Bir ülkenin bilime bakışını; bilimin o ülkedeki yerini anlamak için kullanılabilecek bir çok parametre olduğu kesin.
Ekonomide ayrılan paya, eğitimdeki yerine ve ayrılan zamana, akademik kurumlardan çıkan yayınların kalitesine vb… Bunların hepsi nesnel, elle tutulabilen veriler ve hepsinin bir ülkenin gelişmişlik endeksinde doğal olarak önemli payları mevcut. Türkiye bu parametrelerin hemen hepsinde, örneğin OECD raporları göz önüne alındığında, son sıralarda.
Ancak rakamların, sıralamaların, tabloların bizim için pek bir önemi olmadığı açık… Öyle ya OECD raporlarına göre matematik okur yazarlığında da sondan ikinciyiz! O halde özellikle bilim gibi bir alanının Türkiye’deki yerini en basit şekilde nasıl mı anlarız?
Sadece medyaya bakmanın; medyanın genelinin “bilim haberi” adı altında verdiği ve tabii ki vermediği haberlerin niteliğini incelemenin yeterli olacağını düşünüyorum…
Ve işi eğlenceli hale getirmek için de çok basit bir iddiam var;
Türkiye’de medyanın yayınladığı her “bilim haberi” ni aşağıdaki 4 kategoriden birine alabiliriz:
1) Meteor çarpması sonucunda dünyanın yok olacağı haberleri:
Yaklaşık her 3-4 ayda bir manşetten görebileceğimiz meteor çarpması haberleri artık klasiklerden.
Yani adamlar 15 yıl öncesinden bir kuyruklu yıldızın dünyanın yakınından geçeceğini görmüş… sadece görmemiş bir de tam geçerken üstüne uzay aracı kondurmuş… O araç şu anda resmen uzayda bir kuyruklu yıldızın sırtında yolculuk yapıp dünyaya veri gönderiyor… Ama gelin görün ki medyamız bir rahibin internette Zaytung benzeri sitelerde yayılan iddiasını alıp “Dünya’nın sonu mu geldi?” diye manşetten veriyor. Bu gurur hepimizin!…
2) Çeşitli gökyüzü olaylarının Astroloji’ye yansıması haberleri:
Ay veya Güneş tutulması mı var?, Venüs’ün en yakın, Merkür’ün en uzak olduğu bir zaman mı?… Tam bir yüz yıl sonra farklı bir renkte mi dolunay olacak?..
Bunların hepsi bu gökyüzü olayları olduğu için değil… neden ve nasıl oldukları için de değil… O ay Kova Burcu’nu nasıl etkileyeceğini anlatmak için haber yapılıyor.
Gökyüzü olaylarına, binlerce yıl önce yaşamış kabileler bile bu kadar anlam yüklememiştir herhalde.
3) UFO ve uzaylı haberleri:
NASA’nın uzay istasyonlarından 7/24 canlı yayınladığı videolarda 1-2 saniyelik gecikmeler mi yaşandı? Atmosfere bağlı ilginç bir hava olayı mı yaşandı? Daha önce görülmemiş ancak muhtemelen deneyi yapılan bir askeri bir hava aracının flu görüntüsü mü var?
Cevap evet ise ertesi gün her gazetenin internet sayfasında manşetten UFO heyecanı şeklinde verileceği kesin.
Dünyanın etrafını insansız şekilde dolaşan ilk araç olmak için yola çıkan bir uçak sadece Türkiye’de UFO olarak haber yapıldı. Hadi buna masum bir hata desek, şunu nasıl açıklayabileceğimizi bilmiyorum:
Her 3-4 ayda bir, yabancı Zaytungvari sitelerde çıkan ve yarı delilerden oluştuğuna inandığım UFO gruplarının, NASA’yı uzaylılarla ilgili bilgileri saklamakla suçladığı videolar bizim “en ciddi” gazetelerimizde manşet olup üstüne ciddi ciddi NASA açıklama yapmaya davet edilebiliyor.
4) Gezegen ve uydu yüzeylerinde çekilen resim haberleri:
Ay’ın ve Mars’ın yüzeyine araç yerleştirdik; Güneş sisteminin en dışındaki gezegen Pluton’un ( evet Pluton benim kalbimde hala Güneş sisteminde ) bile yüzey haritasını çıkardık… Ancak acaba Mars’ın o fotoğrafındaki bir piramit miydi, o kum tepesi ne kadar da bir kadın şeklini andırıyor, Pluton’un yarısı adeta bir kalp şekli şeklindeki haberlerden kurtulamadık.
Hadi bu ilkokul 2. sınıf seviyesindeki gözlemi yaptın diyelim, sonra bunu alıp zaten Mısır’daki piramitler de uzaylılarca yapılmıştı, bak Mars’ta da varmış şeklinde manşete taşımak ancak bizde olur herhalde.
Son zamanlarda bu kategorilere bir yenisi daha eklenmek üzere, bilmiyorum farkında mısınız?!
NASA’ya parmak ısırtan roket teknolojisi , matematikte asla çözülemeyen soru keşfeden Türk mucit haberleri …
Ardı arkası kesilmeyen hepsi fason olan ve belki iki saniyelik bir zafer sarhoşluğu bile yaşatmayan haberler. İşin en komik yanını şöyle özetleyeylim:
Öyle bir medya düşünün ki; aynı gün Giresun’lu bir sınıf öğretmeninin neredeyse lise seviyesindeki roket projesini, “NASA’ya parmak ısırttık” diye haber yapıp; NASA’dan Google’a transfer olup iki farklı şehirdeki Google Balonu arasında laser vasıtasıyla internet bağlantısı kurup neredeyse çığır açan Barış Erkmen adlı mühendisimizin haberini atlayabiliyor!..
Artık bizim roket projemiz yüzünden NASA’da her kim parmağını ısırdıysa, kimin dudağı uçukladıysa cümleten acil şifalar diliyorum.
İşin diğer ve daha önemli bir yanı da şöyle; tüm bu kategoriler ister istemez ortak bir noktada buluşuyor:
Herhangi bir doğa olayına tonla anlam yükleyip günlük hayatta yaşamış veya yaşayacak olduğumuz şeylere dair bir emare olarak görmek… Sahte olanın içinde o kadar kaybolmak ki artık gerçek olanı da görememek!
İşte Herkese Bilim ve Teknoloji bu yüzden var!..
Bilimin, kritik düşüncenin neredeyse kaybolduğu, bilim diye sunulan şeylerin tehlikeli boyutta sahte olduğu bu ortamda elimizden geldiğince doğru ve gerçek bilimi sunmak için buradayız.
Her zaman bekleriz!..