Güvenli binalar neden yapılmıyor? Ne yapmalı?

Orhan Bursalı
Güvenli binalar neden yapılmıyor? Ne yapmalı?

Geldik yine her deprem felaketinin ardından gündeme gelen, ama bir türlü bir santim adım atılamayan konuya. Başlık için ağza sakız olmuş, çok dinledik diyebilir ve ilginizi çekmeyebilir. Ama yazmak zorundayım.

En dehşet verici olan, apartmanların tam bir çöp-moloz yığınına dönüşmüş olmasıdır; karşınızda çöp yığını olunca can kurtarmanın ne kadar zor olduğunu ve belki de yüzde 90 kurtarılacak canların belki de sadece yüzde 5’inin kurtarılabildiğini görüyoruz. Geri kalan on binlerceyi, eğer deprem sırasında ölmediyse, canlı canlı beton mezarlara ölüme terk ediyoruz. Her can için bayram ediyoruz, ama geride on binler kalıyor, acı olan budur ve onların yasını sadece yakınları tutabiliyor. Sevinçler bize, acılar onlara! Ben sevinemiyorum, çıkartılamayanları düşününce...

Temel soru şu: Deprem karşısında apartmanlar moloz yığınına dönüşmeden, içindekilerin rahat kurtarılabileceği bir inşaat neden yapılamıyor?


Dünya çapında katkılar

Bu ve benzeri soruyu, bu kez ODTÜ Profesörü Polat Gülkan’a yönelttim. Neden Gülkan? Polat Hoca, geçen hafta Amerikan National Academy of Engineering’e (NAE) üye seçildi: “Mühendisliğe seçkin katkılarınız, depreme karşı dünya çapında binaların güvenliği ve sismik dayanıklılık konularında yaptığınız bilimsel çalışmalar nedeniyle...”

Tebrik ederek hemen sorularımı yönelttim. Geniş özetini HBT’de sonraki hafta bulacaksınız, burada özetliyorum.

Sözün başında şöyle diyor: “Sorduğunuz soru başlıkları üzerinde ben ve başka afet zararlarını azaltmayı amaçlayan kişiler son 40 sene dahilinde kitap raflarını dolduracak kadar çok yazı yazdık, konuşmalar yaptık, konferanslar, sempozyumlar, çalıştaylar, şûralar düzenledik. Geriye baktığımızda çok ilerleme kaydettik diyememenin, Türk yurttaşının afetten uzak bir hayat yaşama hakkına dişe dokunur bir iyileştirme sağlayamamış olmanın üzüntüsü ve suçluluk hissine kapılmadan edemiyorum.”

Yani bilime tamamen duyarsız bir ülke, devlet yönetim... Bunun acısını çekmiyor muyuz hayat boyu?

Yetkin mühendislik şart

“Binaların bir çöp ve moloz yığınına dönmesi ile yanlış mühendislik arasında bağlantı üzerinde konuşuyoruz. Ne dersiniz” soruma yanıtı:

“Muhakkak ki yanlış mühendislik/uygulama vardır. Ama tek sanık sandalyesine oturtulacak insan onlar değildir. Bu toplumsal tercihlerin, ekonominin, imar mevzuatının, siyasetin de çarpıttığı bir karmadır” diyor.

Soru: Bizde 4 yıllık üniversite eğitimiyle mühendislik diplomasını alıp projeye imza atıyorsunuz. Oysa ABD vb. ülkelerinde böyle değil. Yetkin mühendislik var. Deprem ülkesi olarak “Yetkin mühendislik”e geçmemiz gerekmez mi?

Yanıt: ABD tüketici haklarının en sıkı bir şekilde garanti altına alındığı ülkedir. Bir fert sadece en iyi kaliteli mal değil, en kaliteli nihai ürünün de kendisine teslim edilmesini en tabii hakkı olarak görür. Bunu gerçekleştirmek için hukuki çerçeve yasal enstrümanlarla donatılıdır. Kaliteli mühendislik hizmet bunların arasındadır.

“Üniversite eğitimi hangi seviyedeki diplomayla biterse bitsin mesleki bilginin ve hâkimiyetin test edildiği ek sınavlar var. Yüksek binaları ve geniş köprüleri meslekte ilerlemiş sıkı sınavlardan geçmiş insanlar tasarlar. Türkiye’de yetkin mühendislik çok konuşuldu ama her defasında zamana terk edildi.”

Ekstra "deprem perdesi"

Soru: Binaların depremi az hasarlı, moloza dönmeden atlatılması için ve insan canının kurtarılması için nasıl bir bina yapımında yol izlenmeli?

Yanıt: Hesaplarda gerekli görülsün görülmesin binalara asgari miktarı belirlenmiş mecburi “deprem perdesi” konulmasını çare olarak görüyorum. Bunlar çok insan kurtarır. Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nde bunlar Bölüm 17’de açıklandı. Ama nedense bazı mühendis kişiler bu bölümü yok sayıyor.

Orhan Bursalı

*Bu yazı, 14.02.2023 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nden alınmıştır.


Orhan Bursalı