Bir insanın edinebileceği bilgilerin en üst sınırı

Öne Çıkanlar Yaşam Bilimleri
Bir insanın edinebileceği bilgilerin en üst sınırı

Aristo, hiç kuşkusuz, “her şeyi bilen son adamdı”- yaşadığı sürece dünya konusunda bilmesi kendisine yararlı olacak her şeyi bilen son adamdı. Durun bir dakika, bu son kişi Leonardo da Vinci idi. Yoksa Goethe, ya da en az onunkisi denli parlak bir zekâya sahip olan Cermen yaşıtı Alexander von Humboldt muydu?

Birçok konuda bilgi sahibi olmasıyla dünya çapında ün kazanan son kişiyle ilgili bu değişkenlik - bilgi dağarcığımız genişledikçe bu bilgilerin bir noktada insan beyninin alma kapasitesini aştığı görüşüyle birlikte- giderek daha da yaygın bir duruma dönüştü.

Londra Doğa Tarihi Müzesi paleoantropoloji uzmanlarından Chris Stringer, “Durum öyle ise, bu çok uzun bir süre önce meydana geldi. İnsanların Afrika’dan göç etmelerinden bile önce yaşadıkları çevrenin çeşitliliği düşünülürse, bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli tüm bilgilere sahip olabileceği konusunda oldukça kuşkuluyum,” diyor.


‘Deneysel sınır’

Benzer “deneysel” bir sınır günümüzde de geçerli olmakla birlikte, günümüz dünyasında işlemden geçirilecek ham bilgi miktarının herhangi bir kişinin gücünü fazlasıyla aştığı söylenebilir. İnsan beyninde 100 trilyon sinaps aracılığıyla birbirlerine son derece çapraşık biçimlerde bağlanmış yaklaşık 100 milyar sinir hücresi bulunuyor. Salk Enstitüsü’nün 2015 yılında yaptığı bir değerlendirmeye göre, bu miktar petabaytlarla -milyonlarca gigabaytla- ölçülebilecek bir bilgi depolama gücüne eşit. Bunu İsviçre’deki Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi (CERN) tarafından geliştirilen Büyük Hadron Çarpıştırıcısı ile kıyaslayacak olursak, bugüne dek yapılmış en büyük ve en karmaşık deneysel yapı olarak bilinen bu yapı yalnızca bir yılda yaklaşık 30 petabaytlık veri pompalıyor.

Bu tür karşılaştırmalar, doğal olarak, son derece basit ve yüzeysel girişimler. Bilginin yaratılması verilerin özümsenmesinden çok daha kapsamlı bir süreç ve insan beyni petabaytlık boş bir bellek çubuğu değil. Öyle olsaydı, yükleme hızının çok yavaş olmasının yarattığı düşkırıklığıyla, onu aldığınız mağazaya geri verirdiniz.

‘Kişibayt’

İşte insan beyninin ne denli bilgiye sahip olabileceği konusu gündeme geldiğinde, böyle bir sorunla karşılaşırsınız: bugüne dek hiç bir beyin bilgiyle dolma noktasına gelmedi. İnsanların yaşam süreleri bilgi işlem sınırına ulaşmalarından önce bitiyor. Birden çok dilde yetkin olan Alexander Arguelles’i ele alalım. Şimdiden 50’yi aşkın dilde yetkinlik kazanmış olan Arguelles, “Bana zaman konusunda sınırsız bir özgürlük tanıyın... bir olasılıkla 100 dilde uzmanlık kazanabilirim,” diyor. Ancak, bu durum yaşamındaki tüm başka şeylerden ödün vermesi anlamına da geliyor.

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden Cesar Hidalgo, bir kişinin yaşamı boyunca gerçekçi bir biçimde belleğinde depolayabileceği veri miktarını belirtmek için “kişibayt” terimini üretti. Buna göre, kilden hoş bir çanak yapmanız için gerekli olan bilgi miktarı 1 kişibaytın altında. Gelgelelim, içinde füze güdüm sistemi olan bir F-22 savaş uçağı yapabilmeniz için binlerce kişibaytlık bir bilgiye sahip olmanız gerekiyor. Aristo bu işe girişecek olsaydı, nereden başlayacağını bilemezdi.

Beynimizin düşük bant genişliğinin moralimizi bozmasına ve yelkenleri indirmemize neden olmasına izin vermemeliyiz. İnsanın edinebileceği bilgilerin miktarında ve karmaşıklığında zaman içinde bir artış söz konusu ise, bu bilgileri edinmemize olanak sağlayan konuşma dili, yazı dili, baskı makinesi ve şimdilerde internet gibi araçlarda da hızlı bir gelişme söz konusu. Böyle bir bilgi bolluğu karşısında kişinin gelişimiyle ilgili tek engelin, beynin depolayabildiği bilginin miktarından çok, niteliği olduğu söylenebilir.

New Scientist'ten derleyen Rita Urgan