Yeniden inşa zamanı

Müfit Akyos Y
Yeniden inşa zamanı

Bu yıl daha kısa kalabildik köyde. Erzurum Havaalanı’ndan ilçe merkezine, iki yıl içinde yüzeyi paramparça olmuş bölünmüş yoldan ticari bir araçla geldik. Türkiye’nin dış kaynak olmaksızın yapamaması gibi, bölge de hemen bütün ekonomik faaliyetlerini baraj ve HES inşaatları nedeniyle yaygın bir alanda yapılan kamulaştırmaların bedelleri ile sürdürebiliyor. İlçe ağzına kadar yeni arabalarla dolmuş. Dört çeker kamyonetler ve otomobiller heryerde. Hızını alamayanlar Mercedeslere biniyor. Gördüğümüz Hummer karşısında şaşırdık. Kamulaştırmalar ile bazı vatandaşlar “kahrolasıca topraklarından” kurtulmuş olmaktan memnun. Üretimden çekilen bereketli topraklar ve her hangi bir tasarruf modeli sunulmaksızın verilen paralar. Bölge hâlâ şantiye görünümünde. Yusufeli-Artvin arasında 44 tünel açılmış. Birkaç yıla sular altında kalacak Yusufeli’nin yerine daha yukarılarda “TOKİkent” inşası sürüyor. Görünen o ki en az beş altı yıl daha bölge inşaatın nimetlerinden yararlanacak. Sonrası, kaybedilmiş tarım toprakları ve nüfusu ile geri döndürülemeyecek özel bir ekosistemin kaybı. Dikkat çekici bir nokta köylerde marangozluk, elektrikçilik, tamircilik vb. alanlarda orta düzeyde bile eleman bulunamaması. Ama evine dört çeşit sosyal yardım (yaşlılık, özürlü, özürlüye bakım, kömür-gıda vs. hatta üstüne bir de İŞ- KUR’dan geçici işçilik) girene rastlamak hiç de yadırgatıcı değil.

Köyde okuma fırsatı bulduğum Sargun A. Tont’un Sulak Bir Gezegenden Öyküler (TÜBİTAK, 1997) kitabı (TÜBİTAK bir zamanlar böyle kitaplar yayınlardı), çevrede yaptığımız yürüyüşlerde rastladığımız çevre kirliliği sorununa ekoloji boyutunda değişik açılardan bakmamı sağladı. Yerleşim yerlerinin biraz ötesine, varsa akarsulara dökülüveren çöpler, plastik atıkların eriştiği boyut ve umursamazlık, kuralsızlık esasıyla ve çirkin bir populizmle yönetilen ülkemizin aynası gibi. Bu durum ülkemizin ekolojisinin etik ve ülke sevgisi ile ve bilimsel temelde yeniden ele alınmasını gerektiriyor.

Kritik seçim bu kez güncel gelişmelerden bir süreliğine de olsa kopmamızı engelledi. Bu arada İzmir Teknoloji Üssü Projesi imza töreni (12.06.2018) haberi dikkat çekiciydi. Üssün protokolü, Başbakan, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektörü, Türk Patent ve Marka Kurumu Başkanı ve TÜBİTAK Başkanı tarafından imzalanmış. Tam da seçim öncesi ülkemizin dışa açılan yüzü, aydınlık ve demokrat kenti İzmir’e yaraşır güzel bir hediye olarak değerlendirilebilir.


Küresel ve yerel firmalara Ar-Ge ve teknoloji gelişme faaliyetleri yapma olanağı verileceği ve 9,5 milyon metrekare alan üzerinde kurulacağı söylenen Üssün hedefleri de yüksek; “10 yılda 800 şirket, 40 bin civarında genç beyine, araştırmacılara iş imkânı, 15-20 milyar lira GSYİH”. “Teknoloji Üssü›nün kurulumu için bir kısmı Kamu Özel İşbirliği modeliyle olmak üzere, 10 yılda 1,4 milyar lira yatırım gerçekleştireceğiz” sözü ve seçilen bölgenin “kupon” özelliği dikkate alındığında projenin bir arsa geliştirme projesine dönüşme olasılığı güçleniyor. Dikkatle izleyeceğiz.

Başbakanın konuşmasındaki “devletin araştırma, geliştirme yaparak yol alması akılcı değil, çok da verimli değil. Onun için ne yapalım özel sektöre yavaş yavaş geçiş yapalım ve kaynakları oraya aktaralım” söylemi bir bilim ve teknoloji politikası olmaksızın kaybedilen 16 yılın açık ifadesidir. Seçimler sonrası ülkemizin bilim-teknoloji- yenilik sisteminin bütün kurumlarının ve araçlarının yeniden inşası görevi devralacaklardan öncelikli talebimizdir.

Müfit Akyos

Bu yazı HBT'nin 117. sayısında yayınlanmıştır.

Müfit Akyos