İklim değişikliğini durdurmak için son şansımız!

Erdal Musoğlu Y
İklim değişikliğini durdurmak için son şansımız!

Saygın düşünce kuruluşu Chatham House, ‘2021 iklim Değişikliği Risk Değerlendirmesi’ raporunu yayınladı. Varılan sonuçlar geleceğimiz için son derece endişe verici. Eğer sera gazı salımları 2030’dan önce çok önemli biçimde azaltılmaz ise bu etkiler 20-30 yıl içinde tamamen kontrolden çıkıyor. Bakın rapor başka neler söylüyor:

Felaketler zinciri...Rapor, iklim değişikliğinin riskleri ile bu değişikliğin, üretkenlik ve sağlık, gıda ve su, göçler, ekonomi ve ticaret üzerindeki etkilerini inceliyor. Eğer sera gazı salımları 2030’dan önce çok önemli biçimde azaltılmaz ise bu etkiler 20-30 yıl içinde tamamen kontrolden çıkıyor.

BM’in bir önceki 2015 Paris (COP21) toplantısında alınan ‘bağlayıcı’ kararlara ülkelerin çoğu uymadı, ‘Ulusça Belirlenmiş Katkılar’ (Nationally Determined Contributions - NDC) neredeyse hiçe sayıldı. Chatham raporu eğer böyle devam edilirse 2030 da karbon salımı azalmasının yalnızca %1 olacağı ve yüzyıl sonu küresel ortalama sıcaklık artışının COP25 de belirlendiği gibi 1.5 derece santigrad değil 2.7, hatta 3.5 derece olacağı sonucuna varıyor!


Eğer ulusal katkılar yani ülkelerin iklim değişikliğini durdurmak için yapacakları etkinlikler (NDC) hemen köklü biçimde artırılmaz, bunu sağlamak için gerekli politikalar ve mekanizmalar da hızla değiştirilmez ise, söz konusu rapordaki etkiler 2040 dan sonra kalıcı olacak, değiştirilemeyecek ve onlara uyum sağlamak olanaksız olacak.

Rapor, yukarıda belirttiğimiz alanlarda hangi iklim değişikliği etkilerinin en belirgin olduğunu, şimdiki durumu, böyle devam edilirse neler olacağını, bölgesel ve küresel etkiler ile oluşacak sonuçları şöyle veriyor:

ÜRETKENLİK VE SAĞLIK

Günümüzde: COVİD-19 un yol açtığının yüzde 50 sine denk iş saati kaybı, ölümlerde yüzde 54 artış: 2020 de küresel ısınma sonucu 580 milyar iş saati kaybedildi, ısınmaya bağlı ölümler yüzde 54 arttı. Avustralya’daki 2019-20 orman yangınlarının ısı dalgasının şiddeti geçen yüzyıl başına göre 10 kat arttı ve 70 milyar dolar kayba yol açtı. 2020 de Sibirya’daki ısı dalgası, geniş ölçekte orman kaybına, permafrost (sürekli donuk kalan) toprakların erimesine, metan gazı salmasına ve zararlı böcek akınına yol açtı. İklim değişikliği böyle bir sıcaklık dalgasını tam 600 kez daha olası kıldı.

Yakın gelecekte: 3.9 milyar insan, ısı dalgalarının etkisinde, yılda 400 milyon işsiz ve 10 milyon ölü: Eğer salınımlar 2030 dan önce çok önemli ölçüde azaltılmaz ise, 2040’larda 3.9 milyar insan, yani dünya nüfusunun yaklaşık yarısı 4-5 gün sürecek çok büyük sıcaklık dalgalarının etkisinde kalacak. Bunların arasında Türkiye’ de bulunuyor. 2050’de tüm dünyadaki insanların yüzde 70’i şiddetli ısı dalgalarından etkilenecek, başta da, yaşam savaşı verecek olan büyük şehirler gelecek. Küresel olarak, 2030’larda her yıl 400 milyon insan dışarıda çalışılamayacak kadar yüksek sıcaklıklarla karşılaşacak, yılda 10 milyon insan için ise bu sıcaklıklar hayatta kalma eşiğini aşacak.

GIDA GÜVENLİĞİ

Günümüzde: Yüzde 50 hasat azalması: Geçtiğimiz yıllarda bölgesel kuraklıklar ve sıcaklık dalgaları tarım ürünleri hasatının yüzde 20 ila 50 arasında azalmasına yol açtı. Avrupa, Çin, Avustralya en çok etkilenenler oldu. 2007 ve 2008’deki küresel gıda krizi ve bunun doğurduğu ihracat yasakları birçok ülkede ayaklanmalara yol açtı.

Yakın gelecekte: Yüzde 50 daha fazla gıda maddesi gerekecek, 2040’a kadar kuraklıklar 3 kat artacak: Küresel gereksinimi karşılamak için tarım sektörü üretimini 2050‘ye kadar yüzde 50 artırmak zorunda. Öte yandan, salımlarda çok önemli bir azalma olmazsa tarımda verimin yüzde 30 düşeceği hesaplanıyor. Ayrıca, 2030’a gelinceye kadar, küresel tarım alanlarını etkileyen sıcaklık dalgalarının her yıl yüzde 32 artması bekleniyor.

Buğday ve pirinç ikilisi insanların kalori ihtiyaçlarının yüzde 37sini karşılıyorlar. 2050’ye kadar bu ürünlerin ekildiği alanların yüzde 35’inden fazlası her yıl hasata zarar verecek ve üretimi azaltacak sıcaklık dalgaları ile karşılaşacaklar. Güney Asya’da bu oran yüzde 60’ları bulacak. 2050’ye gelindiğinde ülkemizde de ekilebilir arazilerin yüzde 30 ila 40’ının kuraklıklarla karşılaşacağı öngörülüyor.

SU GÜVENLİĞİ

Günümüzde: Büyük sahrada 13.4 milyon kişiye kuraklık sonucu insani yardım gerekti: 2019’da dünyamızda kuraklıktan etkilenen toprakların yüzeyi tarihi ortalama seviyeye göre tam iki kat arttı. 2020 kuraklığında Çin’in Yunnan bölgesinde 1.5 milyon kişi kuraklıktan etkilendi. Aynı bölgede 100 nehir ve 180 su rezervuarı kurudu, 140 sulama kuyusunda da yetersiz su birikti.

Yakın gelecekte: 2040’a yaklaşırken 700 milyon kişi kuraklıktan etkilenecek: 2040’a kadar her yıl 700 milyon kadar insan en az 6 ay sürecek çok ciddi kuraklıklarla karşı karşıya kalacak. Bu kuraklıkların süresi ve ciddiyeti ABD’yi 1930’larda kavuran meşhur ‘Toz Kasesi’ kuraklığını geçecek. 2040’a yaklaşırken Kuzey Afrika, Orta Doğu, Avrupa ve Orta Amerika toplumlarının yüzde 10’u böyle kuraklıklardan etkilenecek. Kuzey Afrika ve Orta Doğu, kişi başına yılda 500 m3’ün altında su ile, toplumlarının yüzde 17 ve yüzde 14’ünün çok ciddi su kıtlığı yaşayacağı bölgeler olacak.

SU BASKINLARI

Günümüzde: 2020 de su baskınlarında yüzde 23 artış: Dünyada 1 milyar insan gelgit sırasında yükselen deniz seviyesinin yalnızca 10 metre üstünde yaşıyor, 230 milyon kişi ise 1 metre üstünde. 2020 yılında ortalamaların yüzde 23 üzerinde su baskınları yaşandı, buna bağlı ölümler de yüzde 18 arttı.

Yakın gelecekte: 200 milyon kişi su baskınları altında kalacak Küresel sıcaklık artışı 2 derece ile sınırlı kalsa bile uzun vadede (>500 yıl) denizlerin yükselmesi 12 metreyi bulacak. 2100 yılında 200 milyon kişi su baskını seviyelerinin altında yaşayacak, nehirlerin taşması ise 60 milyon kişiyi etkileyecek.

KRİTİK EŞİKLER

Bu eşiklerin aşılması kartopu (ya da domino) etkisi yaparak büyük küresel felaketlere yol açacak.

• Grönland ve Batı Antartika buz tabakalarının erimesi güneş ışınlarının uzaya geri yansıtılmasını azaltarak küresel ısınmayı ve denizlerin yükselmesini hızlandıracak, bu da buzları daha çok eritecek…

• Permafrost kaybı (hep donuk kalan toprakların erimesi) CO2 ve metan gazları yayarak küresel ısınmayı hızlandıracak, bu da permafrostu daha çok eritecek..

• Okyanus akıntıları (Avrupa kıtasının ılık iklimini sağlayan Gulf Stream dahil), kuzey atlantiğe arktik buzların erimesi nedeniyle dolan tatlı suların etkisi ile yavaşlayacak hatta kesilecek. Bu da, okyanusların ısıyı tüm planete dağıtmasını engelleyerek dengeleri altüst edecek.

• Amazon yağmur ormanlarının hızla yok olması büyük miktarda CO2 salınımına yol açacak.

Ayrıca saydığımız bütün bu olumsuzluklar ve risklerin birbirlerini besleyerek zincirleme felaketlere de yol açacağı kesin gibi. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkilerini her gün daha çok yaşıyoruz ve bu değişiklik hızlanarak artıyor. Onlarca yıl sonra ortaya çıkacağı sanılan etkilerin birkaç yıl içinde görülmesi artık olası. Bizler, ailelerimiz, çocuklarımız, torunlarımız ve tüm toplum çok büyük felaketler ve yaşamsal tehditlerle karşı karşıyayız.

İşte bütün bu nedenlerle COP26 zirvesi çok çok önemli. Küresel ısınmayı sınırlamak için tüm ülkelerin çok kökten ve hepimizin yaşamımızı değiştirecek kararlar alıp hemen uygulamaya koymalarından başka seçenek yok.

Erdal Musoğlu / [email protected]

Kaynaklar
www.chathamhouse.org/sites/default/files/2021-09/2021-09-14-climate-change-risk-assessment-summary-quiggin-et-al_0.pdf https://ukcop26.org
www.weforum.org/agenda/2021/09/unga-cop26-4-challenges-for-climate-action/

Bu yazı HBT'nin 292. sayısında yayınlanmıştır.

Erdal Musoğlu