Stanford üniversitesi araştırmacıları, yerküremizin 2030 yılına kadar %80, 2050 yılına kadar ise %100 yenilenebilir enerjilere geçebilmesi için bir yol haritası yayınladılar.
Küresel bir vizyonla geliştirilmiş bu ayrıntılı araştırma, 139 ülkede, tüm enerji sektörlerinin elektriğe geçmesini, altyapının yenilenmesini ve enerjinin yalnızca rüzgar, güneş ve sudan elde edilmesini öngörüyor.
Böyle bir radikal dönüşüm,
• Temiz enerji üretiminin fosil yakıt gerektirmemesi ve yüksek verimi nedeni ile küresel enerji tüketimini neredeyse yarı yarıya azaltacak,
• Net olarak 24 milyon yeni ve sürekli iş yaratacak,
• Küresel ısınmayı 1.5 derece santigrad ile sınırlayacak,
• Hava kirliliğinden kaynaklanan yılda 4 ila 7 milyon ölümü önleyecek,
• Enerji fiyatlarını sabitleyecek
• Önleyeceği karbon diyoksit salınımlarının sağlığımıza ve çevreye verdiği, yılda 20 trilyon dolara ulaşan dev maliyeti de yok edecektir!
HBT’nin 1 Eylül 2017 tarihli 75.nci sayısı ‘Bilim ve Barış’ konusuna ayrılmıştı. Söz konusu enerji araştırması, bu bağlamda, yani barışa hizmet açısından da büyük öneme sahip..
Karbon salınımının olmadığı, kömür, petrol ve doğalgazın artık gerekmediği, her ülkenin kendi enerjisini ürettiği ve enerji fiyatlarının düşerek sabitlendiği bir dünya düşünün.... Ne kadar çok gerginlik, çatışma, göç ve eşitsizlik nedeninin yok olacağı apaçık değil mi?
Çok kapsamlı ve radikal bir çalışma
Stanford’dan Mark Z. Jacobson ile 26 diğer araştırıcının hazırladığı ve CellPress’in Joules dergisinin 23 Ağustos sayısında yayımlanan 202 sayfalık bu çalışma çok ses getireceğe benziyor. Gerçekten de, dünyamızı, geç olmadan, karbon salınımsız, küresel ısınmanın durdurulduğu ve her ülkenin kendi enerjisini ürettiği bir geleceğe hazırlamak günümüzün en yaşamsal ve engellerle dolu sorunu.
Söz konusu çalışma da bu soruna çözüm bulma amacı ile yapılmış. Uluslarası Enerji Ajansı (International Energy Agency – IEA) tarafından enerji verileri izlenen, küresel karbon salınımının %99 una yol açan ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 139 ülke araştırmaya dahil edilmiş. Dolayısı ile, pratik olarak tüm dünyanın enerji dönüşüm planı yapılmış. Yapılan analizde, her ülkenin, elektrik, taşıma, ısıtma/ soğutma, endüstri ve tarım/ormancılık/ balıkçılık sektörlerinin temiz enerjilere geçişi ayrı ayrı incelenmiş ve her ülkenin kendine özgü yol haritası da çıkarılmış.
Olağanüstü yararlar
Çalışma, %100 temiz enerjilere küresel olarak geçildiğinde, olağanüstü yararlar sağlanacağını gösteriyor. Örneğin, enerji üretimi için petrol, doğal gaz ve uranyum kullanılmayacağından, bu yakıtların çıkarılması, taşınması ve rafine edilmesi için gerekli olan enerjinin yok olması, küresel enerji gereksinimini de %12.6 gibi yüksek bir oranda azaltacak.
Temiz elektrik enerjisi üretimi fosil yakıtların yakılmasından %23 daha verimli olduğundan ve elektrik enerjisi kullanımında da %6.9 verim artışı sağlandığından, toplamda küresel enerji talebi %42.5 oranında, yani nerede ise yarı yarıya azalacak!
Araştırma, ayrıca, incelenen 139 ülkenin herbirinin kendi temiz enerjisini üretebileceğini, böylelikle başka ülkelere enerji bağımlığının ve buna bağlı sorun ve gerginliklerin doğal olarak azalacağını da gösteriyor.
Son olarak, halen ‘enerji çöllerinde’ yaşamakta olan insanların da, bu çerçevede, bol, temiz ve yenilenebilir enerjiye kavuşacağını belirtelim.
52 milyon tam zamanlı yeni iş
Küresel %100 temiz enerji dönüşümünün çok önemli bir ekonomik ve toplumsal etkisi, kaybolacak ve yeni yaratılacak işlere olacaktır. Fosil ve nükleer enerji yakıtlarının çıkarımı, taşınması, işlenmesi ve kullanımı hemen hiç kalmayacağından, bütün bu alanlarda toplam küresel iş kaybının 27.7 milyon kişiyi bulacağı hesaplanmaktadır.
Öte yandan, küresel enerji gereksiniminin tamamını sağlayacak olan temiz enerjilerin kurulumu ve üretimi için, incelemenin konusu olan 139 ülkede, toplam 25.4 milyon tam zamanlı ve sürekli yeni iş açılacak, bu enerjilerin depolanması, dağıtımı ve kullanımının işletimi ve bakımı için ise yine aynı türden 26.6 milyon iş gerekecektir.
Sonuç olarak, söz konusu dönüşüm bütün bu ülkelerde 52 milyon yeni iş yaratacak ve kaybolacak işler çıkarıldığında net iş kazancı (52-27.7) 24.3 milyon olacaktır.
Eleştiriler de çok..
Aynı araştırma grubu, 2015 yılında, ABD’nin 50 eyaletinin %100 temiz enerjiye geçişi için de bir yol haritası hazırlamıştı ve elektrik enerji dağıtım şebekesinin böyle bir geçişte stabil kalıp kalmayacağını da incelemişti.
Yeni araştırma, bir öncekini tüm yerküreye uygulayarak genişletmekte ve bu enerji dönüşümünün küresel iklim değişikliğine etkilerine ek olarak, tüm yenilenebilir enerji kaynaklarını, kaybedilecek ve kazanılacak işleri ve maliyetleri de incelemektedir.
Bazı bilim insanları ise bu araştırmaları, nükleer enerjinin, ‘temiz kömür’ enerjisinin ve biyoyakıtların neden dışarıda bırakıldığı açısından sorguluyor. Araştırmacılar ise, nükleer santralların uzun planlama ve gerçekleştirme süreleri, yüksek maliyetleri, kaçak ve kaza riskleri ile nükleer silahlara yakıt sağlamaları gibi etkilerinden dolayı araştırma dışı bırakıldıklarını söylüyorlar. ‘Temiz karbon’ (ürettiği karbon diyoksitin ‘arıtılıdığı’ karbon) ve biyoyakıtlar ise, yine de, yüksek hava kirletici ve karbon salıcı etkilerinden dolayı ele alınmadılar. %100 rüzgâr, su (hidrolik) ve güneş (Wind, Water, Solar – WWS) kaynaklı bu enerji modeline gelen bir diğer önemli eleştiri de, yeraltında, kayalarda, ısı enerjisi depolanması ile tüm kara, hava ve deniz taşımacılığının yalnızca elektrikle ve hidrojenli yakıt hücreleri ile çalışan araçlarla yapılmasını öngörmüş olmasından kaynaklanmakta.
Araştırıcılar ise, Danimarka’nın ısıtma enerjisinin %60’ının yeraltında depolandığını, bunun genelleştirilebileceğini, ayrıca araştırmanın yeraltı ısı depolanmasını sadece bir seçenek olarak ele aldığını, elektrik motorlu, bataryalı ya da yakıt olarak hidrojen kullanan araçlarının ise her sektörde büyük hızla geliştirilmekte olduğunu belirtiyorlar. Araştırma, WWS enerjilerinin günlük ve mevsimsel değişimlerinin enerji talebine nasıl uygun hale getirileceğini de incelemekte, enerji depolama ve şebeke dengeleme yöntem ve teknolojilerini içermektedir. Yol haritasının, doğaldır ki, çok eleştirilen bir yönü de gerektirdiği çok yüksek yatırımlar olmakta. Grubun lideri Jacobson ise bu dönüşümün toplam enerji, sağlık ve iklim değişikliği maliyetinin, halen kullanılan fosil yakıtlarla devam edilirse oluşacak toplam maliyetin yalnızca ¼’ü kadar olacağını belirtmektedir.
Özetle
100% temiz enerjili bir dünyaya olabildiğince çabuk ulaşılmasının yaşamsal önemde olduğu tartışmasızdır. Söz konusu araştırma, birçok eksiğine rağmen bu konudaki vizyonu, ayrıntılı analizi ve yol haritaları ile bir ilki oluşturmaktadır. Aynı hedefe başka yollardan da ulaşılması elbette ki olasıdır ve incelenmektedir.
Bu köklü değişimin hemen her alandaki getirileri giderek daha açıkça ortaya çıkmakta, hızla ucuzlayan ve yaygınlaşan güneş ve rüzgar enerjileri, elektrikli araçlar, akıllı dağıtım şebekeleri, enerji depolama yöntemleri hızla yaygınlaşmaktadır.
Bu önemli araştırmanın ülkemizin de ilgili kurumları tarafından değerlendirilmesi, uyarlanması ve uygulanabilir bir ulusal yol haritasına dönüştürülmesi umuduyla...
Erdal Musoğlu / emusoglu@gmail.com
Kaynaklar:
https://www.sciencedaily.com/releases/2017/08/170823121339.htm
https://spectrum.ieee.org/energywise/energy/renewables/100-percent-renewable-energy-for-139-countries-by-2050
http://www.anev.org/wp-content/uploads/2017/09/JOULE.pdf
Bu yazı HBT'nin 79. sayısında yayınlanmıştır.