüzde narsisistik kişilik bozukluğu ne gibi belirtilerle kendini belli ediyor? 

  • Kişinin kendisini herkesten üstün görmesi ve başkalarına tepeden bakması.
  • Güçlü, başarılı ve çekici bir kişi olmayı düşlemesi, kendisini alanındaki en başarılı kişilerden biri olarak görmesi, olağanüstü güçlere sahip bir kahraman olduğunu ve dergi kapaklarını süsleyebilecek çekiciliğe sahip olduğunu düşünmesi ve bunun yalnızca kendi kafasında oluşturduğu bir sanı olduğunun ayırdına varmaması.
  • Başarı ve yeteneklerini  abartması, söz gelimi, tenis turnuvasında dokuzuncu olmasına karşın, orada olmayanlara birinci geldiğini söylemesi.
  • Sürekli olarak başkalarından övgü ve beğenilerini belirten sözcükler beklemesi, çöpü kapıya koymak gibi, yaptığı en önemsiz işi bile başkalarının övgüyle karşılamasını istemesi.
  • Özel biri olduğuna inanması ve öyleymiş gibi davranması, kendisinin Tanrı’nın çevresindeki kadınlara, erkeklere, iş arkadaşlarına, yani tüm dünyaya sunduğu bir armağan olduğunu düşünmesi ve bu nedenle de herkesin buna göre davranmasını beklemesi (ancak bunu kendi dışında kimse bilmez).
  • Başkalarının duygu ve düşüncelerini anlamaktan yoksun olması-bir şeylerin öyle olması gerektiğini ya da yanıldıklarını söylediğinde insanların bozuk çalmalarına bir anlam verememesi.
  • Herkesin kendi görüş ve düşüncelerine uymasını beklemesi, ona göre tek yol söz konusudur ve bu yol kendi  yoludur. Bu yüzden başkalarının kendi görüşlerini onunla paylaşmalarından huzursuz olur, çünkü başkalarının düşünce ve tasarıları onunkinin yanında bir hiçtir.
  • Başkalarından çıkar sağlaması, ana babasının arabasını, kredi kartını, eşyalarını, giysilerini onların onayı olmaksızın alması, sırada bekleyen yaşlı bir kişinin önüne geçmesi, ya da ufacık bir iyilik yaptığında çok daha büyük bir karşılık beklemesi.
  • Daha değersiz olduğuna inandığı kişileri küçümsemesi, mesela, dondurucu soğukta sokakta kalan evsiz barksız kişinin mantosuz ve ayakkabısız olmasını şaşkınlıkla karşılaması.
  • Başkalarını kıskanması, ödülü, övgüyü başkalarının değil, bir tek kendisinin hak ettiğine inanması. Kendisinden daha çekici, daha zeki, daha başarılı olduğunu düşündüğü kişileri kara listeye alması, onlardan nefret etmesi ve onlara sayıp sövmesi.
  • Başkalarının kendisini kıskandığına inanması, bu kişiye göre, herkes onun gibi olmaya öykünür.
  • Sağlıklı ilişkiler kurmakta zorlanması, ailesi ve arkadaşlarının kendisini anlamadıklarını düşünüp onlarla ilişkiyi  kesmesi;  gönül ilişkilerinde bir türlü istediğini bulamayıp, sürekli sevgili değiştirmesi.
  • Gerçekçi olmayan hedefler belirlemesi, günün birinde büyük bir şirketin yönetim kurulu başkanı olacağı, bir sinema yıldızı ile evleneceği, ya da Bill Gates’in milyarlarına konacağı gibi gerçek dışı düşler kurması.
  • Kolayca incinmesi ve kabuğuna çekilmesi, insanların kendisini sürekli olarak ve bile bile incittiklerini düşünüp buna bir anlam verememesi ve bu duygunun üstesinden kolay kolay gelememesi, ya da hiç gelememesi.
  • Özsaygı duygusunun kolaylıkla zedelenmesi, onca afra tafranın ardında son derece kırılgan bir kişinin yatması.
  • Kararlı ve duygusuz biriymiş gibi görünmeye çalışması.

Güven ve Narsisizm

Bu özellikler özgüven duygusunun yüksek olmasının basit bir sonucu olarak da karşımıza çıkabilir. Ne var ki, özgüven ve özsaygının sağlıklı dozlarda olduğu kişiler başkalarına da değer verdiklerinden bu kişileri başkalarına tepeden bakan kişilerden ayırmak gerekir. Narsisist kişilikler genelde sohbetlerde herkesi susturup yalnızca kendileri konuşan, burunları havada, kibirli kişiler olurlar. Her şeyin en iyisini kendilerine isterler ve istediklerini elde edemezlerse öfkelenebilirler.

İlginç bir biçimde, narsisist davranış biçimlerinin ardında çoğu zaman düşük düzeyde bir özgüven duygusu yatmaktadır. Narsisist kişiler eleştiriyi kaldıramazlar ve eleştiri karşısında küplere binip kendilerini rahatlatmak amacıyla başkalarını küçümseme yoluna giderler. Kendi yaptıklarını görmezden gelmek narsisist kişiler için son derece olağan bir davranıştır, çünkü yapılanlar kendileriyle ilgili o kusursuz ve baskın kişilik algısına ters düşer. Gelgelelim, narsisistler başka narsisistleri kolayca fark edebilir ve onlarla boy ölçüşmekten kaçınırlar. Çünkü bunun bedeli çok ağır olur.

Ne yazık ki, narsisist kişiler ilişkilerinin koptuğuna tanık olabilirler. İnsanlar bir süre sonra bu kişilerle birlikte olmak istemezler. Bu tür kişiliklerin, ister kişisel, ister okul ya da işlerindeki tüm ilişkileri sorunludur; kimi zaman parasal sorunlar da yaşarlar, çünkü bu kişiler görüntüye çok önem verdiklerinden kendilerine pahalı eşya ve giysiler almadan edemezler.

Siz de bu tür belirtiler taşıdığınızdan kuşkulanıyorsanız ve bir değişiklik yapmaya hazırsanız, kendinize yeni bir yol çizmek, daha sağlıklı ilişkiler kurmak ve daha sağlıklı bir yaşam için bir uzmana başvurun.

Çevrenizde böyle birilerini tanıyor ya da bu türde bir kişilikle birlikte çalışıyorsanız, bu kişilerin kendi davranışlarını gerçekçi bir biçimde değerlendiremediklerini, sizinle aynı duyguları paylaşmaktan ve sevecenlikten yoksun olduklarını unutmayın. Bu kişiler sizin iyi niyetli ilginizi büyük bir olasılıkla işlerine karışmak olarak algılayacaktır.

Bu kişilerle aynı iş yerindeyseniz, onlarla ilişkiyi en aza indirin. Veya, yaşamınızı paylaşıyorsanız, ona olabildiğince sevecen ve “içtenlikle” davranmaya özen gösterin, ama kendinizi de unutmayın. Bu kişi üzerinizde aşırı bir yük oluşturuyorsa, bir uzmana başvurun ve onun bu özellikleriyle başa çıkmanın yollarını öğrenin.

Bir de, yaşamınızdaki olumlu şeylere odaklanmaya çalışın ve geçmişte yaşadığınız güzel deneyimleri düşünün. Daha güzel bir gelecek için tasarılar yapmaya başlayın, güzel bir gelecek sizi bekliyor. Bu kişi ile birlikte ya da onsuz, çok daha doyurucu ve anlamlı bir yaşam sürdürmeye çalışın.

Rita Urgan / Psychology Today, Mart 2016

Görsel: Echo and Narcissus / John William Waterhouse, 1903.